Ali Güzel’den bir yazı
Yavuz Aközel’in yazısını grupta(*) görünce, doğrusu ben de, Osman Aközel’in oğlu filandır herhalde diye düşünmüştüm. (Şair, ressam, emekli öğretmen Osman Aközel, ilkokuldan sınıf ve hatta sıra arkadaşımdır) Meraklı ve araştırıcı kardeşim Müslüm Üzülmez’in sorusuna karşı Osman Aközel ile ilgisinin bulunmadığını belirten Yavuz Aközel’in açıklamaları beni aldı uzak geçmişlere götürdü.(Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak!-N.Hikmet) Yavuz, sanırım üç kardeşin en küçüğü idi, evleri Halk Kütüphanesi’nin yanındaki sokak merdiveninin doğu kenarında idi, onun da doğusunda bizim ev vardı, bizim de doğu bitişiğimizde Ergün Sönmez’lerin evi vardı.(Ergün abenin babası bir dönem belediye reisliği de yapmış olan Zülfikar Efendi, babamla teyze çocuklarıydılar.) Halk Kütüphanesi’nin yeri daha önceleri voleybol sahasının seyrangâhı idi. (Tribün ne gezer!) Tahsin Güzel, Reşat ve Hikmet Özdal kardeşler, Tacettin Demir ve daha birçok as ve lider oyucunun katıldığı iddialı, şenlikli, şamatalı voleybol maçları yapılırdı. (1950’lerden bahsediyorum) Yavuz Aközel’in babası Celil Bey Ergani’nin Beşiktaş semtindendir. Anası Şükriye abla ve teyzeleri, onlardan biraz daha yaşlı olan anamla yakın dostluk içinde idiler. Bir teyzesi (Nazime, Nazire Hanım? Oğullarının isimlerini hatırlayamıyorum) dayısı terzi Abbas Bey’le Aziziye mahallesinde bitişik otururlardı, Sezai abelerin nam-ı diğer Topal Sezo’nun sokağında. Abbas Bey bize yani bana, abeme, babama elbise dikerdi. Yavuz Aközel’in diğer teyzesi Methiye abla, Diyarbakır merkezde Küpeli Aziz adıyla bilinen bir zatla evliydi; evlerinin duvarı, merdiveni, avlu zeminiyle bazalt taştan yapılmış, işlemeli demir parmaklıklı tipik bir Diyarbakır evi idi. Ve ben elektrik lambasını ilk o evde görmüştüm; duvardaki düğmenin çevrilmesiyle tavanda asılı ampulün yanarak etrafa ışık saçmasını şaşkınlık ve hayranlıkla izlemiştim. (Ve biz güneşin altında el ele, yalınayak koşan hayran gözlü çocuklardık!-N.Hikmet) Yıl 1950 veya bir yıl öncesi-sonrası olabilir. O zamanlar Ergani’de elektrik yoktu. Ve Diyarbakır’a günde on defa git gel yoktu. Gittin mi bir iki gün kalınırdı, akrabaya eşe dosta misafir olunurdu. Daha ne diyeyim bilmem ki; sağ olasın Yavuz Aközel ve Müslüm Üzülmez!
17 07 2013
Ali Güzel
(*) Diyarbekir Yahoo Grubu