Gökyüzüne Akan Bir Yıldız: Kenan Mendekli

okuma süresi: 4 dk.

“Bir çocuktun sen pırıltılar yaratacaktın düzensizliğinden
Bunun için belki de
Masmavi bir örtü gibi bırakarak gölgeni
Geçtin resim çeken söğütlerin içinden” -Cemal Süreya

İnsanın sevdiği birinin ölümü ardından yazı yazması çok zor.

Sevdiğim insanların ölümü ardından yazdığım ikinci yazım bu.

İlkini Mehmet Uzun için, “Bir bayram günü bizi bırakıp gitti” başlığıyla yazmıştım.

Şimdi de sevgili dostum Kenan Mendekli’nin ardından yazıyorum.

Kenan Mendekli, benim siyasi düşünce arkadaşım, eşimin iş arkadaşıydı. Kardeşim Haydar’ın eşinin de halasının oğluydu. Erzincan’ın Refahiye ilçesi Şahverdi Köyü’nden Cibolar’dandı. Alevi ve Kürt’tü. Dahası iyi bir devrimciydi. Emekçi ve emeğe saygılıydı. Mücadele insanıydı. Emekçilerin kurtuluşunu şiar edinmişti. Güzel ve aydınlık günlerin mücadeleyle kazanılacağına inanıyordu. Hep gülümserdi. Kitabında yılmak ve yılgınlık yoktu.

O, tüm devrimciler gibi, günümüzde devrimci mücadelede yenilse de, hiçbir zaman ruhunu ve bedenini teslim etmeyenlerdendi. Dert götüresi amansız hastalık tüm bedenine yayılıp bedenini teslim aldı, ama ruhunu teslim aldığı söylenemez. 2007’nin sonlarında, tam işlerini düzene koymuştu ki, mide kanseri başına bela oldu. İlkin İstanbul’da, ardından Almanya’da çalışan kardeşinin yanına giderek tedavi görmeye başladı.

24 Haziran 2008 günü Almanya’da 43 yaşında hastalığa yenik düştü, hayata gözlerini yumdu.

Daha çok okuyacağı ve tanıtacağı kitap, daha çok yazacağı makale varken; O’nu en verimli döneminde yitirdik.

25 Haziran 2008’de Erzincan’da Refahiye’de Şahverdi Köyü’nde defnedildi.

Evli ve iki kız çocuğu babasıydı.

***
Kenan, Zeytinburnu Kazlıçeşme’de deri fabrikalarında küçük yaşlarda işçilik yaparak hayata atıldı. İşçilik yaparken bir yandan da emek, sömürü, patron, sendika, grev, lokavt, mücadele sözcükleriyle tanıştı. Dünyanın içinde dönen fırıldakların bilincine varınca, hak arama başladı ve sendikal çalışmalara katıldı. Sonradan Türkiye Komünist Partisi saflarında bir partili olarak yerini aldı. Türkiye Birleşik Komünist Partisi liderleri Haydar Kutlu ve Nihat Sargın’ın yurda dönüşlerinde, hem gazeteci olarak ve hem de bir devrimci olarak etkin çalışmalara katıldı. Haydar Kutlu ve Nihat Sargın’ın dönüş sonrası gözaltına alınıp tutuklanmaları sırasında ise özgürlükleri için çalıştı. Sonra işçiliği bırakıp 2000’e Doğru ve Adımlar dergilerinde çalışmaya başladı. Akşam gazetesine bağlı Platin dergisi, İntermedya Macro Ekonomi, Sabah Grubu’nda muhabirlik yaptı.

Daha sonra basında yapılan tenkisat sonucu birçok gazeteci arkadaşı gibi işsizler ordusuna katıldı. Uzun süre işsizlikle boğuştu. Çok ama çok zor günler geçirdi. Çeşitli işlerde karın tokluğuna çalıştı. Sonunda Show TV’de işe girdi. www.showtvnet.com ‘da şef editörlük ve yazarlık yapmaya başladı.

Kenan; mahir, cesur, çalışkan ve iyi bir gazeteciydi. Kızlarını, okumayı, yazmayı ve karpuz yemeyi çok severdi. Kızları O’nun her şeyiydi. Kitaplar ise dünyasıydı. Tam bir kitap kurduydu. Sürekli okurdu, araştırırdı. Kitap elinden eksik olmazdı. Sabah Kitap, Radikal Kitap eklerine ve www.showtvnet.com ‘da sürekli kitaplara dair yazılar yazardı. Edebiyat dünyasını, editörlüğünü yaptığı www.showtvnet.com’da açtığı Kitaplık Köşesi’yle zenginleştirdi. Nurettin Değirmenci’nin Rüşvetin Adı, Fevzi Karadeniz’in Eski Zamanlar kitaplarını ve benim Çayönü’nden Ergani’ye Uzun bir yürüyüş kitabımı kendisine verdiğimde, bu kitaplarla ilgili tanıtıcı güzel yazılar yazdı. Zaten yazmayı da çok severdi. Yüzlerce makaleye imza attı. Siyaset Eleştirileri adlı yazılarını kitaplaştırmaya çalışıyordu. O’nun gidişiyle sanki kitaplar öksüz kaldı gibime geliyor.

Sevdiği şeylerden biri de karpuz yemekti. Karpuzu çok severdi. Eşimle karşılaştıklarında; “Yenge ne zaman Diyarbakır’a gidiyoruz? Gidelim de, şöyle ağız dolusu, ağız tadıyla, doyasıya bir Diyarbakır karpuzu yiyelim”, derdi. Ama bir türlü Diyarbakır’a gidip doyasıya karpuz yiyemedi. 1990’lı yılların başında eşimle medikal ürünlerini pazarlayan bir işyerinde birlikte çalışmışlardı. Eşimin unutulmaz anılarından biri, Kenan’la yaptıkları karpuz yeme yarışlarıdır; eşim hep karpuz yeme yarışlarını anlatırdı. Bu nedenle, her karpuz yediğimizde eşimin aklına hep Kenan gelir.

Şimdi sensiz nasıl karpuz yiyeceğiz Kenan?

Yıldızlara selam söyle dostum.
***
Aşağıda yazdığım bir şiiri sevgili Kenan’a ithaf ediyorum:

ay gecenin koynunda uyurken
yerçekiminin ağırlığından kurtulup
esrarengiz yolculuğa çıktığımda:
sonsuz, sessiz ve sensiz
-tek başıma-
yıldız olup akarak
bir boşluğa gideceğim
özüme döneceğim.

***
Eşine, yakınlarına sabır diliyorum.

Kızları hiçbir zaman unutmasın ki; iyi bir insan, onurlu bir devrimci ve kalemi bükülmez bir gazeteci babaları vardı.

28 Temmuz 2008
www.kuyerel.com sitesinde yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.