“Mıtırıp, bu dem saz edelim bir name avaz edelim
Aşk ile pervaz edelim kalsın kitabın bu gece”
14 Şubat: “Sevgililer Günü”.
“Sevgililer Günü”: Aşkı anlatacak zamandır.
Aşkı anlatmalı, ama aşkı anlatmak çok zor, çünkü aşkta bir gizem, bir esrar vardır. Aşkta ulaşılmaz, elde edilmez, ama aynı zamanda vazgeçilmez bir hal vardır.
Aşk gizemlidir, esrarlıdır ve de çok şeylere kadirdir: İntiharlar, savaşlar, delirmeler, servet ve makam yitirmeler; kanatlarında renklerin geometrisini taşıyan kelebekler gibi mavi gökyüzünde dans etmeler hep aşkın ürünüdür. En güzel tablolar, romanlar, öyküler, ezgiler, şiirler… velhasıl en güzel eserler aşka dair olanlardır.
Aşkın çeşitli tanımları yapılmıştır ve yapılmaktadır, ama her yapılan ve yapılacak olan tanım eksik bir tanımdır. Yapılan tanımlardan benim en çok ilgimi çeken, Fransız şair Louis Aragon ile sevgili dostum Ahmet Ümit’in tanımlamalarıdır. Louis Aragon, neden “mutlu aşk yoktur” demiştir? Bilmiyorum. Ama, Ahmet Ümit’in “Aşk Köpekliktir” derken; vefa ve sadakatin ötesinde oluşan bağımlılığa vurgu yaptığını söyleyebilirim. Çünkü aşk insanoğluna her türlü şeyi yaptırabilir, olmadık işleri başına açabilir.
Aşk çeşit çeşittir: Egoist/bencil aşk, tabiat/doğa aşkı, platonik/düşüncede kalan aşk, beşerî/insanî aşk, ilahî aşk gibi.
Bu aşklardan hangisi yaşanırsa yaşansın aşk, sevgi ister, emek ister, mücadele ister.
Egoist/bencil aşka en iyi örnek kıskanç ve bencil tanrı ve tanrıçaların aşkıdır. Mitolojik öykülerde bu tür aşka dair bol örnekler vardır.
Tabiat/doğa aşkına örnek olarak Manisa Tarzanı ve besteci/müzisyen Ergüder Yoldaş’ı örnek verebilirim. Bu tür âşıklar doğayı sevendir; bunlar, doğayla aynı dili konuşurlar.
Platonik aşka en iyi örnek hemen hemen herkesçe bilinen Leyla ile Mecnun örneğidir. Fuzulî de iyi bir örnektir. Fuzulî, boşuna mı: “Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib/ Kılma derman kim helakim zehri dermanından” diyor? Plotonik âşıklar için önemli olan “sevmeyi sevmektir”; “aşkı, aşk olduğu için sevmektir”.
Beşerî/ insanî aşka verebileceğim en güzel örnek ise Nedim’dir. Hani bir aşk kaçamağında damdan dama atlarken/ kaçarken düşen ve ölen Nedim. Nedim, bir şiirinde: “Gül diba giydin amma korkarım azar eder/ Nazaninim, saye-i har-ı gül-i diba seni” der. Yani diyor ki: Sevdiğim gül desenli elbise giymiş. Ama ben, o ipek elbisenin üstündeki gül resmindeki dikenin gölgesinin bile, sevgilimi incitmesinden korkuyorum. Bir aşk şiiri ancak bu kadar güzel olabilir! Ne dersiniz?
İlahî aşka Yunus Emre, Mevlana, Hallac-ı Mansur, Hacı Bektaş-i Veli… örnek verilebilir. Yunus ki; “Haber eylen âşıklara/ Aşka gönül veren benim/ Aşk bahrisi olubanı/ Denizlere dalan benim” diyendir. Mevlana ise; “Aşk, özge ateştir: ısınır onda ayaz/ Yandıkça o, taşlar yumuşar, sert kalamaz/ Varsın aşık günaha girsin, hoş gör/ Sevda şarabından içmiş-arlanmaz” der.
Aşk, insanı belli bir varlığa, bir nesneye ya da evrensel bir değere doğru sürükleyip bağlayan gönül bağı; sevginin en üst aşaması, bir ütopya, bir tutku ve aynı zamanda derunî bir gönül halidir derim. Her ne kadar Nietzsche ve Schopenhauer aşkı soyunu sürdürmek amacıyla insana kurulmuş olan “hoş ve bilgece bir tuzak” olarak görseler de; Descartes ve Spinoza, aşkı, yaratıcı ve yüce bir güç olarak düşünmektedirler. Dante, belki de bu nedenden dolayı güneş ve yıldızları hareket ettiren aşktır demektedir. Ama yine de bence aşk konusunda filozoflara fazla güvenmemek(!) lazım. Çünkü filozoflar aşkta dahi ölçülü davranan, eylemde bulunan insanlardır. Anlatılan bir öykü buna iyi bir nişanedir:
Eşkıyalar bir filozofu köşeye sıkıştırmışlar: “Ya malını ya canını!” demişler.
“Malımı alın” demiş filozof.
Azrail filozofun kapısına dayanmış: “Ya canını ya aşkını!” demiş.
“Canımı al” demiş filozof.
Sevgilisi filozofa cilvelenmiş: “Ya aşkını ya vicdanını!” demiş.
“Hoşça kal” demiş filozof.
Ölçülü davranan filozoflar ne derse desin, dediğim gibi, aşkın kendine özgü bir büyüsü var: Kimilerini şair yapar, kimilerini de divane. Kimileri aşkı için ölür ve öldürür, kimileri de aşkı için yaşar ve yaşatır. Bana göre güzel olan, aşkı için yaşamak ve yaşatmaktır: Aşka emek vermektir, aşkına güzel şiirler yazmaktır; aşkının yüzü suyu hürmetine insanları sevgiyle kucaklamaktır. Ben, aşkına şiir yazmayı tercih edenlerdenim.
“Sevgililer Günü” vesilesiyle aşka dair şiirlerimden birini, bir seslenişimi burada yazarak buna tanık olmanızı istiyorum.
Ne Olur?
sen
kır çiçeklerinin türküleri
ve aşka dair şiir olsan
ve ben
anlamlı gözlerin elmaslı ışıltısında
o türküleri söyleyen
o şiirleri okuyan
ozan olsam
ve okudukça
coşsam
hüzünlensem
ve bazen de ağlayarak
dudaklarımın çatlaklarındaki sızıyı gidersem
ne olur?
3 Ocak 2008 tarihinde http://www.TarihtenEski.com sitesinde,
15 Şubat 2008 tarihinde Ergani Haber gazetesinde yayınlandı.