Osmanlı Belgelerinde ERGANİ başlıklı çalışmam Kasım 2008’de bu sitede ve 25 Aralık 2008 – 9 Ocak 2009 tarihleri arasında 14 bölüm halinde dizi olarak Yeni Yurt (Diyarbakır) gazetesinde yayınlandıktan sonra bir çok ileti, mektup ve telefon aldım.
Gelen yazılarda, bu çalışmanın Ergani tarihinin bilinmesine ve Ergani ile ilgili bilgi ve belgelerin gün yüzüne çıkartılmasına ve Ergani’nin tanıtılmasına yaptığım katkı olarak görülüp teşekkür mahiyetinde övücü şeyler içermekte. Konuyla ilgili Sn. Nurettin Değirmenci’den aldığım iki yazı, bu gelenlerden çok farklıydı. Birinci yazıda, Osmanlıda idari yönetimin işleyişi ve vergilerin (haraçların) toplanışına dair tespitler; ikinci yazıda, Osmanlılar hakkında açıklayıcı bilgilerin yanında, Osmanlı Belgelerine nasıl bakılması gerektiği konusunda önemli açıklamalar yer almaktadır.
Nurettin Değirmenci’nin göndermiş olduğu her iki yazıyı önemli bulduğum için yorumsuz bilgilerinize sunuyorum. Saygılar.
Müslüm Üzülmez
BİRİNCİ YAZI
“Sevgili Müslüm,
Osmanlı’da:
1-Saray kuralları ve kuralların yarattığı teşkilat vardı.
2-Osmanlı toplulukları arasında değişik sözlü kurallar vardı.
A-Rumlar ve Ermeniler belli kurallara sahiptiler. 19. Yüzyılda Ermeniler yazılı kurallara (Anayasaya) kavuşurlar.
B-Yerleşik yaşayan Müslümanların sözlü örf ve gelenekleri vardı.
C-Göçebe olarak yaşayan Türkmen, Kürt, Araplar kabile geleneklerine göre yaşam sürerlerdi.
Osmanlı nüfusunun çoğunluğunu göçebeler oluşturuyordu.
Osmanlı’daki eyaletler ve sancaklarda iki türlü yönetici vardı:
I-Saray tarafından atananlar; belirlenen miktarda haracı Saraya iletmek zorundaydılar. Haracın diğer bölümü kendilerine kalırdı. Vezir, kadı, sancak beyi Sarayın atadığı yöneticilerdi.
Vezir, komutan; kadı, yöneticiydi. Kadı, yardımcısı hocalarla yönetimi sürdürürdü.
A-Vezir, kadı, kadı yardımcıları, Yeniçeriler toplanan haraçlardan pay alırlardı.
B-Kadı, başta vezir olmak üzere Saray mensubu kişileri yargılayamazdı.
C-Vezir, kadı kararı olmadan zanlıları cezalandırır ya da idam ettirebilirdi.
II-Yerel zorbalar olurdu. (Yasadışı ortaya çıkan güçlülere, ”Zorba” adı verilir.) Zorbalar, sahip oldukları silahlı adamları ile kendi belirledikleri kurallara göre haraç toplardı.
Osmanlı Sarayı toplumların gelişmesini değil, olduğu gibi varlıklarını sürdürmesini istiyordu. Buna karşın, bazı yerleşim merkezlerinde esnafın oluşturduğu yöneticiler yenilik, fiyat ve kalite konusunda kısmi değişim yapıyorlardı.
Osmanlı tarihinde eyalet ve sancak sayısı hep değişime uğrar ama vezir, kadı ve sancak beylerinin görev anlayışları 1840’lara kadar değişmez.
-Yunan Bağımsızlık Savaşı,
-Yeniçeri Ocağının lağvedilmesi,
-Osmanlı-Rus Savaşı (1828),
-Mısır’daki gelişmeler,
-Balkanlarda şiddetli isyanlar.
Kısaca: Savaşlar ile beraber Osmanlı Sarayı giderleri ve asker ihtiyacı artar. Bu durumda özellikle ulaşılan mesafelerdeki eyalet ve sancakların ödeyeceği haraç miktarları arttırılır. Yeni eyaletler ve sancaklar oluşturulur. Üretmesini bilmeyen zavallı insanlar yüksek miktardaki haraçları nasıl ödeyebilirlerdi? Böylece, Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu’da kanlı olaylar hızlanır.
1-Acil para ihtiyacı,
2-Çok sayıda asker ihtiyacı Osmanlı Saray yöneticilerini değişime zorlar.
1840’lı yıllarda Avrupalı desteği ile askerlik ve vergilerle ilgili yasalar çıkarılır. Sonra, idari yapı ile ilgili yasalara ihtiyaç oluşur.
Bütün değişimler, ihtiyaç ve tepki sonucu ortaya çıkar. Dış etkiler olmadan değişimlere ihtiyaç olmaz.
Yapılan değişimlerle kısmi başarı sağlanır ama Osmanlı’da çürüme hızlanır.
***
Osmanlı belgeleri değerlidir ama o belgeleri günümüz kavramları ile yorumlamak onları yok etmek anlamına gelir.
Osmanlı’da padişahlar tarafından çıkarılan fermanlar Saray Teşkilatı ile ilgilidir.
Saray Teşkilatı ile topluluklar arasındaki ilişkiler nasıldı?
A-Yerleşik Müslümanlar sadece vezir, kadı, sancak beyi ve Yeniçeriler aracılığıyla,
B-Yahudi, Ermeni, Rum, Bulgar, Sırp gibi toplumlar başları aracılığıyla Saraya bağlıydılar. (Vezirler, kadılar, güçlü yerel zorbalar, Saray emirlerine aykırı olarak Yahudi, Ermeni, Rum gibi Müslüman olmayanlara baskı yaparlardı. Saray, baskıları öğrenir ama gözlerini yumar, kulaklarını tıkardı. Böylece olaylar kangren halini alırdı.)
C-Göçebe Kürtler, Türkmenler, Araplar Saray ile ilişkileri yoktu. Bu nedenle 1860’lı yıllarda, “Zorunlu İskân” politikaları başlatılır.
I-Göçebeler askere alınacak,
II-Göçebeler vergi ödeyecek. (Artık vergi yasaları çıkmaya başlar. Dolayısıyla haraç, ağır vergilere dönüşür.)
***
Ergani ile ilgili araştırmalarına:
A-1870 öncesi olarak:
1-Kadı-İmam yöneticiler?
2-Sancak beyleri?
3-Yerel beyler?
4-Esnaf yöneticiler?
5-Medreseler?
6-Köyler?
7-Yabancıların çalışma ve üretme çabaları?
8-Yol ve bayındırlık çalışmaları?
B-II. Abdülhamit Döneminde değişime uğrayan yönetim biçimlerini, yöneticileri araştırabilirsin.
1-Yerel yöneticileri?
2-Okulları?
3-Zorbaları ve sahip oldukları güçleri?
4-Çalışıp üretme ile ilgili etkinlikleri?
5-Köyleri?
C-Cumhuriyet sonrasını ele alabilirsin.
20/12/2008
Nurettin Değirmenci
Elk. Yük. Müh.”
İKİNCİ YAZI
“Osmanlı Belgeleri
Osmanlı’da basit Saray kuralları ve kuralların yarattığı teşkilat vardı. Bu teşkilatın Osmanlı topraklarındaki uzantıları geçici ve değişkendi.
Osmanlı Sarayı yönetim merkeziydi. Bunun dışında her baş vezir, vezir ve kadının evi yönetim yeri oluyordu. Örneğin, vezir görevden alınınca yönetim yeri değişiyordu. Görevden alınan vezir, uygun gördüğü evrakları Saraya teslim ediyor, diğerlerini yakıyordu. Eğer vezir idam edilerek görevden alınıyorduysa, evrakların tümü yok oluyordu.
Kartezyen Sistemi evrensel yasalarla ortaya çıkar. Bizler Kartezyen Sistemine göre oluşumları değerlendiriyoruz. İşin kötü yanı, atalarımızın da bizim gibi değerlendirme yaptığını kabul ediyoruz.
İstanbul’dakine benzer durumda Osmanlı topraklarında görev yapan vezir, sancak beyi ve kadıların evleri yönetim merkezleriydi. Görevliler İstanbul’dan atandıklarından, gittikleri yerlerde oturacakları evleri yaptırmaya ihtiyaç duymazlardı. Topladıkları haraçları İstanbul’a taşırlardı. Bu nedenle, örneğin Anadolu’da, sınırlı sayıda Osmanlı’dan kalma saray, cami ya da değişik eser vardır. Ayrıca, pek çok görevli altı ay içinde görevden uzaklaştırılırdı. İsteseydi de bu süre içinde saray, cami, kervansaray yaptırmazdı.
İstanbul’a gönderilen evraklar dilekçe biçimindeydi. Bu dilekçelere düzenli cevaplar yazılmazdı. İstanbul’dan emirler gönderilirdi. Padişah, baş vezir, Anadolu ve Rumeli beylerbeyi emirleri görevden alma ya da bilgi isteme biçimindeydi.
Osmanlı Sarayında düzenli olarak Şeyhülislam, baş vezir, Anadolu Beylerbeyi, Rumeli Beylerbeyi bulunurdu. Günümüz kavramlarına göre, maliye, eğitim, iç işleri, dış işleri gibi teşkilatlar yoktu. Örneğin, medreseler bir başa bağlı değildi. Her medrese hocası bir baştı.
Osmanlı belgeleri karmakarışıktır. Hem padişah fermanları, hem sıradan insanların şikâyetleri iç içedir. Ayrıca, uzun yıllar belgelere ihtiyaç olmadığından süre bakımından karışıktır. Bir de bunlara 20. yüzyıldaki kavramların yarattığı önyargılar eklenince; belgeler, özelliğini kaybeder duruma gelmiştir.
Kuşkusuz bazı belgelerde doğru bilgiler vardır. Bazı belgelerin bilgileri ise özelliğini kaybetmiştir.
1-Osmanlı’da görev yapan vezir, sancak beyi, kadıları düzenli olarak bilemiyoruz.
2-Osmanlı’da yasalar olmadığından vezir ile eşkıya arasında pek fark olmazdı. Örneğin, bugün vezir olan, üç gün sonra eşkıya ilan edilebilirdi. Eğer vezir güçlüyse bir süre sonra tekrar makamına geri dönerdi.
3-İstanbul’da görev kapmak isteyen vezir, sancak beyi, kadı adayları entrika ve kurnazlıkla görev başında olanların ayaklarını kaydırırlardı. Özellikle, Yeniçeri Ocağı, baş vezir, vezir, kadıların görevden alınmasında önemli merkezdi.
Görevden alınacağını bilen vezir, sancak beyi ve kadılar soygun biçiminde haraç toplarlardı.
***
Osmanlı topraklarında güçlü zorbalar vardı. Bu zorbalara bağlı 1000, 2000, 5000 eşkıya olurdu. Zorba, eşkıyaları haraç toplamda kullanırdı.
1-Vezir ile zorba el ele verir; bölge insanı kan ağlardı.
2-Vezir ile zorba çatışır; İstanbul, fazla haraç gönderenin tarafını tutardı. Daha önceden yazdığım gibi, Saray için zorba ile vezir arasında fark yoktu. Kendilerini ilgilendiren haraç miktarıydı.
Osmanlı’da görev yapan vezirler arasında düzenli çatışma vardı. Bir vezir diğer vezire yardım etmezdi. Ancak, Osmanlı Sarayı emir göndermişse vezirler kısmi yardım sağlardı. Yardıma gelen vezir haracını almadan geri dönmek istemezdi. Bu ise bölge insanı için ek yıkım oluyordu.
***
Osmanlı’da görev yapan vezir, sancak beyi, kadı ve yerel zorbaların günlükleri yoktur. Yani: Osmanlı’daki gerçekler zifiri karanlıktadır.
Bu koşullarda gerçek oluşumları bilmeyenler için belgeler eksik ve kusurlu kaynak oluşturur.
25/12/2008
Nurettin Değirmenci
Elk. Yük. Müh.”
25 Aralık 2008
www.uzulmez.info/muslum