Geçmişte olmuş olaylar, etnik gelişmeler, toplumsal yaşam, gelenek ve görenekler, inançlar tarihle aydınlatılmaktadır. Devir, devran ve zaman içinde, coğrafyamızdan birçok medeniyet gelip geçti. Tarih, geçmişten ders almamızı sağladığı gibi, kültürel zenginliğimizin de gün yüzüne çıkmasını sağlar ama bunun için tarihçi sağlam kaynak ve bilgilere, pozitif bir bakış açısına sahip olmalı, yanılgı ve yanlışlardan olabildiğince uzak ve tutarlı olmalıdır. Ayrıca, tarihçinin bakış açısı, bilgi birikimi, olayları değerlendirme tarzı ve yöntemi de çok önemlidir. Körün fili tarif edişi gibi tarih yazılmamalı; her olayı, her anlatıyı, her yazılı olanı mutlak doğru veya yanlış gibi ele almamalı; olayları, bilgi ve belgeleri analitik olarak akıl süzgecinden geçirmelidir. Çünkü yanlış şeytanı, ancak tutarlı görüşün silahıyla vurularak yok edilir.
Tarihsel olaylar ve bunlara dair anlatılar düş gücünü alevlendirir ve toplumları diri tutar. Dahası zamanın akışı içinde olaylar ve kişilikler mitin içinde aşama kateder. Abartı, süsleme, karalama, yerme veya övme olayın özünü gölgede bırakır. Çünkü her tarihsel anlatım bir seçilendir, taraflıdır. Neyin nasıl ve ne olduğu değişkendir. Bazı tarihçiler bu nedenle kanıtlanabilir verilerin yanında aynı zamanda ussal verilerin önemine değinir ve buna göre yorumlar. Mitin düşsel abartısı, süslemesi, yermesi, karalaması bu yorumun içinde yerini alır.
Şuna inanırım: Birincisi, demokrasi olmadan kesinlikle ne hak, ne adalet, ne uluslara saygı, ne özgürlük ve ne de sosyalizm olur. İkincisi, her şeyi yabancı güçlere, İsrail ve ABD’ye bağlamak işin kolayına kaçmaktır. Beceriksizliğimiz ve bilgisizliğimizden mevcut sorunlarımızı çözemediğimiz gibi, daha da derinleştiriyoruz ve sonra kalkıp başkalarını suçluyoruz. ABD ve diğerleri, daha doğrusu herkes kendi çıkarını düşünür. ABD ise sadece ve sadece kendi çıkarını düşünür. ABD için Türkiye’de iktidarda askerlerin, ‘ulusalcı’ların veya ‘şeriatçı’ların olmuş olmasının hiçbir önemi yoktur. Cumhuriyetin kuruluş süreciyle yönetimi ele geçiren elit kesim, yani İttihad ve Terakki mirasçıları Komünistleri, dindar Müslümanları, Alevileri; Kürtleri, Arapları, Süryanileri, Ermeni ve Rumları sürecin dışında tuttu, öteledi, dahası bunları düşman belledi ve ezdi. Yönetimi elinde tutanlar iktidarda daima kendisinin kalması için kötü bir şey daha yaptı: Kürtleri, Arapları, Süryanileri, Rum ve Ermenileri; komünistleri, dindar Müslümanları, Alevileri uyguladığı eğitim ve sinsi propagandalarla birbirilerine düşman etmeye çalıştı. Mağdurlar ne yazık ki kısmen de olsa bu oyuna geldi. Düşmanlık sadece ve sadece iktidara yapışanların işine yarıyor. Kürtlerin, Arapların ve gayrimüslimlerin; komünistlerin, dindar Müslümanların, Alevilerin birlikte demokrasi mücadelesi vermeleri, hatta demokrasi cephesinde birleşmeleri gerekir diye düşünüyorum. Ayrımsız bir şekilde etnik köken, dini inanç ve siyasi düşüncelere saygı ile tahammül çerçevesinde bir arada ortak yaşamaktan daha güzel ve zengin ne olabilir?
Unutmayalım: Karşımızdakinin davranışı davranışımızı belirler. Birbirimizi anlamalıyız, çünkü “Anlama çabası, erdemin ilk ve tek prensibidir.” (Baruch Spinoza)
Türkiye’de çok konuşulan temel sorunlardan Kürt halkının hak gaspının iadesi sorununun küresel çaptaki yeni gelişmelerle ilintisi ve müşterekliği nasıl olacak?
Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla yeni bir süreç başladı. Süreç sanki bir yere geldi gibi de. Şimdi taraflar ve kamuoyu Abdullah Öcalan’ın çağrısını bekliyor.
Çağrı sonucu ne olur, nasıl bir gelişme yaşanır bilmiyorum.
Bildiğim:
Birincisi, “İnsanoğlunun saygın ve haysiyetli bir yaşam mücadelesi yok edilemez; insanoğlunun özgürlük ve eşitlik düşü ruhlardan atılamaz.” (Mehmed Uzun)
İkincisi, her ulus gibi Kürtlerinde diğer uluslardan saygı görme ve devlet kurma hakkı olduğudur.
25 Şubat 2025 tarihinde:
https://www.tigrishaber.com/tarih-ve-beklenen-ocalan-cagrisi-8051yy.htm
https://www.ruhanews.com/kose-yazisi/1161/herkes-kendi-hayatinin-yukunu-tasir.html
https://www.gaphaberleri.com/kose-yazisi/1524/tarih-ve-beklenen-ocalan-cagrisi.html
https://www.erganihaber.net/kose-yazisi/1522/tarih-ve-beklenen-ocalan-cagrisi.html
yayımlandı.
A. Öcalan’ın öldüğü geniş bir kesim tarafından söyleniyor. Ölmemiş olsa bile, siyasal olarak öldüğü kesindir. A. Öcalan’ı idamdan kurtaran D. Bahçeli , elinde iple idam edilmesini istiyen Bahçeli’ye ne olduda, Öcalan’ın mecliste çağrı yapmasımı isteyecek kadar ileri gitti.
Bu işin içinde çok hoş olmayan şeyler olduğu aşikar değil mi? Teslim alınan, diz çöktürülen Öcalan eliyle pkk-Dem teslim alınmak isteniyor.
Silah bırakmalarına diyecek bir şey yok, siyasal olarak teslim alma -alınma durumu söz konusudur.
Sömürgeci TC devleti nin kuruluşundan buğüne kadar ki süreçte , siyasal iktidarın kimin elinde olduğu hiç önemli değil, geleneksel devlet anlayışı hep aynı olmüştur. Demokratikleşme asla olmamıştır, olmayacaktır. Kısmı değişikler olsa bile, esasa ilişkin değişikler malesef olmuyor.
Ben kendi adıma çok açık bir şekilde A. Öcalan’ın serbest bırakılmasını, siyasal yapısımın başına geçmesini çok arzuluyorum. At iziyle it izinin ortaya çikması alışından. Selam ve sayğılar. Sağlıkla kal.
Faşizme karşı birleşme , oyunlarını , kumpasları algıları yıkmak çok güç,tarih bu konuda belgeleri ortaya koyuyor.Tarih ve tarihçilere hep şüpheyle bakarım.Insanları
ayrıştırmak,açlığa mahkum etmek bitlikte hareket etmelerini engellemek Faşizmin fıtratında var.Halkları birbirine düşürüp politik ve ekonomik rant sağlamak bunlardan biri.Yıllardır kürt sorununu çözmek için ciddi hiçbir adım atılmadı atılmayacak.Pkk bir projedir bana göre ,Apo da günah keçisi .Kaleminize sağlık
Konu ile ilgili şimdiye kadar okuduğum en objektif ve en gerçekçi değerlendirme yazısı, kutluyorum, düşüncelerine aynen katılıyorum. Selamlar ve sevgiler
Merhaba. Teşekkürler, aklına sağlık. Çağrının yapılmasını bekledim özellikle. Demokrasiye düşmanlığın had safhaya çıkarıldığı bir kabileler topluluğunda demokratik toplum ancak ütopya olabilir. Önce demokrasinin ne olduğunu, kazanımlarını neden Adım adım kaybedip bugünlere gelindiğini, adalet/ahlak/ekonomik çöküntünün sebeplerini ve bugüne etkilerini incelemek ve talepleri bu doğrultuda sıralamak gerekirdi. Tabi ki şiddetten ve silahlardan uzak bir çözüm ortamını hepimiz isteriz. Neden genel siyasi af diilendirilmiyor örneğin? Amaç kalıcı çözüm mü emin değilim. Sanki toplumun değil iktidarın yolu temizleniyor gibi. Dilerim hepimizin yararına olur. Yaşayıp göreceğiz.