Sevgili Arkadaşım,
Pavlov Efendiyi hiç duydun mu? Mutlaka duymuş ya da hakkında bir şeyler okumuşsundur. Siz, benim ona öyle Pavlov Efendi deyişime bakmayın. Mutlaka biliyorsunuz, sözünü ettiğim İvan Petroviç Pavlov’dur (d.1849– ö.1936). Hani “Pavlov’un Köpekleri” diye bilinen dünya bilim literatürüne girmiş deneyi yapan, doğru ve kesin bilgiyi her şeyin üstünde tutan, hayatını psikofizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarına adamış, şartlı refleks ya da koşullu refleks denen şeyi deneyle kanıtlamış ve çalışmalarıyla 1904 yılında Nobel Ödülünü almış Rus bir bilim insanından bahsediyorum.
Pavlov, “bağ kurma” yöntemiyle olaylar ve nesneler arasında bağ kurar, köpekler üzerinde yaptığı deneyde de bu yolu izler. Bilirsin, köpekler üzerinde yaptığı deney çok meşhurdur, ama ben yine de kısaca anlatayım. Pavlov her gün bir köpeğe yemek vermeden önce zil çalar ve sonra yemeğini verir. Bu durum günlerce devam eder. Zil sesiyle köpeği yemeğe koşullandırır. Sonra bir gün zil çalar, ama köpeğe yemeğini vermez. Köpek çıldırır. Hırçınlaşır. Ağzından salyalar akmaya başlar. Zil çalınıyor ama ortada yemek yok, olacak şey mi?
Sevgili arkadaşım, benim böyle birden Pavlov’la söze girmemin nedeni, kesintisiz sizden her gün insana yaşama sevinci aşılayan “günaydın” mesajını alıyor olmamdır. Bundan şikâyetçi olduğumu sakın aklına getirme, bilakis beni düşünen birinin var oluşundan mutlu oluyorum. Kendime, ne mutlu bana bir sevenim var diyorum. Ama bu işin sonunu nereye varır onu bilmiyorum? Gökyüzünde gecenin karanlığında kendi yıldızını arayan bir divane gibi akıl almaz hayaller kuruyorum. Çünkü “günaydın”larınızla koşullandırdınız beni kendinize. Şayet bir gün anlam yüklü sözcüklerin gelmemeye başlarsa benim hâlim nice olur hiç düşündün mü? Ne oldu, neden mesaj göndermedi diye meraktan çatlamaz mıyım? Kapı komşum bir Pavlov Efendi de yok ki gidip derdimi anlatayım, danışayım ve heyecanla bilimsel tespit ve öngörülerini dinleyeyim.
Arkadaşım, bir insan yalnız yaptığından ötürü değil, yapmadığından ötürü de haksızlık yapar. Bunu ben söylemiyorum, eski Roma İmparatoru Filozof Marcus Aurelius (MS d.121 – ö.180) söylüyor. Hiç yabana atılacak bir söz değil bu, her gündoğumu sonrası gelen mesajların bir gün tak diye kesildiğinde bu bana yapılmış bir haksızlık sayılmaz mı? Güzelim mesajlarınızdan mahrum bırakmayınız beni!
Ayrıca eğer mahsuru yoksa sormak istiyorum: Kendisinin başkaları üzerinde ve başkalarının kendisi üzerinde hakkı/ emeği olduğunu aklından çıkarmayan benim kadir kıymet bilen arkadaşım acaba sabahları benden başka daha kaç kişiye “günaydın” mesajı gönderiyor?
Bunu meraktan soruyorum, başka şey gelmesin aklına. İnsanlar arasında gözle görülmeyen bağlar bulunur, unutma. Bak, Hafız-ı Şirazî ne güzel söylemiş, sanki beni anlatmış: “Rüzgâr bahçede gül koncasının elbiselerindeki düğmeleri çözerken seni andım da yüreğim kan kesildi.”
Sevgili Arkadaşım; bütün içtenliğimle bilmenizi istiyorum: Dilekleriniz dileğimdir.
Kalbi selam ve sevgiler.
Arkadaşın
20 Ocak 2019