“Koyun olmayı seçenler kurtlara yem olur.” -Alman Atasözü
Sanat, kısaca bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır; bir şey yapmada gösterilen ustalıktır. Savaş ise, uğraşma, kavga, mücadele olarak tanımlansa da, esas olarak diplomatik ilişkilerin kesilip silahla yapılan mücadeledir, konuşmanın bittiği yerde politikanın silahla yapılma halidir. Genelde savaşların temel nedeni ekonomiktir. Osmanlıların seferler düzenleyip fetihler yapmasının nedeni neyse, sonraları büyük devletlerin “hasta adam” Osmanlıyı işgal edip paylaşmalarının nedeni de aynıdır: Ekonomik çıkar.
Sanat ve savaşı böyle tanımlayınca, Savaş sanatı’nı nasıl tanımlayacağız?
Savaş sanatı; savaşla ilgili yöntemlerin üstün bir yaratıcılıkla kullanılmasıdır diyebiliriz. Savaş sanatının temel mantığı savaşı en az kayıpla, en az masrafla, ama çok fazla kazanımla bitirmektir. Savaş sanatına, Savaş hileleri olarak bilinen Strategemler de dâhildir.
Savaş sanatının tarihi çok eskidir. Örneğin MÖ. 18. yüzyılda Asur kralı Şamşi-Adad oğlu Yasmak-Adad’ı uyarır: “Düşmanı yenmek ve ona karşı manevra yapmak üzere hileler düşün. Fakat düşmanın da sana karşı manevra yapmak üzere hileler düşündüğünü ve manevra yaptığını unutma” der. Kutsal metinlerde buna benzer başka uyarılarda vardır. Örneğin Tevrat’ta, Vecizeler Kitabı’nda, “Savaş hilesi yoluyla savaşı yönetmelisin; zafer ancak birçok plan yapılarak elde edilir” diye yazılmaktadır. Ama Savaş sanatının esas kuramcıları Çinlilerdir diyebilirim.
MÖ. 6. yüzyılda Çinli savaşçı-filozof Sun Tzu tarafından askeri taktikler ve savaş üzerine yazılmış Savaş Sanatı kitabı, Çin’in ve Dünya’nın en eski ve en etkili strateji kitabıdır.
Bu kitap, savaşın tüm yönlerini ele alan temel başvuru kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir. 13 bölümden oluşmaktadır: Planlama, savaşın maliyeti, savaşta strateji, taktik, enerji, gücün kullanımı, savaşta manevra, taktik değiştirme, ordunun ilerlemesi, arazi faktörü, arazide dokuz konum, ateşle saldırı, casusluk ve istihbarat.
Kitabın temel düsturu: “Savaşmadan kazanmak en iyisidir”.
Bunu başarmanın yolu ise, fiziki unsurları, psikolojik faktörleri ve politikayı doğru analiz etmeden geçiyor.
Hayatın her alanında savaş sürdüğü için, Savaş Sanatı artık sadece askeri yetkililerin temel başvuru kaynağı değil; niteliği gereği günümüzde politikayla, ekonomiyle, iş dünyasıyla, felsefeyle, diplomasiyle ilgilenenlerin de başvuru kaynağı özelliği taşımaktadır.
***
“Sinekler çatlak olmayan yumurtaya konmaz!”
Kapitalizmin doğasında savaş vardır. Savaş sanayi ve savunma sanayi bunun en belirgin göstergeleridir. Savaş ekonomisi silah üretimine pazar açmak için savaş çıkartır ve sürdürür. Savaş sanayi için gerekli ağır sanayi ve teknik donanımın çok büyük paralar karşılığında devlet tarafından satın alınması için her türlü araç kullanılarak esas amaç halktan gizlenir. Sonra el eli yıkar, el döner yüzü yıkar örneğinde olduğu gibi, önce geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerdeki bir avuç çıkar çevresi keselerini doldurur, sonra emperyal güçlerin ulusötesi şirketleri kasalarını doldurur.
Savaş, savaş ekonomisinde, daha kibar deyimle silahlanma ekonomisinde ulusötesi büyük tekellerin var olmaları/muazzam gelir elde etmeleri için zorunludur. Dünyada olup bitenlere baktığımızda bunu çok rahat görürüz. Dinsel, etnik, bölgesel savaşların biri bitmeden diğeri başlıyor. Serbest rekabet piyasasında tekeller arası savaşla, yoksul ülkeleri daha da yoksullaştırma savaşı at başı gidiyor. Nerede bir iç savaş, nerede bir bölgesel savaş, nerde bir devletlerarası savaş varsa silah tekelleri hemen veya daha önceden orada oluyor. 23 Nisan 2008 tarihli Zaman gazetesinin yazdığına göre son beş yılda en çok silah ithal eden ülke Çin Halk Cumhuriyeti. Silahlanma yarışında Hindistan ikinci. Birleşik Arap Emirlikleri, Ortadoğu’nun en çok silah alan ülkesi. Yunanistan sıralamada dördüncü, Türkiye ise 9. sırada yer almaktadır. Dünyanın en büyük silah satıcısı ABD, dünya silah ticaretinin neredeyse üçte birini tek başına gerçekleştirmiş. ABD’yi Rusya takip ediyor. Türk Savunma Sanayi ise yıllık 1 milyar dolarlık ihracat hedeflemektedir. Uzmanlar, Türk Savunma Sanayi’nin, bu alanda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmeye başladığına dikkat çekiyor.
Unutmayalım, savaş ve çatışma, egemenlik ve kontrol alanlarının genişletilmesi için çıkartılan ince bir savaş yöntemidir. Bizler, bunun bilincinde olmalı; askerî alanda, ekonomide, politikada, felsefede, eğitimde, istihbaratta, diplomaside, velhasıl hayatın tüm alanlarında sürdürülen acımasız savaşları tüm yönleriyle öğrenebilmek ve de mücadelemizde başarılı olmak için Savaş Sanatını bilmemiz, öğrenmemiz gerekir.
Savaş sanatını öğrendiğimizde, görünmeyeni görür ve ona göre daha uygun mücadele yöntemleri geliştirebiliriz. Olay ve gelişmelere daha yüksek bir düzeyden bakar; strateji ve taktiklerimizi ona göre belirleriz.
***
Savaş Sanatı kitabından kendimce bazı önemli veciz belirlemeleri aşağıya alıyorum. Sizler bu veciz belirlemeleri okurken, Kürtlerin ve daha çok da Türklerin 30 yıldır süren “düşük yoğunluklu” savaşı bir kez daha akıl süzgeçlerinden geçirmelerini öneriyorum.
• Askerî eylem ulus için önem taşır-çünkü bu var olma ya da yok olma yolu, ölümle kalım meydanıdır. O nedenle iyi incelemek gerekir.
• Yol, halkla önderliğin aynı hedef etrafında birleşmesi demektir, böylece onlar ölümü ve yaşamı korkmaksızın paylaşırlar.
• Önderlik, zekâ, güvenirlik, insancıllık, cesaret ve kararlılık işidir.
• Stratejik etkenlerin çoğunu kendi safında bulunduran kimse daha savaşa girmeden karargâhta kazanmış; bunların azını elinde tutan kimse daha savaşa girmeden yenilmiş sayılır -hele hiç bulundurmayanların vay haline. Bu noktadan hareketle, galip ile mağlubu hemen görebilirsin.
• Kazanır halde olsan bile savaşırken işi uzatırsan gücün körelir, keskinliğin aşınır; bir kaleyi kuşatırsan kuvvetin azalır. Ordunu uzun süre sahrada tutarsan, araç gerecin yetmez olur.
• Kuvvetlerin uyuşur, keskinliğin körelirse, gücün tükenir, kaynakların biterse, diğerleri fırsattan yararlanıp ayaklanırlar. İşte o zaman bilge akıl hocaları dahi senin durumunu kurtarmana yetmez.
• Nitekim beceriksizce ama hızlı savaşlar duydum -ama ustaca olup da uzun sürdürülen birisine hiç rastlamadım -savaşı uzatmak hiçbir ulusa yaramaz.
• Kaynaklar tükenince vergiler artar. Güç ve kaynaklar tükenince memleket kurur -insanlar paralarının yüzde yetmişini yitirirken, hükümet de parasının yüzde altmışını teçhizata yatırır.
• Savaşın beş kuralı vardır: Ölçme, değerlendirme, hesaplama, kıyaslama ve zafer. Mevzi ölçmeyi, ölçme değerlendirmeyi, değerlendirme hesaplamayı, hesaplama kıyaslamayı, kıyaslama ise zaferi doğurur.
• Askeri bir kuvvetin sürekli bir biçimlenişi yoktur. Tıpkı sürekli bir biçimlenişten yoksun olan su gibi. Düşmana göre değişip uyarlanarak zafere ulaşma yeteneğine deha denir.
• Eski bir askeri talimat kitabında şöyle der; “Sözcükler duyulmadığı için ziller ve davullar, herkes görebilsin diye bayraklar ve sancaklar yapılır.” Ziller, davullar, bayraklar ve sancaklar insanların kulaklarını ve gözlerini bir noktaya toplamak ve birleştirmek için kullanır. İnsanlar bir kez birleştiler mi, cesurlar tek başlarına ilerleyemez, korkak olanlar ise tek başlarına geri çekilemezler -bu, grup çalıştırmak için kuraldır.
• Hükümet galeyana gelip orduyu seferber etmemelidir, askeri liderler öfkeyle kalkıp savaşa yol açmamalıdırlar. Kızgınlık sevince, öfke neşeye dönüşebilir, fakat yıkılmış bir ulus var edilemez ve ölüler yaşama döndürülemez. Aydın bir hükümet bu konuda dikkatli, iyi bir askeri lider ise tedbirlidir. Ulusu güvence altına almanın ve silahlı kuvvetleri bir bütün olarak korumanın yolu budur. (Sun Tzu, Savaş Sanatı, Çev: Sibel Özbudun-Zeynep Ataman, Anahtar Kitaplar Yayınevi, 4. Baskı, Aralık 2007-İstanbul)
11 Mayıs 2008 tarihinde http://www.sivildusunce.com sitesinde,
21 Şubat 2009 tarihinde www.erganinet.com sitesinde yayımlandı.