“Fırtınada Yürüyüş”

okuma süresi: 5 dk.

“Hani güneşin sarı örtüsüne
Mavi örtümüzü serecektik
Hani bach’ın kanatlarını alıp
Beyaz bulutların kervanına katılacaktık
Hani herkese ekmek herkese umut
Herkese neşe herkese sevgi dağıtacaktık.”
(1)

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komitesi Politik Büro üyesi Aram Pehlivanyan (Ahmet Saydan) rüyalarının gerçekleşmemesi karşısında hüzünlenip sitemini böyle dile getirmiş.

Doğru. Ne güneşin sarı örtüsünün üstüne mavi örtümüzü serebildik, ne beyaz bulutlar kervanına katılabildik, ne de herkese neşe, herkese sevgi dağıtabildik. “Başka bir dünya”nın mümkünlüğüne inanmamıza, sosyalizme iman etmemize rağmen bunları gerçekleştiremedik.

İnanmak güzel bir şey; bilerek, anlayarak, yüreğinde duyarak, hissederek… Duyguları canlandıran güzellikler karşısında heyecan duyarak… Çirkinlikler, haksızlıklar karşısında isyan ederek…

Bizler inandık ve yürekten vuruştuk, ama yenik düştük. Bireyler olarak yüreğimizi ve ruhumuzu teslim etmedik, ama politik, ideolojik ve örgütsel olarak dağıldık. Hareketin içinde yer alanlar ve gönül verenler olarak çok ağır bedeller ödedik. Oysa o dönem karşı duruşumuz, savaşımımız; bizlerin baskıya, zulme, yoksulluğa, yoksunluğa bir isyanı, bir başkaldırısıydı. Şimdi yenilsek de, dağılsak da, o günlerin yakın tarihimizin onurlu birer sayfası olduğuna inanıyorum. Ezilenin, sömürülenin, mazlumun, haklının, hakkı yenilenin yanında; zalimin, zulmün, haksızın, gücün ve güçlünün karşısında olduk. Yaşadıklarımız; acı da olsa, kederli de olsa, hatta trajikomik de olsa bizim hikâyemiz.

Bir savaşta haklı olan her zaman kazanmıyor, bu bir. İkincisi, bizler genelde bazı tarihsel yanlışlıkları da yaptık gibime geliyor. Marks’ı ve birçok şeyi anlamada gevşek davranıp “kötü solcular” gibi işin kolayına kaçtık. Anlamaya çalışan ve düşünce üreten değil, hatmeden ezberciler gibi davrandık. Yazılan ve söylenenleri tekrar etmeden daha ileri gidememenin bir neticesi olarak da “yenik solcular” olduk. Sonuç: Tarih olduk.

TKP Merkez Komitesi Politik Büro Üyesi Şeref Yıldız, yeni yayınlanan Fırtınada Yürüyüş(2) adlı kitabında, kendi tanıklığıyla, işte bu tarih oluşun ya da yenilgiye gidişin “1960’lardan 1990’a” kadarki zaman diliminde yaşanan 30 yıllık serüvenini anlatıyor.

Şeref Yıldız ismi, benim için ayrı bir önem taşımaktadır. O, siyasi görüşümü ve siyasi çalışmalarımı en fazla etkileyen şahıslardan biridir. Hiç unutmam: 1977’de, Diyarbakır’da güneşli bir sonbahar günü, bir iskambil kâğıdı boyutundaki ince pelür kâğıdına yazılı başvuru dilekçemi Şeref Yıldız’a vererek parti üyesi olmuştum. Üye oluşumla, hayatımın akışının seyri değişti. Ve o gün, o dilekçeyi verip parti üyesi olmakla, çektiğim sıkıntılara ve yaşadığım acılara rağmen, doğru bir iş yaptığıma inanıyorum.

Fırtınada Yürüyüş kitabı, bence çok önemli. Çünkü Türkiye’nin siyasi tarihini şu veya bu şekilde etkilemiş olan TKP’nin 30 yıllık illegal tarihi anlatılıyor. Şeref Yıldız, komünist harekette “ilk kez” üst düzeyde bir sorumluluk alan biri olarak kitabıyla birçok olayı ve sorunu, belleğine dayanarak, gün ışığına çıkartıyor. Kendi bakış açısı ve yazım tarzıyla TKP’deki gelişmeleri, komünist hareketin durumunu, komünist hareketle diğer Marksist hareketlerle arasında yaşananları, Kürt Marksist ve yurtseveri ile ilişkileri, sol ve sosyalist hareketin birliği gibi birçok konuda TKP’nin tutumunu açıklıyor. Örgütsel ve politik kararların alınması ve uygulanması sürecinde yaşananları, gelişmeleri, kendi değerlendirmesiyle birlikte, ama mümkün olduğu kadar kırmadan, dökmeden, kişileri hedef almadan, sade bir anlatımla anlatıyor.

Bu söylediklerime benzer şeyler kitabın arka kapağında da yazılmaktadır: “Bu kitapta, TKP Merkez Komitesi Politik Büro üyesi Şeref Yıldız Yaşam öyküsünü anlatıyor. TKP’de bu düzeyde sorumluluk alan bir kişi anılarını ilk kez yayınlıyor.

1974’te üye olduğu, 1978’de Merkez Komitesi ve 1984’te MK Politik Büro üyesi olduğu TKP’de, gerek örgütsel gerek siyasal kararların alınması ve uygulanması süreçlerini değerlendirmeleriyle anlatıyor.

Diyarbakır-Ergani’nin bir köyünde doğan, tek sınıflı bir ilkokulda öğrenim hayatına başlayan Şeref Yıldız, ailesini, Ergani’yi, Kürt illerini sıcak bir duygusallıkla bizlerle paylaşıyor.

1964’te İstanbul Hukuk Fakültesi’yle başlayan TİP’li yıllar ve sosyalist hareketle iç içe yürüyen Kürt hareketi ile ilk temaslarının başladığı bu dönem Şeref Yıldız’ın ömür boyu yaşatacağı dostlukların temellerini atıyor. Fırtınada Yürüyüş boyunca Kürt ulusal hareketinin serüvenini de içerden bir gözle izleyebiliyoruz” denilmektedir.

Kitap, belleğe dayanarak kaleme alınmış. Bu nedenle kitapta maddi hataların olduğunu düşünüyorum. Örneğin Ali Haydar’ın tahliye tarihindeki yanlışlık gibi (s: 373). Kolay değil tabi, belleğe dayanılarak 30 yıllık bir zaman süreci anlatılıyor. Olaylar, insanlar, yerler, tarihler karışabilir. Zaten Şeref Yıldız, Önsöz’de: “Gerekli belgelere ulaşmak, anlatımı beslemek için zamana ihtiyaç var. Geniş bir zaman ayırabilmelisiniz. Bu açıdan gerekli imkânlara sahip olduğumu söylemem zor. Yine de özenli davrandığımı düşünüyorum. Dostların yardımı ile eksiklikleri azaltmaya çalıştım.

Kendime bile ifade etmekten kaçındığım konular da içinde, birçok konuyu ilk defa seslendirdim. Dünün gerçeklerine bağlı kalmaya çalıştım. Gerek dünkü, gerekse bugünkü düşüncelerimi saklamadım, duygularımı da. Değerlendirmeler yaptım, ama olayları olduğu gibi aktararak okuyucuya değerlendirme yapma şansı tanıdığımı düşünüyorum”, diye yazıyor.

Türkiye’nin siyasi tarihine, Türkiye komünist hareketine, sol ve sosyalist hareketlere, Kürt hareketlerine ve bunların oluşum sürecine ilgi duyan veya bunları incelemek isteyenler için Fırtınada Yürüyüş kitabı çok önemli bir kaynak. Okumanızı öneririm.

***
Baskının, zulmün, açlığın son bulması ve barış, demokrasi, özgürlük için geçmişte verilen mücadeleler ve ödenen bedeller unutulmamalı. Yazılı ve renkli, görüntülü ve canlı, koro ve solo, bağırarak ve oynayarak birçok gazete, dergi, televizyon, radyo gibi kitle kandırma/yalan silahları, teknolojinin en son gelişkin iletişim araçlarının bombardımanı altında şaşkına dönmüş veya dönenler; hafızadan, şuurdan, beyinden, fikir ve düşünceden yana sığ olanlar görmese de; ben, insanlığın yeniden büyük hedef ve amaçlara yöneleceğine ya da yürüyeceğine inanmaktayım: “İnsanlık ölmedi!”

(1) Aram Pehlivanyan, Özgürlük İki Adım Ötede Değil , Aras Yayınları, Ekim 1999, İstanbul. s.83.
(2) Şeref Yıldız, Fırtınada Yürüyüş , TÜSTAV Yayınları, Eylül 2008, İstanbul.

24 Aralık 2008 tarihinde Yeni Yurt gazetesinde,
25 Aralık 2008 tarihinde www.sivildusunce.com sitesinde,
25 Aralık 2008 tarihinde www.kıritize.net sitesinde yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.