Sezai Karakoç’a Büyük Ödül

okuma süresi: 5 dk.

Sezai Karakoç “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”nü aldı.

Diyarbakırlılar bu ödülden övünç duymalı, çünkü Sezai Karakoç bir Erganili.

Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından 1979’dan beri her yer yıl verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü bu yıl günümüz şairlerinin önemli ustalarından Sezai Karakoç’a verilmesine karar verdi. “Değerlendirme Kurulu”, şair, yazar ve düşünce adamımız Sezai Karakoç’u, “İnsanda insani duyguların canlı algılar halinde yaşayarak gittiği büyük şiir yatağında akması, insanlık macerasında ruhun ve milletin özelinde yüksek bir ifadeye kavuşmuş olan tarihi yeniden yapılanma fırtınalarını şiirlerinde yansıtması” sebebiyle ödüle layık gördü.

Ödülün gerekçesinde, “Şiirlerinde çarpıcı benzetme ve imgelerle, daha önce denenmemiş sentezlere ulaşan bir sanatçı olarak tanınan Karakoç, Türk edebiyat dünyasında mümtaz bir yere sahip bulunmaktadır.” ifadesine yer verildi.

Bu ödül şairimizin ilk ödülü değil, 1968’de MTTB Millî Hizmet Armağanı’nı, 1970 yılında Gümüş Hürriyet Madalyası’nı, 1982’de Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü’nü, 1988’de Üstün Hizmet Ödülü’nü, 1991’de XII. Dünya Şairleri Kongresi’nde World Academy of Art an Culture Ödülü’nü aldı.

***
S. Karakoç, 22 Ocak 1933’te Ergani’de doğdu.

1944 yılında Ergani’de İlkokulu bitirdi. Maraş Orta Okuluna yatılı parasız olarak kayıt olup, 1947’de mezun oldu. Ardından yine parasız yatılı olarak, Gaziantep Lisesi’ne kayıt oldu ve 1950’de liseyi ve 1955’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü bitirdi.

1955’te üniversite yıllarında Şiir Sanatı dergisini çıkardı. 1960’ta ise, Diriliş Dergisi’nin ilk sayısı yayınlandı. Diriliş Dergisi’ni bazen ayda bir, bazen iki haftada bir, bazen de haftada bir çıkarttı.
Edebiyatın pek çok türünde 70’e yakın eser verdi.

O, inananların dindarlığını doyurmaya yönelik şiir yazanların başında gelir. Dirilişi şiar edinmiş bir şairimizdir. Diriliş sözcüğüne hayrandır. Diriliş, O’nun adeta bütün dünyasıdır. Kitaplarının ismi dirilişle başlar ve dirilişle biter: İslâmın Dirilişi, İnsanın Dirilişi gibi… Kurduğu/sahibi olduğu ve kitaplarını bastırdığı yayınevinin ismi: Diriliş Yayınları’dır. Çıkardığı derginin ismi: Diriliş Dergisi’dir. Ve siyasi parti kurar, ismi: Diriliş Partisi’dir. Dahası, S. Karakoç için diriliş, sihirli/mucizevî bir sözcüktür. Günümüzde kullanılan anlamının çok ötesinde bir anlamı vardır. O’nun için diriliş; “ne ‘tanzimat’, ne ‘ıslahat’, ne ‘reform’, ne ‘inkılâp’ ya da yeni adıyla, ne de ‘devrim’dir”. “Diriliş kavramı, çok geniş bir kavramdır. En metafizik bir temelden başlayarak, tek kişinin hayatının en ayrıntı noktalarına kadar uzayan, toplumu bütünüyle kucaklayan, tarihi didik didik eden, tarihin yönünü çizen, tarihi icabında dönemeçler kıvrımlarla bambaşka istikametlere doğru götüren her türlü kişisel, toplumsal, tarihî ve metafizik olayların, oluşların” bütünüdür.

Burada söz konusu edilen diriliş, tabi ki “İslâmın dirilişidir”.

Ben, S. Karakoç’un siyasi düşüncelerine hiç mi hiç katılmam. Yazdığı kitapların çoğunu okudum. Diriliş ile ilgi yazılanlar kendinin tekrarı olsa da, tarihi anlamada ve geleceğe yönelik tasarımlarda yoğun olarak beyin jimnastiği yapmaya çalışıyor: Ruhunu ve bedenini Allah’a teslim edip, bir mucize bekliyor: İslamın Dirilişi. Oysa “İnsanlar tarihlerini kendi yaratır. Mucizeler tarih yaratmaz”: Bir devrimci olarak ben buna inanırım.
***
S. Karakoç Ergani’den çıkalı çok oluyor, ama Ergani’yi unutmayanlardan biri.

S. Karakoç’la 2005’te Çayönü’nden Ergani’ye Uzun bir yürüyüş kitabımı yazmaya niyetlendiğimde görüşmüştüm. Görüşmemizde Ergani ile ilgili kitap yazma düşüncemi kendisine açıklamış ve yardımını istemiştim. Görüşmemiz ilk başta O’nun (kanımca) beni hiç tanımaması ve benim de bazı tereddütlerimin olması nedeniyle, biraz soğuk başlamıştı, ama konuşmaya başlayınca ve ortak noktamız Ergani olunca, konuşmamızın sonuna doğru sıcak bir ortam oluşmuştu. O buluşmamızda birçok kişi ve yerlerden konuştuk. Belleğinde halen Ergani’nin çok canlı olduğunu gözlemlemiştim. Ergani ile ilgili, Ergani’de yaşlı insanları dinlememi; şecere, eski tapu belgeleri gibi belgeleri toplamamı önermişti. Eski yazı bilip bilmediğimi sormuştu. Bilmediğimi söyleyince, kendisinin bu konuda, belgeleri okumada yardımcı olabileceğini söylemişti. Ayrılırken, lütfedip bana kitaplarından vermişti. Teşekkür ederek, ben de kendisine son çıkan şiir kitabım Gecenin Islığı’nı imzalayıp vermiştim.

25 Kasım 2005 tarihinde Ergani Haber gazetesinde de yazdığım gibi, O’nunla dünyalarımız çok farklı, ama derler ya, “yiğidi öldür ama hakkını yeme”; O, gerçekten iyi bir şairimizdir. Sürekli yazan ve düşünen dürüst bir aydın insanımızdır. “Doğrular hiç kimsenin tekelinde değildir” düşüncesinden hareketle, bize düşen görev yazana, düşünene ve üretene saygılı olmaktır. Ben kendim, elimden geldiğince her zaman mal üreten, hizmet üreten ve özelliklede bilgi ve düşünce üretenlere, değer yaratanlara hep saygılı olmuşumdur ve olmaya da çalışıyorum. Yazar ve şairlere ise, saygım daha bir başkadır. Düşüncelerimiz farklı olsa da, hem Erganili bir hemşerim olması ve hem de sürekli gazetelerde, dergilerde yazılar yazan, kitaplar çıkaran, güzel şiirler yazan bir yazar, bir düşünür, bir şair olması nedeniyle Sezai Karakoç’a hep saygı duymuşumdur. Görüş ve düşüncelerini yılmadan, yalpalamadan, sabırla savunduğu için, mala-mülke, paraya-pula değer vermeden ve de bunların kendisini değiştirmesine fırsat verdirmeyerek hep olduğu gibi kaldığı için, korkusuzca düşüncelerini, fikirlerini kitaplaştırarak gelecek nesillere bıraktığı için kendisini kutluyorum.

Yazar Gülten Akın’ın dediği gibi:
“Düşünmeyen insanların olduğu bir dünyada bir insanın tüm hayatını düşünceye adaması çok anlamlı.”

***
Şairimizin “Alınyazısı Saati” şiirinden bir bölüm;

“Ne kadar uzaktık Dicleden
Çok yakınında doğmuşken
Dicle ki aşağılarda köpüklerinden
Bir şehir doğurmuş Bağdattır bu senin ülken
Bağdattır bu kardeşim senin ülken
Ayın Dicleye düşüp toprağa yükselmesi yeniden
Ayna koparmak boyuna ayna koparmak güneşten
Açık ve seçik bir fetih kılıçla yarılan güneşten
Senin şehrin benim şehrim ve hepimizin şehri
Bir nehrin şehri ki bizi yıkamıştır ruh ve beden
İçimizde akmıştır gece ve gündüz demeden
Göğsünde izler benekler taşır Kara Amid kalesinden
Yaralar kaplan derisini cam gibi süsleyen
Gönül yaraları fizikötesinden”.

Not 1: Sezai Karakoç ile ilgili daha geniş bilgi için; Çayönü’nden Ergani’ye Uzun bir yürüyüş kitabıma bakabilirsiniz. (s. 443-464)


09 Ocak 2007 tarihinde www.gonulsitesi.net sitesinde,
10 Ocak 2007 tarihinde Yeni Yurt (Diyarbakır) gazetesinde,
12 Ocak 2007 tarihinde Ergani Haber gazetesinde yayımlandı.

Not 2: Bazı sitelerde yazı “Diyarbakırlıların Gururu: Şair Sezai Karakoç” başlığı altında yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.