///

Avrupa Birliği Müktesebatının Yerel Yönetimleri İlgilendiren Konu Başlıkları

okuma süresi: 27 dk.

GİRİŞ

Evrensel insanî değerler, evrensel yasaların ürünüdür.

Keyfi idare yerine yasaların işlemesi, kurumların gerçek birer kurum olması ancak evrensel yasaların egemen olması ile mümkündür.

Evrensel yasaların oluşması açısından Avrupa Birliği üyelik müzakereleri bu konuda atılan önemli adımlardan biridir. Hükümetin kurulmasından sonra gündemi meşgul edecek konuların başında yeni bir anayasa paketi ile birlikte Avrupa Birliği üyelik çalışmaları olacaktır.

Avrupa Birliği, yanlışları ve doğrularıyla, kurumlarla yönetilen ülkelerin bir araya geldiği ülkeler topluluğudur. Bizde, kurumlar veya bireyler ya Avrupa Birliği’ne karşı toptan retçi ya da olduğu gibi kabul edici bir tutum içinde. Oysa ret veya kabul etmeden önce AB’nin ne olduğunu anlamanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Avrupa Birliği, Birliğe girecek ülkelerden ne istiyor veya başka bir deyimle Birlik üyesi olan/veya olacak ülkelerde neler olmalıdır ki Birlik standardı yakalanmış olsun.

Avrupa Birliği’nin az da olsa daha iyi anlaşılması için; bu yazı dizisinde Avrupa Birliği Müktesebatı ‘nda yer alan ve yerel yönetimleri ilgilendiren Çevre, Ulaşım, Kamu Alımları, Enerji, Sosyal Politika ve İstihdam, Rekabet, Tüketicinin ve Tüketici Sağlığının Korunması, Eğitim ve Kültür, Bilgi Toplumu ve Medya gibi konuları derleyip bilgilerinize sunmak istiyorum. Ve bu konu başlıklarını okurken de bu öngörülenlerin ülkemizde olmasının/gerçekleşmesinin iyi mi, kötü mü olacağını düşünülmesini öneriyorum.

2007–2013 yılları arasında, tüm Müktesebat başlıklarıyla ilgili ülkemizde yapılması gereken yasal düzenlemelerin niteliği ve zamanlaması konularında tüm bilgileri, Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı’nda bulunmaktadır.

İleride, fırsat buldukça Avrupa Birliği müktesebatında yer alan konulara ve AB Fonları’ndan yararlanmak için oluşturulacak Projelere dair yapılması gereken işlemlere değineceğim.

Avrupa Birliği Müktesebatı’nda yer alan ve yerel yönetimleri ilgilendiren konular şunlardır:

1. ÇEVRE

AB Çevre Politikası, çevrenin korunması, kollanması ve kalitesinin yükseltilmesi, insan sağlığının korunması, doğal kaynakların akılcı ve dikkatli kullanılması ve hem bölgesel hem küresel çevre problemleri ile ilgili olarak uluslararası düzeyde önlemlerin alınmasını hedeflemektedir.

Avrupa Topluluğu çevre konusundaki ilk önemli adımı 1973 yılında Komisyon’un hazırladığı ve Topluluk bildirisi olarak kabul edilen Çevre Eylem Programı (ÇEP) ile atmıştır. 1987 yılında yürürlüğe giren Tek Avrupa Senedi ve o güne kadar hazırlanmış ÇEP’ler ile oldukça genişlemiş olan çevre mevzuatına temel hukukî bir zemin sağlanmıştır. Böylelikle çevre konusunda gerekli tedbirlerin alınması ve girişimlerde bulunulması için Roma Antlaşması’nın 130’uncu maddesi genişletilerek ilgili kurumlara daha bağlayıcı yükümlülükler getirilmiştir. Bu değişikliğe göre Avrupa Topluluğu insan sağlığını ve çevreyi korumak, doğal kaynakları akılcı ve verimli bir şekilde kullanmak ve bu doğrultuda uygulama stratejileri belirlemek gibi sorumlulukları yüklenmiştir. Bu sorumluluklar arasında “kirleten öder” ilkesi de yer almaktadır.

Bugüne kadar altı ÇEP hazırlanarak, AB Çevre Politikasının, belirlenen ilkeler üzerinde daha etkin ve kapsayıcı bir niteliğe sahip olması sağlanmıştır. Altıncı Çevre Eylem Programında, çevre alanında AB’nin önümüzdeki on yıl içindeki hedefleri ortaya konmuştur. “Çevre 2010: Geleceğimiz, Tercihimiz” başlıklı Program’da dört ana konu öncelikli hedefler olarak belirlenmiştir. Bu konular şunlardır:
-İklim Değişikliği,
-Doğa ve Biyolojik Çeşitlilik,
-Çevre ve Sağlık,
-Doğal Kaynaklar ve Atıklar.

1992 Maastricht ve 1997 Amsterdam Antlaşmalarıyla çevre konusundaki mevzuat, temel antlaşmalar düzeyinde Birliğin öncelikli politikaları arasına dâhil edilmiştir. AB Çevre Politikaları şunlardır:
-Su Politikası,
-Atık Politikası,
-Sürdürülebilir Gelişim,
-Toprak Politikası,
-Gürültü Politikası,
-Doğa ve Biyoçeşitlilik Politikası,
-İklim Değişikliği,
-Çevre Kazaları ve Halkın Korunması,
-Kimyasallar,
-Alan Kullanım Politikası,
-Uluslararası Sorunlar,
-Endüstri,
-Sağlık,
-Çevre ve Genişleme,
-Çevre Ekonomisi,
-Biyoteknoloji,
-Hava Kalitesi Politikası.

AB müktesebatında çevre konusunda yer alan bazı temel yasal ilkeleri şöyle özetleyebiliriz:
-Çevre ile ilgili kararlar oy birliği ile değil, nitelikli oy çokluğuyla alınmaktadır.
-Çevre politikaları geliştirilirken, sürdürülebilir kalkınma ve sorumluğun paylaşılması ilkelerine bağlı kalınmaktadır.
-Çevre konularındaki çalışmalarda birliğe üye ülkelerle sınırlı kalınmamakta ve diğer ülkelerle işbirliği girişimlerinde bulunulmaktadır.
-Çevre politikaları Birliğin diğer politikaları ile uyumlu olarak planlanıp uygulanmaktadır.

AB, çevre ile ilgili destek faaliyetlerini gerçekleştirmek için LIFE (Çevre) fonunu oluşturmuştur. Çevre alanındaki projelerin finansmanı amacıyla oluşturulan LIFE Programı AB üyesi ülkelerdeki kuruluşlara açık olan bir Topluluk Programıdır.

AB çevre normları, müzakere süreciyle birlikte diğer tüm alanlarda olduğu gibi, hayatımıza bazı standartlar getirecektir. Bu standartlardan bazıları şunlardır:
-Katı, sıvı ve gaz atıklar sınıflandırılarak bunların taşınması, depolanması ve dönüştürülerek tekrar kullanılabilir ya da zararsız hale getirilmesi için yeni düzenlemeler yapılması,
-Çevre düzenlemelerinin ahenkli bir şekilde yapılması ve kullanılacak tabela, afiş ve diğer görsel unsurların birbirleriyle uyumlu olarak yapılması için standartlar belirlenmesi,
-Belirlenen desibel sınırlarına riayet etme zorunluluğu getirilmesi ve bu sınırları ihlal edenlere ceza uygulanması.

2. ULAŞIM
Avrupa Birliği, artan hareketliliği kısıtlamadan, etkin kaynak kullanımı ile çevreye duyarlı, güvenli ve erişilebilir ulaşımı sağlamayı amaçlamaktadır. AB müktesebatında Ulaşım Politikası başlığı altındaki mevzuat, aşağıdaki temel konuları içermektedir:
-Ulaşım biçimleri arasındaki dengenin düzenlenmesi,
-Trafikte darboğazların ortadan kaldırılması,
-Kullanıcı ihtiyaçlarına odaklanma,
-Küreselleşme etkilerinin yönetimi.

Bu politika ile ulaşım çeşitlerinin “intermodalite” (kara, deniz ve demiryolları da dâhil olmak üzere birçok taşıma türünün bir arada kullanılması ve taşınan yüklerin bir moddan diğer bir moda kaydırılması ilkesi) çerçevesinde daha verimli kullanımı ve sürdürülebilir kentsel ulaşım hedefine erişim amaçlanmaktadır.

Ulaştırma konusu ilk olarak, 1957 tarihinde imzalanan, AB kurucu antlaşması olan Roma Antlaşması’nın orijinal metninde ele alınmıştır.

Taşımacılık politikasının siyasi, kurumsal ve mali esasları 1992’de imzalanan Maastricht Antlaşması ile geliştirilmiştir. Bu antlaşma, “Trans-Avrupa Taşımacılık Ağı”nın oluşturulması ile de önem taşımaktadır.

Ulaştırma konusundaki önemli dönüm noktalarından biri, 2010 yılına kadar modern, sürdürülebilir bir ulaştırma sisteminin oluşturulması için 2001 Eylül’de Komisyon tarafından hazırlanan “2010 Yılı İçin Ortak Taşımacılık Politikası; Karar Verme Zamanı” başlıklı “Beyaz Kitap”tır. Bu Beyaz Kitap’ta, 12 Politikadan bahsedilmektedir:
1. Karayolu ulaşım sektöründe kalitenin iyileştirilmesi,
2. Raylı sistemin canlandırılması,
3. Hava ulaşımında büyümenin kontrolü,
4. Deniz ve iç suyolu ulaşımının teşviki,
5. Intermodalitenin gerçeğe dönüştürülmesi,
6. Trans-Avrupa ulaşım ağının oluşturulması,
7. Karayolu kalitesinin iyileştirilmesi,
8. Ulaşımda verimli ücretlendirme politikasının benimsenmesi,
9. Kullanıcıların haklarının ve hizmet sunucuların yükümlülüklerinin tanınması,
10. Yüksek kalitede kentsel ulaşımın geliştirilmesi,
11. Teknolojik araştırma ile temiz ve verimli ulaşımın sağlanması,
12. Küreselleşen ulaşımın yönetimi.

Kentsel ulaşım sisteminin, karayoluna alternatif olarak demiryolu ve denizyolu seçeneklerine kaydırılması, AB Ulaşım Politikası’nın yerel yönetimleri ilgilendiren önemli bir alanıdır. Yerel Yönetimler kent içi ulaşım ile ilgili ayrıca, kullanıcı odaklı, rekabete açık, sektörel yeniliklere uyumlu ve sürdürülebilir stratejiler geliştirmekle de yükümlü olacaklardır.

Bu bağlamda kent içi trafik problemlerinin çözümüne dönük planlar, sunulan hizmetlerin yararlanıcı tarafından da yasal olarak denetlenebilmesi, ulaşım altyapısında uzun süre kullanıma elverişli kalite artırımı ile demir ve deniz yollarının merkezi yönetimden yerel yönetimlere devri gündeme gelecektir.

AB ulaşım mevzuatı, kent içi ulaşım sistemini, hem kirlilik hem de gürültü açısından çevreye zararsız hale getirmeyi ve ulaşım altyapısının (yollar, yol aksesuarları, akustik duvarlar, vb.) kalitesini artırmayı öngörmektedir. Bu noktada kent içi trafiğin sebep olduğu hava, gürültü ve görüntü kirliliğine önlem olarak, gürültü ölçümleri, konutların dış yalıtımının güçlendirilmesi, denetim, çevresel düzenleme ve ses izolasyonu konularında kentlerimizin günlük yaşamı için yeni uygulamalar gündeme gelecektir.

3. KAMU ALIMLARI

AB’de mal, hizmet ve insanların serbest dolaşımını güvenceye almak için kamu satın alımları rekabet ortamına açılmalıdır. 1970’ten bu yana yayınlanmış direktifler bu açılmanın yasal temelini oluşturmaktadır. Bu alanda 15’e yakın direktif yayınlanmıştır ve yerel yönetimler kamu ihaleleri yaparken bu kurallara uymak zorundadırlar. Avrupa Birliği’nin Kamu İhaleleriyle ilgili müktesebatı şu ilkeler üzerine inşa edilmiştir:

Şeffaflık;
-Açılan ihalelerin kayıt ve şartları önceden belirlenmelidir,
-İhalenin usulünün türü önceden ilan edilmelidir,
-İhale belgeleri açık ve erişilebilir olmalıdır.

Nesnellik;
-Seçme ve ihaleyi verme kriterleri nesnel olmalıdır,
-Teklif hazırlamak ve ibraz etmek için yeterli süre tanınmalıdır,
-İhale kurallarının alıcılar tarafından ihlalinin önlenmesi ve ihlalin giderilmesi için ulusal mahkemelerde teklif verenlere açık başvuru yolları bulunmalıdır.

Ayrımcılık yapılmaması;
-Menşe ülke temelinde ayrımcılık yapılmamalıdır,
-Satıcılar arasında vatandaşlık ve mülkiyet temelinde ayrımcılık yapılmamalıdır.

Söz konusu ilkelerin en önemli hedefleri, yolsuzlukların önüne geçilmesi, açık ve şeffaf bir ihale politikası uygulanması, kamu idarelerine karşı halkın güveninin tesis edilmesi ve kamu kaynaklarının daha verimli ve etkili bir biçimde kullanılmasıdır. Bu sebeplerden ötürü, bu başlık yerel yönetimler açısından büyük önem taşımaktadır.

4. ENERJİ

Avrupa Birliği’nin enerji müktesebatı, elektrik ve doğal gaz pazarının oluşumu, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerjinin verimli kullanımı, nükleer enerji ve güvenliği ve devlet yardımları gibi politikaları içermektedir. AB’nin enerji politikası; piyasaların bütünleşmesi, sürdürülebilir kalkınma, tüketicinin korunması, ekonomik ve sosyal uyum gibi ilkelere dayanmaktadır.

AB’nin Enerji Politikası, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ve Paris Antlaşmaları ile oluşmuştur. AB, ABD’den sonra ikinci büyük enerji tüketicisidir ve enerji ihtiyacının % 50’lik bölümünü dışarıdan karşılamaktadır. Bu oranın gelecek yıllarda daha da artacağı öngörülmektedir ve bu sebeple enerji, büyük bir stratejik öneme sahiptir.

AB Enerji Politikasının Hedefleri:
-Toplam enerji tüketiminde kömürün payını korumak,
-Doğal gazın payını artırmak,
-Nükleer enerji santralleri için azami güvenlik şartları tesis etmek,
-Yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmak.

Enerji konusunda uluslar arası işbirliğini sağlamak amacıyla, 1991 yılında Lahey’de Avrupa Enerji Şartı imzalanmıştır. 38 ülke ve AB tarafından onaylanan Avrupa Enerji Şartı’nın başlıca hedefleri şunlardır:
-Arz güvenliğini artırmak,
-Enerji üretimi, dönüşümü, taşınması, dağıtımı ve kullanımının verimliliğini en üst düzeye çıkarmak,
-Çevre problemlerini en aza indirmek.

Nisan 1998’de de, Enerji Şartı Antlaşması ve Enerji Verimliliği üzerine bir Protokol yürürlüğe girmiştir. Bu protokol çerçevesinde yapılması gerekenler şunlardır:
-Enerji kaynaklarının taşıdığı çevresel riskler için gereken tedbirleri almak,
-Enerji verimi ve tasarruf tedbirlerini uygulayıp kaynak kaybını en aza indirmek,
-Enerji arzının ihtiyaçtan fazla artmasını engelleyici planlamalar yapmak,
-Atmosferi korumak.

AB’nin doğalgaz ve elektrik sektörüyle ilgili iki önemli direktifi bulunmaktadır. Bunlar:
-Doğal gaz iç piyasasına ilişkin piyasasının kademeli olarak serbestleştirilmesi de dâhil, ortak kuralları belirleyen direktif (2003/55/EC sayılı direktif),
-Elektrik iç piyasasına ilişkin ortak kurallar belirleyen direktif (2003/54/EC).

AB enerji alanında, Avrupa Yatırım Bankası, 7. Çerçeve Programı, Rekabet ve yenilik Çerçeve Programı (CIP), Avrupa Akıllı Enerji (IEE), EUREKA ve İstikrar için Araç fonlarını sunmaktadır.

Ülkemizde doğalgaz konusunda büyük ölçüde yerel yönetimlerin sorumlu olması nedeniyle, enerji başlığı altındaki mevzuat, yerel yönetimlerin hizmet alanına da girmektedir.

AB süreci, her alanda olduğu gibi enerji alanında da gündelik hayatımızı etkileyecek değişiklikleri beraberinde getirecektir. İç piyasanın genişlemesi ve elektrik, doğalgaz şebekelerinin arttırılmasıyla daha çok enerji bağlantı şebekelerinin oluşturulması, elektrik kullanımında kesintisiz ve yüksek kalitede hizmet sağlanması ve kaçak elektrik kullanımının önüne geçilmesi, enerjinin ucuzlaması, yenilenebilir enerji kaynakları ve doğalgaz kullanımı yaygınlaşmasıyla hava kalitesinin artması bunlardan bazılarıdır.

5. SOSYAL POLİTİKA VE İSTİHDAM

Sosyal Politika ve İstihdam başlığı altındaki müktesebat, aktif, katılımcı ve sağlıklı bir topluma ulaşmak amacıyla yaşam kalitesinin iyileştirilmesini hedeflemektedir. İş hukuku, eşitlik, iş yerinde sağlık ve güvenlik ile ayrımcılık gözetmemek gibi alanlardaki standartları kapsamaktadır. Avrupa Birliği’nin sosyal politikası, çalışanların yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini, işçi ve işveren kesimleri arasında bir diyalog ortamı oluşturulmasını ve üye ülkelerin sosyal politikaları arasında uyum sağlanmasını amaçlamaktadır.

Sosyal Politika alanında, 1989 yılında kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı önemli bir dönüm noktasıdır. Avrupa Sosyal Şartı’nda serbest dolaşım, daha iyi yaşama ve çalışma şartlarına sahip olma, çalışma ve ücret, örgütlenme ve toplu sözleşme, mesleki eğitim, kadın ve erkek arasında eşit muamele görme, işçiler için bilgilendirilme ve yönetime katılma, özürlüler için sosyal ve mesleki entegrasyon hakları yer almıştır.

1999 yılının Mayıs ayında yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması Sosyal Politika alanında diğer bir dönüm noktasıdır. Antlaşma metninin dâhil olduğu, Sosyal Protokol’de yapılan değişiklikler arasında, yaşlı ve özürlü insanların sosyal hayattan dışlanmasına karşı önlemler alınması, kadın ve erkek işçiler arasında eşit ücret ilkesinin benimsenmesi, işçilerin sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesine yönelik düzenlemeler bulunmaktadır.

2000 yılı Mart ayında gerçekleştirilen Avrupa Konseyi toplantısı da, sosyal politika alanında önemli taahhütlerin verildiği ve uzun dönemli bir vizyonun ortaya koyulduğu bir platform olmuştur.

2000 yılındaki Lizbon Avrupa Konseyi Zirvesi’nde ise, işsizliğin yoksulluk ve sosyal dışlanmanın en önemli nedeni olduğu vurgulanarak, Avrupa toplumu için kabul edilemez bir yük olduğu belirtilmiştir. 2010 yılına kadar Avrupa’nın dünyanın en rekabetçi bölgesi haline gelmesini ve istihdam sorunun çözülmesini hedefleyen Lizbon Zirvesi, bu açıdan çok önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Yerel sosyal sorumlulukların vurgulandığı bir diğer önemli ve pratiğe yönelik kaynak ise yerel yönetimlerin bazı sosyal yükümlülüklerinin ve bunların yerine getirilme ilkelerinin net olarak ifade edildiği Avrupa Kentsel Şartı’dır.

Avrupa Birliği’nin istihdam politikası ile ilgili 22 Temmuz 2003 tarihli son Konsey kararında belirtilen hedef ve yükümlülükler şunlardır:
-İşsizlikle mücadele,
-Yeni istihdam yaratma ve girişimcilik,
-İşgücünün serbest dolaşımının desteklenmesi,
-İnsan kaynağının geliştirilmesi ve hayat boyu eğitim,
-İşgücünün artırılması ve aktif yaşlanma,
-Kadın-erkek eşitliği,
-İş yaşamında dezavantajlı kişilere karşı ayırımcılıkla mücadele,
-Ücretlerde teşvik sistemiyle iş ortamının cazibesinin artırılması,
-Kayıtsız işgücünün kayıt altına alınması,
-İstihdamda bölgesel farklılıkların azaltılması.

Avrupa Sosyal Fonu, Birliğin istihdam stratejisinin uygulanmasını desteklediği ve sosyal içerme çabalarına katkıda bulunduğu temel mali araçtır. Bu fon, mesleki eğitimi destekleyerek, istihdamı artırmaya ve ekonomik olarak zayıf bölgelerde istihdamın geliştirilmesini sağlamaya yöneliktir.

Söz konusu sosyal politikalar neticesinde, hem yerel yönetimleri, hem de hizmet alanlarındaki bireyleri etkileyecek bazı değişiklikler gündeme gelecektir. Yeni annelerin 14 hafta boyunca maaşlı izin yapabilmesinin yanı sıra, yeni babalara da doğum izni verilmesi; her meslek için eğitim şartı aranması, taksicinin bile eğitim alma zorunluluğunun olması; özellikle çalışma hayatında, dezavantajlı gruplara (özürlüler, yaşlılar, çocuklar ve kadınlar) yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve özürlülerin toplumla bütünleşmelerinin sağlanması konuları bunlardan bazılarıdır. Sosyal politika ve istihdam başlığından, özellikle; özürlülerin toplumla entegrasyonunun sağlanması, mesleki eğitim ve yoksullukla mücadele konuları, yerel yönetimlere önemli sorumluluklar yüklemektedir.

6. REKABET

AB’nin rekabet politikası, rekabeti bozduğu kabul edilen eylemleri engelleyerek piyasa güçlerinin hâkim olduğu bir ekonomik ortam yaratmayı ve bunu sürdürmeyi hedefler. Yerel yönetimlere ilişkin rekabet politikası alanında iki başlık karşımıza çıkmaktadır.

Özel ve tekel haklara sahip teşebbüslere uygulanan rekabet kuralları
Amsterdam Antlaşması’nın ilgili maddeleri, özel ve tekel haklara sahip teşebbüslerin, topluluğun rekabet politikasındaki yerini belirler. Buna göre, üye devletler, rekabet politikasında kamu ve özel teşebbüs ayrımı yapamayacakları gibi, yerli-yabancı ayrımı da yapamazlar. Fakat antlaşmada tekel ve özel haklara bazı istisnalar da getirilmiştir. Buna göre, genel ekonomik yarara ilişkin hizmetle görevli ve gelir getirici (mali) tekel niteliğinde olan teşebbüsler, rekabet kuralları dışında tutulmuştur. Bu istisna hükmünün uygulanıp uygulanamayacağına Komisyon ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD) karar vermektedir. Genel ekonomik yarar ve gelir getirici hizmetler alanında düşünüldüğünde, yerel yönetimlerin bazı ayrıcalıklı haklara sahip olması rekabeti bozucu nitelik taşımamaktadır.

Devlet Yardımları
Devlet yardımları ve devlet yardımlarının denetimi konusu, Avrupa Topluluğu antlaşmasıyla düzenlenmiş ve zaman içinde oluşturulan ikincil mevzuat ve ATAD kararlarıyla geliştirilmiştir. Anlaşmada devlet yardımları tanımı yoktur. Ancak toplulukla bağdaşmayan devlet yardımlarının neler olduğu Komisyon ve ATAD yorum ve içtihatlarına bırakılmıştır. Komisyon üye devletlerle işbirliği içinde mevcut olan tüm yardım sistemlerini sürekli incelemektedir.

Komisyon devlet yadımları alanında, yaşam standardını arttıracağı düşünüldüğü için KOBİ’lere yapılacak yardımlar, istihdam yardımları ve eğitim yardımları gibi alanları kabul etmektedir.

7. TÜKETİCİNİN VE TÜKETİCİ SAĞLIĞININ KORUNMASI

Tüketicinin ve tüketicinin sağlığının korunması alanındaki Topluluk müktesebatı yanıltıcı-karsılaştırmalı reklâmlar, ürün sorumluluğu, kapıdan satışlar, tüketici kredileri, tehlikeli taklitler, paket turlar, tüketici sözleşmelerinde haksız hükümler, ürün fiyatları, garanti belgesi ve kullanım kılavuzları, tamir ve satış sonrası hizmetler, tüketicilerin eğitilmesi gibi konuları içermektedir.
Avrupa Birliği bünyesinde tüketici politikası ilk olarak 1972 yılında Paris Zirvesi’nde gündeme gelmiştir. Zirvede, tüketici politikasına ilişkin ilk faaliyet programı kabul edilmiştir. Bu çerçevede, Topluluk mevzuatının esasını oluşturacak 5 temel hak oluşturulmuştur. Bu haklar şunlardır:
-Tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması,
-Tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması,
-Tüketicinin aldığı kusurlu ürünün düzeltilmesi,
-Tüketicinin bilgilendirilmesi ve eğitimi,
-Tüketicinin temsil edilmesi.

AB içinde tüketici politikası, 1986 yılında Avrupa Tek Senedi’nin imzalanmasından sonra işlerlik kazanmıştır. 1992 tarihli Maastricht Antlaşması’nın 129/a maddesinde de tüketici politikasına yer verilmiştir. 1997 tarihli Amsterdam Antlaşması’nda da bu konuya yer verilerek, AT’yi kuran Antlaşma’nın tüketicinin güvenliğine ilişkin 153. maddesi oluşturulmuştur. Tüketiciler için AB düzeyinde hukuki koruma, Kurucu Antlaşma ve farklı konularda çıkarılan direktifler ile sağlanırken, ulusal düzeydeki hukuki koruma ise üye ülkeler arasında farklılıklar gösterebilmektedir.

Gıda güvenliği, AB’nin tüketiciler için en önemli gündem maddelerinden birisini oluşturmaktadır. Bu amaçla kurulan Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu’nun ana görevi, gıda güvenliği ile ilgili yasaların son derece şeffaf bir dille yazılmasını ve gıdaların soframıza ulaşana kadar her aşamasının sıkı bir biçimde denetlenmesini sağlamaktır. AB, gıda güvenliğini “çiftlikten çatala” şeklinde ifade edilen bir yaklaşımla ele almaktadır.

12 Ocak 2000’de konuyla ilgili yayınlanmış olan Beyaz Kitap’ta AB gıda güvenliğinin prensipleri şöyle sıralanmıştır:
-AB gıda politikası; gıda zincirini (tarladan sofraya), bütün gıda sektörlerini, üye devletler arasındaki ve üçüncü ülkelerden ithal edilen gıda ürünlerini içeren kapsamlı ve entegre bir yaklaşımı temel almak zorundadır,
-Gıda ve gıda maddelerinin izlenebilirliğini sağlamak ve bu izlenebilirliği kolaylaştırmak için kesin prosedürler tanımlanmak zorundadır,
-Bu kapsamlı ve entegre yaklaşım daha tutarlı, etkili ve dinamik gıda politikasına rehberlik etmelidir. Ayrıca bu yeni yaklaşım şeffaf ve hesap verebilir olmalıdır,
-Risk analizi gıda güvenliği politikasının temelini oluşturmalıdır,
-Risk yönetimi kararlarında ihtiyatlılık ilkesi uygulanmalıdır. Avrupa gıda sanayinin rekabetçi yapısını ve ihracat kabiliyetini geliştirmesini garanti altına almak ve etkili bir kurumsal kontrolün oluşturulması ile birlikte hareket eden HACCP tipi sistemleri kullanarak, gıda sağlık güvenliği için temel sorumluluğu endüstriye, üreticilere ve tedarikçilere yüklemektir.

Avrupa Birliği gıda kalitesini güvence altına almak için iki temel kriter kullanmaktadır. Bu kriterler şunlardır:
-Gıda ürünleri; mikroplar, kimyasallar veya üretimde kullanılan diğer materyallerden arındırılmış olmalıdır.
-Gıda ürünleri lezzet ve diğer kriterler bakımından beklentileri karşılamalıdır.

Tüketici Sağlığı
Roma Antlaşması’nın 3. ve 152. maddelerine göre kamu sağlığı politikalarının genel amacı aşağıdaki gibidir:
-Yüksek kaliteli bir sağlık hizmeti sunulmasına katkıda bulunma,
-Kamu sağlığını iyileştirme,
-İnsan hastalıklarını engellemeyi teşvik etme,
-İnsan sağlığını tehdit eden sebepleri ortadan kaldırma.

Sağlık politikasının genel amaçları aşağıdaki gibidir:
-Toplumun sağlık kalitesini yükseltmek,
-Herkesin sağlık hizmetlerine ulaşılabilirliğini sağlamak,
-Hakkaniyetli finansmanı sağlamak,
-Verimliliği sağlamak,
-Yüksek kaliteli ve uygun sağlık hizmetlerini sağlamak,
-Sağlık harcamalarını kontrol etmek.

Sağlık ve tüketicinin korunması alanlarının genel amaçları ve alınacak önlemler aşağıdaki gibidir:
-Bireylerin kontrolü dışındaki risklerden ve tehditlerden vatandaşların korunması,
-Sağlıkları ve çıkarları hakkından daha iyi karar vermeleri için bir tüketici olarak vatandaşların kapasitesini artırmak,
-Sağlık ve tüketici politikasının amaçlarını bütün politikalara dâhil etmek,
-AB politika yapım sürecine sivil toplumun katılımını artırmak,
-İki alanda da uluslararası işbirliğini teşvik etme,
-İyi tecrübelerin ve bilgilerin paylaşılması için uzmanlardan ve kurumlardan oluşan ulus ötesi ağlar kurma,
-Güvenli ürünlerin kullanımını teşvik etme.

8. EĞİTİM VE KÜLTÜR

Eğitim
Avrupa Birliği’nde eğitim alanında ortak bir politika söz konusu değildir; ancak ülkeler isterlerse, bu konuda görüş alışverişinde bulunabilmektedirler. AB’de eğitim alanında ilk çalışmalar 1976 yılında eğitim bakanlarının bir araya gelerek üye ülkelerdeki uygulamaları karşılaştırmalarıyla başlamıştır. 1986 yılında Erasmus programının uygulanmasıyla bilgi alışverişinden öğrenci değişimine geçiş yaşandı. 1992’de Tek Pazar’ın kurulmasıyla ve Maastricht anlaşmasıyla eğitim bir AB politikası haline geldi.

AB Eğitim Politikasının amaçları aşağıdaki gibidir:
-Üye ülkeler arasında işbirliğini ve dayanışmayı sağlamak amacıyla, üye ülke yurttaşları arasındaki karşılıklı anlayışı özendirmek ve Avrupa bilincini aşılamak, bu süreçte öğrenci ve öğretmenleri eğitmek ve tüm arge alanlarına etkin katılımlarını sağlamak,
-Her üye ülke kendi sosyo-ekonomik yapısına uygun sistemi uygulamakta serbest olmakla birlikte, ulusal sistemler içinde yer alması gereken kimi toplumsal kriterler bulunmaktadır. Eğitim alanında Birliğin temel yaklaşım politikası, üye ülkelerin eğitim sistemlerinin belirlenen genel ilkeler ve kriterlerle çelişmeyecek biçimde düzenlenmesini sağlamak,
-Yönetim, içerik ve yapı bakımından “tek tip” bir eğitim yerine, üye ülkelerin kendi ulusal özelliklerine göre biçimlenen eğitim politikalarının karşılıklı görüş alışverişleriyle uyumlulaştırılmasını sağlamak.

AB Eğitim Hedefleri şunlardır:
-Üye ülkelerin dillerinin ve kültürlerin öğretilmesi ve yaygınlaştırılması,
-Diplomaların ve eğitim sürelerinin karşılıklı olarak tanımlanması,
-Avrupa vatandaşlığı kavramın yerleştirilmesi,
-Eğitim alanında yeniliği ve kaliteyi arttırmayı hedefleyen, ülkeler üstü işbirliği ve ortaklıklara dayanan projelerin geliştirilmesi,
-Açık öğretim ve uzaktan öğretimin geliştirilmesi,
-Eğitimde bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının teşvik edilmesi,
-Karşılıklı bilgi, tecrübe ve iyi uygulama örneklerinin aktarımını kolaylaştıran ülkeler üstü işbirliği ve iletişim ağlarının kurulması,
-Eğitim sistemleri ve politikalarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi ve gözlenmesi,
-Karşılıklı bilgi değişimi ile yeniliklerin ve iyi uygulama örneklerinin yayımına yönelik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi.

Avrupa’nın 2010 yılına kadar dünyanın en rekabetçi, en dinamik ve bilgiye dayalı ekonomisi haline getirilmesi, daha fazla, daha iyi iş imkânları ve daha çok toplumsal uyum ile sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanabilmesi için Avrupa Konseyi tarafından 2000 yılında Lizbon’da bir takım stratejik hedefler belirlenmiştir. Lizbon’da belirlenen eğitim stratejileri aşağıdaki gibidir:
-Eğitim ve meslekî “eğitim kalitesinin iyileştirilmesi”,
-“Hayat boyu öğrenmenin” herkes için erişilebilir olması,
-Eğitim sisteminin “dış dünyaya daha açık” hâle getirilmesi,
-“Sosyal uyum” ve vatandaşlığın etkin olarak kullanılması.

Şubat 2001 tarihli Komisyon raporuna göre, AB eğitim programının amaçları:
-Eğitim ve mesleki eğitim kalitesinin iyileştirilmesi,
-Hayat boyu öğrenmenin herkes için erişilebilir olması,
-Eğitim sisteminin dış dünyaya daha açık hale getirilmesi,
-Hayat boyu eğitim AB eğitim stratejisinin temel noktası haline gelmesi ve sadece istihdam için değil sosyal ve kişisel nedenlerle eğitimi de teşvik etmesi,
-Resmi ve gayri resmi eğitim ve tecrübeyle ilgili bir pasaport olan “Europass”ın hayata geçirilmesi,
-AB çapında işbirliği için bir diğer platform olan e-öğrenmenin hayata geçirilmesi.

Kültür
Kültür konusu ilk olarak, Maastricht Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle Topluluk düzeyinde ele alınmaya başlanmıştır. Maastricht Antlaşması’yla AB’nin üye ülkeler arasında kültürel işbirliği desteklenmektedir; ayrıca Avrupa halklarının kültür ve tarihlerinin tanıtılmasının hedeflendiği belirtilmektedir.

Avrupa’nın kültürel çeşitliliği dil, edebiyat, uygulamalı ve görsel sanatlar, mimari, zanaat, sinema ve yayıncılık alanlarını kapsamaktadır. Çeşitlilik, Avrupa’nın ortak mirasını teşkil etmektedir. AB’de, var olan bu kültürel çeşitliliğin tanınması ve korunması, 1985 yılından itibaren her yıl seçilen Avrupa’nın Kültür Başkenti girişimi ile başlamıştır. Avrupa’nın Kültür Başkenti programı, kültürel mirasın korunması ve desteklenmesi yönünde geliştirilen bir girişimdir. Ayrıca bu program, “Kültür Başkenti” seçilen şehir ve bölgenin turistik ve kültürel gelişimine katkıda bulunmaktadır. 2010 yılı için de İstanbul, Avrupa Kültür Başkenti seçilmiştir. Bu sebeple, İstanbul’a maddi yardım yapılacak ve ayrıca proje desteği verilecektir.

AB Kültür Politikası genel hatlarıyla Maastricht Antlaşması 151. maddesi tarafından şekillendirilmektedir. Antlaşma’nın 151. Maddesi aşağıdaki konuları düzenler:
-Kültürel çeşitliliğin desteklenmesi ve ortak mirasın oluşturulması,
-Üye ülkeler arasında Avrupa vatandaşlarının kültür ve tarihlerinin bilinmesinin ve yaygınlaştırılması, Avrupalılık önemini haiz kültürel mirasın korunması, ticari olmayan kültürel değişimler, görsel ve işitsel sektörlerdeki sanatsal ve edebi yaratıcılık alanlarında işbirliğinin desteklenmesi,
-Birlik ve üye ülkelerin 3. ülkeler ve rakip uluslararası organizasyonlarla kültürel alanda ve özellikle Avrupa Konseyi kapsamında işbirlikleri kurmalarının teşvik edilmesi,
-Maastricht Antlaşması çerçevesinde “Kültürel Çeşitlik”e saygı gösterilmesi ve bunun yaygınlaştırılması.

AB Kentleri’nde Kültür Yaklaşımları
AB kentlerinde kültürel faaliyetlerin yönetimi, yerel alışkanlıklar ve ihtiyaçlar çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple, yerel yönetimlere AB’nin eğitim ve kültür politikası bağlamında önemli bir rol düşmektedir. Kentlerdeki bahsettiğimiz kültür yönetimlerinin başta gelen faaliyetleri olarak aşağıdakiler sayılabilir:
-Kentin kültür varlıklarının tanımlanması,
-Kültürel faaliyetlerin duyurulması ve düzenlenmesi,
-Kamu kültür kurumlarının yönetimi, kontrolü ve desteklenmesi,
-Merkezi idarenin desteklenmesi,
-Kent yönetimine kültür alanında tavsiyeler sunulması,
-Bölgesel ve yerel ortaklarla işbirliği gerçekleştirilmesi,
-Kentin kültür politikalarının tasarlanması.

AB kentlerindeki kültür politikalarının genel hatları ise şunlardır:
-Kentin kültürel gelişiminin özellikle de, kültür mirasının desteklenmesi ve tanıtılması,
-Eğitime yönelik konular başta olmak üzere, kent için var olan kültür değerlerinin yaratılması, kullanımı ve geliştirilmesi,
-Kültürel yaklaşımların kentsel gelişime entegrasyonu ve kullanılması,
-Kentin önemli kültür varlıklarının desteklenmesi ve yönetimi (kurumlar, büyük eserler, sanatçılar v.s.),
-Belirli gruplara yoğun ilgi gösterilmesi (özellikle gençler),
-Festival ve kültürel etkinliklerin tanıtılması ve düzenlenmesi,
-Sosyal konulara (dayanışma, entegrasyon v.s.) önem verilmesi,
-Uluslararası işbirlikleri sağlanması.

Eğitim ve kültür alanında yerel yönetimler oldukça önemli bir rol üstlenmektedirler ve bu amaçla, AB’nin sunduğu mali imkânlardan da (fonlar) yararlanabilmektedirler. Bu fonlar, eğitim alanında, “yaşam boyu öğrenim için bütünleştirilmiş eylem programı” kapsamında Leonardo, Grundtvig, Erasmus, Comenious programlar mevcuttur. Kültür alanında ise, “Kültür 2007” adı altında sunulmakta olan fonlar bulunmaktadır. AB bünyesinde oluşturulan kültür programlarının bir ayağını da medya oluşturmaktadır. Medyaya yönelik olarak “Medya 2007” programı bulunmaktadır.

9. BİLGİ TOPLUMU VE MEDYA

AB Komisyonu tarafından benimsenen tanıma göre, “Bilgi Toplumu”, ekonomik ve sosyal yaşamda bilginin kilit unsur olduğu bir toplumu ifade etmektedir. Bilgi Toplumu ve Medya politikalarının amacı, doğru bilgiyi doğru kişilerin kullanımına zamanında eksiksiz olarak sunmaktır.

Bilgi Toplumu ve Medya politikalarının hedefleri aşağıdaki gibidir:
-AB’de benimsenmesi, geliştirilmesi ve yerleştirilmesi için ciddi çabaların gösterildiği “yaşam boyu öğrenim” anlayışının oluşturulması;
-AB’nin bilgi temelli bir ekonomi ve toplum olma sürecinde geliştirilen politikalarda hedeflediği, “herkesin katılımı”, “açıklık”, “bütünleşme”, “paylaşım”, “işbirliği”, “uyum”, “öğrenen toplum”un oluşturulmasının sağlanması.

Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 1994 yılında yayınlanan “Büyüme, Rekabet ve İstihdam” adlı Beyaz Kitap, Bilgi Toplumu alanındaki politika uygulamalarının başlangıcını teşkil etmektedir.

Aralık 1999’da da Helsinki Avrupa Konseyi e-Avrupa; “Hepimiz için Bilgi Toplumu” girişimini başlatmıştır.

23 Mart 2000’de Lizbon Avrupa Konseyi tarafından Lizbon Stratejisi Avrupa’nın 2010 yılına kadar dünyanın rekabet gücü en yüksek, dinamik tabanlı bilgi ekonomisi haline gelmesi şeklinde belirlenmiştir. Lizbon Stratejisi Hedefleri aşağıdaki gibidir:
-Daha ucuz, daha hızlı, daha güvenli internet,
-İnsan kaynağına yatırım,
-İnternet kullanımının teşvik edilmesi.

Haziran 2002’de “Herkes için Bilgi Toplumu” teması ile toplanan Sevil Avrupa Konseyi tarafından açıklanan e-Avrupa 2005 Öncelikli Politikaları aşağıda belirtilmiştir:
•Geniş bantlı internet erişimi,
•e-Devlet,
•e-İş (e-Ticaret),
•e-Sağlık,
•e-Katılım,
•e-Öğrenim,
•e-Güvenlik.

Bu politikalar bağlamında, e-Devlet, dolayısı ile de e-Belediye, e-Avrupa 2005 Hedefleri aşağıda belirtilmiştir:
-Etkileşimli kamu hizmetleri sağlanması,
-Kamu alımlarının elektronik ortamda gerçekleştirilmesi,
-Halka açık internet erişim noktaları,
-Geniş bant bağlantıların yaygınlaştırılması,
-Kültür ve turizm hizmetleri verilmesi.

1 Haziran 2005, Brüksel’de açıklanan i2010: 3 “i” Politikası olarak adlandırılan “Büyüme ve İstihdam için Avrupa Bilgi Toplumu Girişimi”nin öncelikli politikaları ise aşağıdaki gibidir:
-Tek Avrupa Bilgi Alanı (Single European Information Space),
-Yenilikçilik ve Araştırma Yatırımı (Innovation and Investment in Research),
-Kapsayıcı Avrupa bilgi toplumu (Inclusion, better public services and quality of life).

AB Sürecinde bilgi toplumu ve medya alanında da günlük hayatımızda bazı yenilikler meydana gelecek. Bunlardan bazıları, e-Belediyecilik hizmetleri aracılığıyla belediye hizmetlerinden internet üzerinden faydalanılabilmesi, herkese ucuz, hızlı ve güvenli internet sağlanması; internet aracılığıyla sağlık hizmetlerinin hızlandırılması; akıllı ulaştırma sistemleri oluşturulması; eğitim kurumlarının da internete bağlanması; e-Ticaretin hızlanması; 3 Boyutlu televizyon üzerinde çalışmaların hızlanması konularında olacaktır.

Bu konuda AB’nin Topluluk Programlarından 7. Çerçeve Programı ve Medya 2007 gibi programlara başvuru yapılabilir. (24 Ağustos 2007)

Kaynak:
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/AvrupaBirligi/YerelYonetimleriIlgilendirenMuktesabat.htm

30 Ağustos 2007 ve 14 Ağustos 2007 tarihleri arasında Yeni Yurt gazetesinde,
14 Eylül 2007-…Ekim 2007 tarihleri arasında Ergani Haber gazetesinde dizi olarak yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.