Geçen hafta yeni yazmakta olduğum On Bin Yıllık Tarihin Tanığı: HİLAR kitabıma ilişkin Yılmaz Değirmenci’nin yazmış olduğu “Tarih Hilar’da Başlar” yazısına yer vermiştim.
Bu hafta, Nurettin Değirmenci’nin şahsıma yazdığı bir mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Sevgili Müslüm,
Sınırlandırılmış kavrama, “Bilgi” adı verilir. Kavramlar iki türlü sınırlandırılır:
a-Basit sınırlandırma olur; basit bilgiler elde edilir.
b-Evrensel ölçü ile sınırlandırma yapılır; evrensel (bilimsel) bilgi ortaya çıkar.
Ne yazık ki, günümüzde, bütün oluşumları bilimsel bilgilerle tanımlayamıyoruz; çünkü, belleklerde yeterli bilimsel bilgi yoktur. Bu durumda, basit bilgilerden yardım alırız.
İnsanlar, doğadaki bütün oluşumları kavramlarla tanır.
Basit bilgiler oluşumları tahrip eder. Başka?
1-İnsanlar, sahip oldukları kavramları (basit ya da bilimsel bilgileri) geçmiş asırlara taşır; geçmiş yıkılır.
2-İnsanlar, sahip oldukları kavramlarla geleceği kurar.
Süredurum Yasası gereği, geçmişi bilmeyenler geleceği kuramaz.
Burada kocaman bir soru ortaya çıkmaktadır: Geçmiş nasıl öğrenilmeli?
Geçmişi, bugünün kavramlarını geçmiş asırlara taşımadan, ataları bilimsel düşünmeden uzak tutarak ve bilimsel yöntem bilmediklerini kabul ederek, öğrenmek zorundayız.
-Geçmişte, oluşumlara tanrılar karar verirdi.
-Geçmişte, bizim kullandığımız Descartes Sistemi bilinmiyordu.
-Geçmişte, insanların belleğinde, oluşumlar birbirine bağlı değildi.
Büyük dâhilerin düşünceleri, kanıt olarak kullanılamaz; onların ışığında çalışma, araştırma yapılır.
Buna göre, oluşumları yeniden gözden geçir.
***
Bana göre, Hilar, yerleşim yeri değil, tapınak merkeziydi.
+Bu merkezde hangi tanrılara ait yontu veya evler vardı acaba?
+Hilar’da, Güneş, Ay (Ay ışığında ava çıkıldığından; Ay Tanrıçası, Bereket ve Avcılık tanrıçası olarak bilinirdi.), Toprak… tanrı ve tanrıçaları vardı. Bunlara ek olarak hangileri biliniyordu acaba?
Örneğin, Strabon’a göre, Moi Tapınağında 4000 görevli vardı. Hilar’da kaç görevli vardı? Bunlar mağaralarda mı yaşıyorlardı?
***
Göçebeler çadırlarda yaşar ve yerleşim yerlerinden nefret ederlerdi. Örneğin, Bizans kaynaklarının belirttiğine göre, Hunlar (MS. 500) Anadolu’ya geldiğinde taş üstünde taş bırakmazlar. MS. 500 yıllarında yaşayan göçebeler ile MÖ. 2000 yıllarında yaşayan göçebeler arasında ne kadar fark vardı?
Keza, Cengiz Han ile Timur, göreceli olarak, yaşadıkları çağların en zengin liderleriydi. Bu liderler çadırlarda yaşar ve binaları küçümserlerdi. İşin kötüsü, bu liderler, tanrılar için sabit bina kabul etmezlerdi.
***
Tapınaklardaki dini görevlilerin iki türlü gelir kaynakları vardı:
1-Çevredeki toprakları ekip-biçmeden elde edilen gelir.
2-Bağışlardan alınan pay.
Hilar’a göçebeler gelir ve yakarırlardı. Sonradan, şiddetli bir dış etkiyle Hilar alt-üst oluverdi. Ne zaman ve neden?
Dış etki, büyük bir olasılıkla göçebelerdir.
***
Mazda ve Zerdüşt dinlerinde tapınaklara yer yoktu. Güçlü Pers İmparatorları bütün tapınakları yıkıp yok ettiler.
Hilar, Pers İmparatorlarının yıkımına mı uğradı?
***
-“Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı” bu tapınaktan söz etmiyor.
-Anadolu’da, Ermeni tanrı ve tanrıçaları oldukça yaygındı. Ne yazık ki, Ermeniler, kendi tanrılarını terk edip Yahudilerin tanrıları peşine düştüler. Bununla da yetinmeyip, kendi öz tanrı ve tanrıçalarının evlerine saldırılar düzenlediler. Gayretkeş dinsel liderler, eski tanrı ve tanrıçalardan iz bırakmadılar. (Demek ki, eski tanrılara ait evler zengindi.)
Hilar, Ermeni tapınağı mıydı?
***
Gözlerinden öperim.
Nurettin Değirmenci”
13 Nisan 2007
Ergani Haber Gazetesi