/

“Renklerden Kızılı Seçmek”

okuma süresi: 4 dk.

takvim yaprakları solsa da
yaşananları unutmak mümkün mü
olaylar bir bir geçer kayda
beyinde hafıza dosyalarına.
Unutmadım:
zindanların uğultusu kulaklarımı her çınlattığında
gün batımı hüznünde yüreğimin derisi yüzülür.

Doğadaki bütün renkler güzeldir.

Her rengin sonsuz olan farklı tonları da yine aynı şekilde güzeldir.

İnsanlar renklerden bir veya birkaçını sevebilir veya seçebilir.

Fatih Binbay, renkler içinde kızılı seçmiştir.

Kızıl renk, siyasi bir imgedir. Emeğin, mücadele ve direnmenin, ezen ve ezilenin olmadığı sınıfsız topumun, komünizmin simgesidir.

Kızıl rengi seçmek cesaret ister, yürek ister, bilgi ister ve iman ister.

Fatih Binbay, gerekli olan cesaret ve yürekliliği göstererek kızılı seçmiştir.

Bilgi ve tüm hünerini, hayatının en güzel yıllarını, bir gelincik tarlası gibi ülkemizin güzelim kızıl renge bezenmesine adamıştır. “Büyük insanlık için, “savaşsız ve sömürüsüz bir dünya” için mücadele etmiştir.

Bu mücadelesinde rüzgârın ters esmesi sonucu, kendisini Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi cehenneminde bulmuştur.

Diyarbakır 5 No’lu cehenneminde cesaret, iman ve bilinciyle zulme boyun eğmemiş, “insanlık onuru işkenceyi yenecektir” deyip, zulme boyun eğmeyen onurlu insanlarla birlikte hareket etmiştir.

Cezaevinden çıktıktan sonra minnetsiz hayata tutunmaya çalışmıştır.

Sonra, 12 Eylül öncesi ve sonrası süreçte çok genç bir yaşta, Garzan-Batman-Diyarbakır üçgeninde, içinde yer aldığı devrimci mücadelesini, yaşadıklarını, ailesini, baskı ve çekilen acıları, arkadaşlarını, beklentilerini, fırtınalı dönemde doludizgin geçen yaşamını kendini eksen alarak kaleme almıştır. Bir döneme önemli tanıklık edecek olan Renklerden Kızılı Seçmek kitabını bizlere armağan etmiştir. Anı niteliğindeki bu kitabıyla bir döneme ışık tutmaya çalışmıştır.

Yazma cesaretini göstermesi, bizlere böyle güzel bir eser armağan etmesi ve dünü yazacak olanlara belge niteliğinde önemli bir eser kazandırması nedeniyle, mücadele ve cezaevi arkadaşım Fatih’i yürekten kutluyorum.

Kitap, TÜSTAV-Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Yayınları tarafından Sarı Defter dizisinde Mayıs 2007’de yayınlanmıştır.

TÜSTAV, 20.yüzyılın sosyal mücadelesinin “kahreden ve yaratanları” kendi kalemlerinden veya kendi sözlerinden; grev boylarında, toprak işgallerinde, üniversite boykotlarında, hak ve özgürlük mücadelelerinde, miting ve toplantılarda, cezaevlerinde, sürgünlerde yaşadıklarını/ anlatılanları Sarı Defter Dizisi adı altında yayınlayarak önemli bir hizmette bulunmaktadır.

Kitabının başında, Özdemir İnce’nin Türkçeye çevirdiği Francis Combes’in Ayinin Giriş Duası şiiri var. Şiirde/ Duada yenilenlerin tarihi anlatılır. Şiirin sonlarına doğru yazılan dizeler duadan çok tarihçilere tarih dersi verir gibidir.

“Hiç gerçekleşmemiş eski bir düşün tarihidir bu
ama toprağı tohumlayan düşün tarihi.
Hep hayal kırıklığına uğramış
ama kendisiyle barışık bir insanlıktan doğan
insanların gördüğü düşün tarihi,
insanların insanlığa doğru uzun yürüyüşünün tarihi.
umuda ihanet eden bir büyük düşün tarihidir bu.”

Renklerden Kızılı Seçmek kitabı okunurken, birazda bu duanın içerdiği anlamla okunmalı.

Bizler, “bizden çok uzaklardan gelip/ çok uzaklara gidecek bir tarih” yaşadık. Yaşanan bu tarihin çok iyi bilinmesi lazım. Toplumsal hafızanın donanımı için, yaşanan sürecin nesne ve öznesi olmuş kişiler eline kâğıt kalem alıp, döneme ilişkin ne biliyorlarsa yazmalıdırlar diye düşünüyorum. Ben, Renklerden Kızılı Seçmek’i bu konuda atılmış önemli bir adım olarak görüyorum. Kitap, sınırlı bilgiler içerse de, bulup okumanızı öneriyor ve kitabın sonunda yer alan Renkler başlığından bir bölümü yorumsuz bilgilerinize sunmak istiyorum:

“Ülkemiz öyle bir coğrafyaya egemen ki, tarih boyunca birçok etnik ve dinsel topluluk, birlikte yaşamış. Hâlâ da yaşamakta. Bu topraklarda değişik düşünceler doğdu ve günümüze kadar yaşadı. Her biri kendi tarihsel dönemi içinde de bu toprakları yönetti veya toplumu dönüştürmeye, değiştirmeye çalıştı. (…)

Bu ülke etnik kökeni, dini yapısı, siyasi düşünceleriyle birçok renge sahiptir. Renklerin bazıları baskın, bazıları çekinik de olsa, rengârenk bir ülke, bizim ülkemiz. Ben bu renklerden kızılı seçtim. Kızıl rengin hedefi olan özgür ve eşit insanların oluşturduğu bir dünya istedim. Ama bu renk, bu ülkede hep yok sayılmaya, yok edilmeye çalışıldı. Anlattığım öykü, kızıl rengi seçenlerin karşılaştıkları uygulamaların sadece bir kısmıdır. Silinen ve solan diğer renklere sahip insanların öyküleri, onlar tarafından anlatıldı. O renklerin azalmasının ülkemize mutlu bir yaşam getirmediği çok açık.

Bu ülkede evrensel demokrasi değerlerinin yerleştiğini görmek istiyorum. Farklı olanın baskı görmediği, az olanın sesini duyurabildiği, karşıtı olsa bile var olma hakkının savunulduğu bir ortamda, bu ülkede yaşamak istiyorum. Hoşgörü değil, var olma hakkı istiyorum. Farklı olmak bir kusur değildir. O nedenle hoş görülmek istemiyorum. Ben varım ve kendi değerlerimle var olmak istiyorum. Benim gibi olmayanların bu hakkını kabul ettiğim gibi, kabul edilmek istiyorum.

Kızıl rengi seçenler, bunu umut etti. Umut etmeye devam ediyor.” (s.165–166)

***
Ne mutlu umudunu yitirmeyenlere!

2 Kasım 2007
Ergani Haber Gazetesi

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.