/

Mehmed Uzun’un Ardından…

okuma süresi: 6 dk.

Bir Bayram Günü Bizi Bırakıp Gitti…

14 yıl aradan sonra Ramazan Bayramı’nı annemin yanında, Ergani Üçevler’de geçirme arzusuyla çalıştığım kurumdan 10 gün izin aldım. İstanbul’dan Diyarbakır’a gittim. Arife günü Ergani’de oldum. Bayramın birinci günü, yani 12.10.2007 tarihinde akşam akrabalarla annemlerde otururken televizyon kanallarından birinde “Kürt yazar Mehmed Uzun öldü” haberi verildi. Bayramda iyi, güzel şeyler umarken, birden hiç beklemediğim bir haberle karşılaştım. Vücut kimyam birden değişti. Gerçi hasta olduğunu, tedavi gördüğünü biliyordum, ama iyileştiğini, sağlığının her geçen gün iyiye gittiğini dostlardan duyuyordum.

Mehmed Uzun, 1953 Siverek doğumlu bir yazarımızdır. Hayatı fırtınalı, ama doludizgin geçmiştir. Kürtçe, Türkçe ve İsveççe edebi eserler vermiş, birçok uluslararası ödül almış ve birçok yazar ve düşünce kuruluşunun yönetiminde bulunmuştur. Modern Kürt edebiyatının en önemli isimlerinden biridir. Ben, Mehmed Uzun ismini çok duymuştum, ama Kader Kuyusu romanıyla onu tanıdım diyebilirim. Nar Çiçekleri’ni okuduğumda, onun bir yazar olarak duruş ve farkını daha iyi anladım. Ama, beni en çok etkileyen eseri Dicle’nin Yakarışı romanıdır. Mükemmel bir kurgu ve tarihsel gerçekçilik içinde, geniş ve kadim bir coğrafyada çeşitli etnik kimlik ve inanca bağlı insanların kan, gözyaşı, umut, umutsuzluk, direniş, ihanet, bağlılık, sevda ve aşkını anlatmaktadır bu romanında. Romanı okuduğumda çarpılmıştım! Ardından romanın devamı niteliğinde yazılan Dicle’nin Sürgünleri’ni de bir solukta okumuştum.

Kim ne derse desin. O, üreten, düşünen ve kültürlere ziyafet çeken bir düşünürümüzdür. Düşünce ve ürettiklerini paylaşan, paylaşmadan zevk alan bir aydınımızdır. Kürt dilinin yanında, Türkçe ve İsveç dilinin usta nakışçısı olarak unutulmayacak bir yazarımızdır.

Mehmed Uzun, bir bayram günü bizi bırakıp gitti…

Giderken de mesajını verdi: Birleşin, diyalog kurun, barışa giden yolu açın!

Kürsüdekiler: Şerafettin Elçi, Yaşar Kemal, Şeyhmus Diken, Ahmet Türk… Foto: Müslüm Üzülmez

Bayramın ikinci günü cenaze töreni yapıldı. Ben ve oğlum Utku, Ergani’den gidip törene katıldık. Gittiğimizde Ulu Cami ve çevresinde muazzam bir kalabalık vardı. Her kesimden ve her yaştan insanlar cenaze törenine gelmişti: Ailesi, arkadaşları, hemşerileri, DTP yöneticileri, DTP ve AKP milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri, bazı sivil toplum örgüt yöneticileri, belediye başkanları, sanatçılar, yazarlar, barış aktivistleri…

Birçok tanınmış yerli ve yabancı kişi ve kuruluş da cenaze törenine çelenk göndermişti.

Kılınan cenaze namazının ardından Ulu Camii önünde kurulan ve çiçeklerle bezenmiş kürsüden yazar Şeyhmus Diken Türkçe; şahsen tanımadığım ve ismini de sormadığım başka bir konuşmacı Kürtçe sunuş konuşmaları yaptılar. Yapılan sunuşlarda Mehmed Uzun’un vasiyetinde Yaşar Kemal, Şerafettin Elçi ve Ahmet Türk’ün cenaze töreninde konuşma yapmalarını istediğini ve yapılan törende vasiyet gereği bu üç konuşmacının konuşacakları açıklandı.

Ben ve Utku kürsünün tam karşısında ve en önde konuşmaları can kulağıyla dinledik.

Yaşar Kemal kürsüde kişiliğiyle, heybetli duruş ve yaptığı anlamlı konuşmayla cenaze törenine katılanları kendisine hayran bıraktı. Konuşmasında Mehmed Uzun’un kişiliği, mücadelesi ve Kürtler için ne anlam ifade ettiği üzerinde durdu. Anlamsız süren savaşı sürdürenleri eleştirdi. Konuşmasında özetle şunları dedi: “Benim en yakınım öldü. Ölüm acıdır ama bu kadar kişinin toplanması çok önemlidir. İlk defa bir romancının cenazesine bu kadar kişi geldi. Mehmed benim her şeyimdi. Mehmed bir halkın gözbebeğidir. Zorluklarla yazmak Mehmed gibi insanların işidir. Mehmed’den sonra da bu dil gelişecektir. Roman kültür demektir. Kürtçe’nin romanını Memed yarattı. Ben Kürt kökenliyim ancak Kürt yazar değilim. Mehmed Kürt yazarıdır. Kürt diline romanın dikenli yolunu açtı Mehmed. Dengbêjlerin dilinden düşmeyen destanları Kürtlerin güzelliklerini Mehmed romanlarıyla yarattı.

…İnsanlığa insanlık eden her şeyden önce kültürdür. Dünyada hiçbir kültüre, bir başka kültür zarar vermemiştir. Her kültür, öbür kültürü beslemiştir. Bu anlaşılmıyor. Kültürler birbirlerini öldürmezler. Kültürler birbirlerini çoğaltırlar, yaşatırlar, zenginleştirirler. Bunu bilmeyenler kendi kültürlerini öldürüyorlar. Yasakladıkları kültürleri de öldürüyorlar. Bu cehaletten geliyor.

Savaşın sürmesi için bir neden yok!

Bir ülkede kültürlerin çeşitliliği o ülkenin zenginliği, büyüklüğüdür. İşte anlamadıkları budur. Memed’in romanı, kişiliği, insanlığın zenginliğidir.”

Yaşat Kemal’in ardından Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) Genel Başkanı Şerafettin Elçi konuştu. Şerafettin Elçi konuşmasının tümünü Kürtçe yaptı. Konuşması çok akıcı ve şiir tadındaydı. Kürtçe bilmediğim için, o esnada ne dediğini anlamadım. Sonradan tanıdıklara ne anlattı diye sorduğumda; Kekê Memed’in Kürtlerin gülü olduğunu, fakat bu gülün erken solduğunu. Memed’in Kürt halkı için bir aydınlık olduğunu, ama bu aydınlığın erken söndüğünü, Nobel Ödülü’nü hak edecek derecede iyi bir yazar olduğunu anlattığını söylediler.

Cenaze Ulu Cami önünden Mardinkapı Mezarlığı’na götürülürken. -Foto: Müslüm Üzülmez

Üçüncü konuşmayı Demokratik Toplum Partisi (DTP) Grup Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk yaptı. Türkçe yaptığı konuşma içerikçe çok zengin ve anlamlıydı. Konuşmasında; “Mehmed son yolculuğuna giderken de bir mesaj verdi. Anlamlı bir mesajdı. Yaşar Kemal’in, Şerafettin Elçi’nin, benim burada konuşmamı istedi. Aslında bizim konuşmamız önemli değildi. O düşünceleri farklı olsa da, Kürtlerin bir araya gelmesini, diyalog başlatmasının mesajını verdi. Onun istediği, bizim, artık diyaloga girmemizdi” dedi.

Bu konuşmalardan sonra “ev sahibi” sıfatıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir bir konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından cenaze Ulu Cami önünden alınarak kalabalık bir kortej eşliğinde Mardinkapı Mezarlığı’na götürülüp defnedildi. Defin esnasında sanatçı Ferhat Tunç, Mehmed Uzun’un çok sevdiği Daye Daye isimli şarkıyı seslendirerek herkesi duygulandırdı, çok kişiyi ağlattı. Sonra da Mehmed Uzun’un köyünden getirilen nar fidanı Osman Baydemir, Fırat Anlı, Ferhat Tunç, Şeyhmus Diken ve şair Selim Temo tarafından Mehmed Uzun’un başucuna dikildi.

Ölümünün çok ani olması ve bayrama denk gelmesi nedeniyle tören için fazla bir çalışma yapılamadı, ama buna rağmen katılım çok büyük oldu. Gazeteler 30 binin üzerinde kişinin cenaze törenine katıldığını yazdı. Türkiye’de ilk defa bu denli bir ilgi bir yazara gösterildi: Halkı Mehmed Uzun’u bağrına bastı. Onu son yolculuğuna alkışlarla, gül ve çiçeklerle gönderdi, ona vefa borcunu ödedi.

Mehmed Uzun’un aramızdan ayrılmasıyla Türkiye gerçek bir aydınını, Kürt halkı iyi bir yazarını, devrimciler yiğit bir arkadaşını kaybetti.

Başımız sağ olsun!

(14 Ekim 2007)

Aralık 2007’de Berfin Bahar (Sayı: 118) dergisinde,
21 Kasım 2007 tarihinde http://heryerdenhaber.com sitesinde,
21 Kasım 2007tarihinde http://www.egitimsenergani.com sitesinde yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.