/

Çermik’te Culfacılık ve Culfacılar

Bu yazıyı dayım Nurettin Değirmenci ve akrabam Osman Bardakçı’nın katkı ve anlatımlarına dayanarak yazdım. Her ikisine de ayrı ayrı teşekkür ederim.

okuma süresi: 5 dk.

isterim ki
ipek elli dokumacı kızın gergefindeki her yeni nakış
sevdaların buluştuğu bir gül bahçesi olsun

Culfacılık kaybolan mesleklerin başında gelir.

Çocukluğumda Çermik’e dedemin yanına gittiğimde, dedem çoğunlukla bez dokurdu. Dedemi, dedemin dokuma tezgâhı başındaki oturuşunu, omzunda hep asılı duran mahrama denilen büyük mendiliyle terini silişini, Hekal(1) Dağı’nın önünde ip yumaklarını şirezlemesi ve çezme çözüşünü, Ömer dayımla ona yardım edişimizi unutmadım. Dedem iyi bir culfacıydı. Dokuduğu culfa bezlerini Ergani’ye getirip Meydan’da satardı. Tehto Ahmet en iyi müşterisiydi.

Çermik’te bez dokuma tezgâhlarına, “culfa”; bez dokuyanlara, “culfacı” denirdi.

Culfa sözcüğünü değişik kaynaklarda aradım; ama karşılığını bulamadım. Sözcüğün Ermeni’ce olduğunu tahmin ediyorum. Tarihi bilgiler biraz bunu doğruluyor.

Culfa (Julfa), Nahçivan bölgesinde bir Ermeni kasabası olarak bilinir. MS. 1603 yılında Şah Abbas bölgeyi fetheder; ama Osmanlı akınlarına karşı gerekli önlemleri alamaz. Bunun üstüne MS. 1605 yılında bölgenin zenginliklerini talan ettirir ve Ermenileri iç bölgelere göçe zorlar. Culfa’yı yakıp yıkar. Amacı, Culfa’daki zenginliklerin Osmanlıların eline geçmemesidir. Göçe zorlanan Ermeniler İsfahan yakınında Yeni Culfa yerleşimini kurarlar.

Culfa, dokumacı ustaları ile bilinir.

Pek çok kaynak, Culfa’dan Osmanlı, Pers ve Rusya’ya göç eden ustalardan söz eder.

Ustanın olabilmesi için dokuma tezgâhlarının ve dokuma işlerinin olması gerekir.

Ermenice sözcüklerin Türkçe veya Farsçaya düzenli çevrildiği iddia edilemez. “Culfalı dokumacılar”, culfacılar; “culfa tezgâhları”, culfa olarak Türkçeye uyarlanmış olamaz mı? Belki de bu biçimdeki değişikliği Ermeni ustalar yapmıştır. Ermenilerden bez satın alanlar, bazı sözcükleri de değiştirerek benimsiyorlardı. (Armenians and Russia 1626-1796, A documentary Record-George A. Bournoutian)

Culfacılık Çermik’te çok yaygındı. Culfacılık ve culfa tezgâhları yıllarca Çermik’in geçim kaynağı olmuş, o günlerin önemli mesleği ve ileri sanayi makinaları olarak zamana damgasını vurmuş kaybolan bir meslektir.


Dokuma gereçlerinden Çıkrık (Çirik) -Foto: Mustafa Karabulut

Culfacılık, çok zor bir meslektir; uğraşı, yoğun emek ve alınteri ister, ama aynı zamanında eskiden çok itibarlıydı, insanların önemli bir kazanç kapısıydı. Tarlada pamuk ekiminden başlayarak çiftçiye, köylüye gelir getirmiş; pamuk çırçır fabrikalarında işlenirken hem fabrika sahiplerine ve hem de çalışan genç ve yaşlı insanlara ekmek kapısı olmuş; işlenen pamuktan elde edilen iplik sanatkârlar tarafından culfa tezgâhı denilen makinalarda beze dönüştürülmüş; bir taraftan satılarak gelir kaynağı sağlanmış, diğer taraftan o günün zor koşullarında giyim kuşam olarak halkın ihtiyacını karşılamıştır.

Dokuma gereçlerinden Kıl Tarağı (Şane Peşmi) -Foto: Mustafa Karabulut

Çermik’e culfa tezgâhları ilk olarak 1940’lı yılların sonuna doğru Malatyalı tüccarlar tarafından getirilip kurulmuştur. İlk ustaları onlar yetiştirilmiştir. Tezgâhların kuruluşunun ardından çok kısa sürede 100’den fazla culfa tezgâhı kurulmuş; ustası, çırağı ve kalfasıyla insanlar bu tezgâhlardan ekmek yemeye başlamıştır.

Dokuma gereçlerinden Meklef. – Foto: Mustafa Karabulut

Culfacıların dokuduğu bez üretimi tarlada toplanan pamuğun, çırçır fabrikalarında çiğidinden (çekirdek) ayrılmasıyla başlardı. Sonra pamuk çirik (çıkrık) denilen ip eğirme tezgâhlarında iplik haline getirilir ve bu iplikler dokunmak üzere culfacılara teslim edilirdi. Asıl zorluk bundan sonra başlardı; kelef halindeki ipler şirezli suda ıslatılarak ıslah edilir ve çezme denilen işlemden geçirilirdi. Çezme, açık arazide yere sırasıyla çakılmış 50-60 kadar ağaç kazık etrafında ipliğin dolandırılması işlemidir. Bunu yaparken desteçağ denilen masuraların takıldığı elle taşınan bir apreden yararlanılırdı. Masura; ipliğin sarılması için kamıştan veya ağaçtan yapılmış kısa borular olup, iplik çırıkta bu borular üzerine sarılır. Masuralar hem çezme esnasında ve hem de bez dokuma esnasında kullanılırdı. Çezme işlemi bitince, kazıklarda kuruma için gerili bırakılan iplikler bağ halinde sarılarak büyükçe yumak oluşturulur ve dokunmak üzere culfa tezgâhına getirilirdi. Dokuma ustaları yumağı ayırarak, tek sıra halinde iplikleri tezgâha monta eder, ardından iplikler kücü ve tarak denen bölmelerden geçirir ve top denilen tahtadan yapılmış silindire bağlardı.

Bütün bu işlemler yapıldıktan sonra, ancak bez dokuma işlemine başlanırdı. Erkekli kadınlı çırakların, kalfaların, ustaların hazırladığı masuralar mekik denilen dokuma parçasına takılır. Ustalar tezgâhtaki kücü-tarak-mekik-ayaklık denilen aletleri ustalıkla kullanarak dokumaya başlardılar. Dokuma tezgâhını çalışmaya başlamasıyla birlikte, yörenin en güzel türkülerini yanık sesli ustalar ya da çıkrıkta masura saran çıraklar söylemeye başlardı. Günün sonunda 5- 10 metre kumaş dokunur; dokunan kumaşlar belirli bir metreye ulaşınca ölçülerek paket yapılıp tüccara teslim edilirdi.

Dokuma gereçlerinden Halaç (Kews, Küwan). -Foto: Mustafa Karabulut

Cuma günleri culfacıların tatil günleriydi, o gün çalışılmazdı. Kazanılan paraların bir kısmı ev ihtiyaçlarına, bir kısmı da Çay önünde içki ve eğlenceye harcanırdı. Annemin dayısı Muharrem Sümbül, dedem Fahri Değirmenci ve daha başka bir iki culfacı hariç hemen hemen tüm Çermik’teki culfacılar bu içki ve eğlence âlemlerine katılırdı.

Çermik’te benim tanıdığım ve bildiğim culfacılar; Fahri Değirmenci, Veyis Değirmenci, Muharrem Sümbül, Ali Süsen, Ali Zilkif Keçeci, Süleyman Keçeci, Osman Bardakçı’dır.

Daha sonraları culfacılığın ikinci aşaması diyeceğimiz yeni tezgâhlara geçildi. Bu, daha gelişmiş ve modern Çekme Tezgâhlar da yine Malatyalı tüccarlar tarafından ilçeye getirildi. Çekme Tezgâhlar’ın gelmesiyle, tüm ustalar yeni getirilen ve günde 30- 40 metre üretim yapılabilen bu culfa tezgâhlarına geçildi. Bu tezgâhlarda iki ve daha çok renkli kumaş üretimi mümkündü, ancak sanayi ve tekstil sektörünün gelişmesi, her türlü ulaşım olanaklarının artması sonucu Batı’dan getirilen basma, bazen, keten gibi daha kaliteli kumaşlar yerel üretimi baltaladı ve zamanla nostaljik üretim yapan ve Kaplıca’ya gelen yerli turistlere hitap eden alaca olarak bilinen sofra bezi, çarşaf ve süs eşyası üretilip satılmaya başlandı.

Halen ilçede 3-4 tezgah bu tür üretime devam etmektedir…

Culfacı Mehmet Kamaş tezgah başında (Çermik). -Foto: M. Karabulut

M. Üzülmez ve eski Culfacılardan Muharrem Sümbül (Dayı-Yeğen). Yer: Çermik, Yıl: 2001

(1) Hekal sözcüğünün Aramicede Mabet anlamında kullanılan Hekhal sözcüğüyle bir alakası var mı acaba?

16 Mart 2007 tarihinde Ergani Haber gazetesinde,
Eylül 2008’de http://www.vengero.com/Tarih-.–.-.htm sitesinde,
Ekim 2008 de http://www.wekfacermug.de sitesinde yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.