Üç haftadır üst üste Gertrude Bell hakkında yazdığım yazıyla birlikte Diyarbakır -Ergani- Maden güzergâhındaki yazdığı günlük ve mektupların yaptırdığım çevrileri yayınlandı. Bu konu, siz okuyucularıma sıkıntı verdiyse özür dilerim. Amacım, Ergani ile ilgili yazılı metinleri gün yüzüne çıkartarak toplumsal hafızamızın yeni bilgilerle donanması ve ileride araştırma yapacak olanlara kaynak oluşturmasıdır. Gertrude Bell konusunu tam kapatacakken, 25 Mart 2007 tarihinde dayım Nurettin Değirmenci İstanbul’a beni ziyarete geldi. Konuşmalarımız esnasında söz Gertrude Bell’den açıldı. Dayım, kendisinin 2005 yılında Irak’ta ABD askeri tesislerinde çalışırken tuttuğu günlüklerde Gertrude Bell ile ilgili bir yazı yazdığını ve göndereceğini söyledi. İki gün sonra da “İki Bayan” başlıklı yazısını gönderdi.
Gertrude Bel’i daha iyi tanımak ve Batılıların çalışma anlayışları konusunda azıcıkta olsa bilgi edinmeye katkı için “İki Bayan” başlıklı yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Batılıların nasıl uzun vadeli çalıştıklarını, hangi yöntemleri kullandıklarını daha iyi anlamak ve onlarla aramızda var olan muazzam farkı daha net görmek için; tarihi bilmek ve tarihten gerekli dersleri çıkartmak için. Bilgiyle donanmak ve çok çalışmak zorundayız. Tarih, bilgi ve çalışmayı küçümseyen toplumların kaçınılmaz olarak bilgiyle donanımlı çalışan ve savaşan toplumların kölesi olduklarını söyler çünkü. Bilgi, bilgi birikimi ve çalışma olmadan üretim ve gelişme olmaz. Yeterli ürün olmadığı zaman da, insanlar zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanır, kendi aralarında boğuşup dururlar. Bugün Ortadoğu’da yaşananlar da budur.
Nurettin Değirmenci’nin günlüğünde yer alan “İki Bayan” başlıklı yazısını bir iki ufak düzeltme yaparak ve azıcıkta kısaltarak aşağıda sunuyorum:
“İki Bayan
Akşam yemeğinden sonra kapıdan çıkarken bir asker bayanla karşılaştım; “Önce siz buyurun” deyince; teşekkür etti, gülümsedi ve çıktı. “Bu bayanı ben nereden tanıyorum?” diye düşünmeye başladım. Bayan, sempatik yüzlü, orta yaş, asker Amerikalılara göre, ufak tefek biri. Yemekhaneden ayrıldıktan sonra büroya geldim. Ama, “Bayanı nereden tanıyorum?” diye düşünüyorum. Sonunda, bu bayanı kime benzettiğimi hatırladım.
Bayan, 1909 yılında Mezopotamya ve Arap çöllerini, erkek kılığında ziyaret eden ilk İngiliz bayan casusu Gertrude Bell’i anımsatıyor. Getrude Bell, erkek kılığında, arkeolojik araştırmalar yapıyor havalarında, şeyhleri ikna için dolaşmıştı. Sonradan İngiliz Gizli Servisinin Kahire Bürosunda uzun yıllar görev yaptı. Daha sonra, Bağdat’a yerleşti. Irak Kralı Faysal’ın danışmanlarından biri oldu. 1926 yılında aniden öldü. Bağdat’ta görkemli bir törenle gömüldü. Nasıl öldü, kimler ölümden sorumluydu; hepsi tarihin karanlıklarında kalıp unutuldu. Çünkü: Çölde rüzgârlar her oluşumu çabucak örter. Lehte (Unutma) Irmağının, Ortadoğu’nun her bölgesinde tükenmez kolları vardır. Bu sayede, hainler unutulur, görevini satanlar affedilir, hatta ülkesini yabancılara peşkeş çekenler, öldükten sonra kahraman ilan edilir. Ne budaladır şu Ortadoğulu insanlar!
Neyse! Kızarak, öfkelenerek, küfür ederek bir yere varılmıyor. Sakin sakin konumuza dönelim.
Getrude Bell, meşhur Arap casusu Lawrence’in çalışma arkadaşıydı. Her ikisi de, oldukça zeki, bilgili, hemen karar verebilen insanlardı. Örneğin, Lawrence, Hommer’in ünlü yapıtlarını Yunanca’dan İngilizce’ye çevirir. Arapça, Farsça, Türkçe bilir. İlkel Müslümanlık hakkındaki bilgisi ise tüm Arap şeyhlerinin bilgilerinin toplamından yüz sekiz kat fazla olduğu söylenir.
Getrude Bell de oldukça zeki, pratik zekalı, her ortamda yaşayabilen biridir. Arapça bilir; Türkçe’si fena değildi. Almanca’yı Bükreş’te öğrenir. Çöllerde Almanlarla mücadele için tanınmaması gerekir. Bu nedenle, Almanya’ya gizlice seyahat eder.
Lawrence, erkek görünümlü Getrude Bell, diğer akıllı casuslar gavur diyarlardan gelir, şeyhleri ayaklandırırlar, onları koyunlar gibi arkalarından sürükler ve Ortadoğu’yu ele geçirirler.
Müslüman toplumlardaki yöneticiler de okullarda ninni söyleterek, kahramanlık yaygaraları yaptırarak, mucizelerle, masallarla çocukları kandırırlar. Türkiye’de bile, hala evrensel ölçülerle çocuklara bilgi verilmesi bir türlü sağlanamaz.
a-Din dersine giren çocuk tapınmayı, boyun eğmeyi öğreniyor,
b-Fizik dersinde doğa yasalarından sözcükler ezberliyor.
Sonuçta: İkiyüzlü, yalancı, dirençsiz, evrensel erdem ile onurdan yoksun olarak yönetime taşınıyor. Neden böylesi bir yönetici görevini satmasın? Neden böylesi insan harabesi biri rüşvet almadan işini yapsın? Boyun eğmeyi öğrenen, gönüllü kul olan direnmeyi bilir mi? Görevine sahip çıkar mı?
Ne aşağılıktır şu Ortadoğulu yöneticiler!
Öfkelenmeden, sinirlenmeden tekrar konumuza dönelim.
Gördüğüm bayan Amerikan askeri, Getrude Bell gibi görev yapmıyor. Elinde silahı, doğrudan Ortadoğu’nun zenginliğine el koyuyor. Yaklaşık 130 yıl önce hazırlanan bir programın gerçekleşmesinde görev alıyor.
Batılı, asırlardır Descartes Yöntemi ile hareket eder. Descartes Yöntemi, matematik üzerine inşa edilir. Bu nedenle yanılma, hata yapma miktarı sınırlı olur. Her gelen nesil yapılan hataları düzelterek yoluna devam eder.
Basit yöntemlerin temeli sürekli sıfırdan başlamaktır. Unutma, geçmişi yok etme, basit yöntemlerin vazgeçilmez yoludur.
Basit yöntemlerle hareket eden uçkuru bozuk Ortadoğulu liderler, Batılılarla yarışa çıkacak! Ne büyük bir yarış! Ortadoğulu budalalar kırmızı çizgiler çizecek! Kim sizin kırmızı çizgilerinizi fark eder? Ortadoğulu yöneticiler, ancak, kendi insanını öldürmeyi, kendi ülkesini bombalamayı bilir. Buna da çok şükür! Başka ülkeleri bombalamaya kalkışırsa ne olur? Irak gibi olur herhalde.
Ne… Gerisini siz getirin.
05-09-2005
Elk. Yük. Müh. Nurettin Değirmenci”
29 Haziran 2007
Ergani Haber Gazetesi