gece olunca
karanlık gecelerin o kalbe işleyen sessizliğinde;
sevgilileri kavuşturan, sevgilileri ayıran
dünya’nın bir ucundan gelip, başka bir ucuna giden
ve her ergani istasyonu’ndan geçtiğinde
yüreğimden bir parçayı da birlikte götüren
kara trenlerin sesini hiç dinlediniz mi?
Ergani İstasyonu/Tren Garı 15 Kasım 2007 tarihinde 80. yılını tamamladı.
Ergani İstasyonu’nun/Tren Garı’nın 80 yıl önce hizmete girdiğini kaç kişi biliyor acaba?
Ergani’ye ilk tren geldiğinde insanlarımız hayretleriyle birlikte treni şöyle tanımlamışlardı: “Ne iteleyeni, ne çekeni var. Demir evler, demir raylar üzerinde kendi kendine gidiyor.”
Diyarbakır-Ergani-Elazığ-Pertek demir yolu hattı yapımında, babamın amcası Zekeriya Üzülmez ve onun ustası Ermeni Xaço Usta’nın azımsanmayacak emeği vardır. Bu iki inşaat ustası, tünel ve köprü yapımlarında çalışmışlardır. Özellikle, bugün her biri bir tarihi eser niteliğindeki Fırat ve Dicle nehirleri ve kolları üzerinde yapılan köprülerin ve dağların içinden, altından geçen o karanlık tünellerin yapımında Xaço Usta’nın emeğinin çok büyük olduğunu Zekeriya Amca’mız uzun kış gecelerinde bizlere anlatırdı.
Atatürk, 1 Kasım 1937 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmada; “Demiryolları yapımı politikamızı uygulamaya başladığımız yıllar içinde 78 köprü geçişe açılmış bulunuyor. 23 köprü de inşa halindedir. Bu köprüler herbiri başlı başına birer teknik ve sanat eseri olarak, yeni nesillere Cumhuriyetin armağan abideleri olacaktır” diyerek, sanki Xaço ve Zekeriya Usta gibi… daha nice emeği geçen ustayı kutlamıştır.
Aynı konuşmasının başka bir yerinde ise; “Demiryolları bu ülkeyi uygarlık ve refah ışıklarıyla aydınlatan kutsal bir meş’aledir. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri dikkatle, ısrarla üzerinde durduğumuz demiryolları yapma politikası, amaçlarına ulaşmak için durmadan, başarı ile uygulanmaya devam olunmaktadır. Doğu ve Güneyde Sivas ve Diyarbakır gibi büyük illere varan hatlar geçen yıl içinde Sivas-Malatya ara hatlarıyla birbirine bağlanmıştır. Zonguldak’a varmış olan hat da bu zengin kömür havzasını iç vatana bağlamış bulunuyor” diyerek, ekonomik yönden güçlenmek için gerekli olan ulaşım sorununun çözümünde demiryollarına verdiği önemi ortaya koymuştur. (Prof. Dr. İnan, Devletçilik İlkesi ve 1. Sanayi Planı, 1933. Aktaran: E. Yorulmaz, Sefaletin Gölgesinde. s. 142.)
Aynı konuda Rusya’nın eski bir diplomatı ve aynı zamanda bir akademisyen olan Bazil Nikitin ise şu tespiti yapmaktadır: “Demiryolları şimdiden Diyarbekir ve Erzurum’a gelmiştir ve bunların, Van gölünü dolanarak İran sınırına doğru, ayrıca Diyarbekir’den başlayarak Mezopotamya’nın kuzeyine doğru uzatılması planlanmaktadır. Demiryolunun etkisi şüphe yok ki bu yörelerde, yer değiştirmeleri ve mübadeleleri kolaylaştırarak, kendisini hissettirecektir”. Bazil Nikitin yine aynı eserinde, “Yer altı servetleri arasında bakır Diyarbekir bölgesindeki Ergani’de çıkarılmaya başlanmıştır. Kürdistan’da demir, kömür, petrol gibi diğer avantajlı maden yataklarıyla ilgili keşif ve araştırmalar yapılmıştır” diye yazmaktadır. (Bazil Nikitin, KÜRTLER Sosyolojik ve Tarihi İnceleme Cilt 1-2, Deng Yayınları, 4. Baskı, s. 112-113)
***
Ulaşım, kapitalizmin gelişmesi ve yoğunlaşması açısından “olmazsa olmaz” koşullardan biridir. Kapitalizmin ilk gelişme evresinde, demiryolları bu bakımdan da çok önemli işlevler görmüştür.
1892 yılında, dünyada hiç örneği olmayan bir demiryolunun ortaya çıkışı; ekonomiyi, toplumu ve dünya siyasetini derinden etkilemiştir, değiştirmiştir.
Demiryolları, Sanayi Devrimi’nin gerçek devrimci unsuru oldu. Kısaca;
*Demiryolu sayesinde insanoğlu tarihte ilk defa gerçek anlamda hareket imkânına kavuştu. Sıradan insanların ufukları açıldı. İnsanların hızlı bir şekilde zihinsel değişime geçişini sağladı. İnsanların düşünce tarzlarını, ufkunu değiştirdi.
*Demiryolu sayesinde insanlar mesafeye hâkim oldu. Mesafe ara yerden kalkınca, tek bir ekonomi, tek bir piyasa egemen olmaya başladı. Yani Demiryolları kapalı ekonomiden ulusal ekonomiye geçişin kapısını araladı. Trenle mal, ürün ve hizmet girdi; trenle mal, ürün ve işgücü çıktı: Yaygınlaştı.
*Demiryolları iletişime katkı sağladı. Bugün işlevi kalmamış olan, ama zamanında önemli bir iletişim ağı olan telgraf direk ve telleri demiryollarına paralel döşendi.
*Demiryolunun bir özelliği de kıtalar arası olmasıdır. Sömürgeci ülkeler, sömürgelerden gerekli olan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri tren katarlarıyla durmadan taşıdılar. Taşırken de, aynı zamanda tarlada, çiftliklerde, fabrikalarda karın tokluğuna çalışacak ve “canlı makina” olarak nitelendirilen köleleri, ucuz işgücünü de taşıdılar.
*Demiryolları ulus devletlerin ya da devlet-ulusların oluşmasında büyük bir rol oynadı.
***
Demiryollarının Kürt siyasi tarihi açısından da önemi büyüktür.
Kürtlerin sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel yaşamına ne getirdi, ne götürdü hiç düşündük mü? Bu konu başlı başına incelenmesi, araştırılması gerekir diye düşünüyorum. Ben, burada şimdilik sadece babamın amcası Zekarya Üzülmez’in “Şeyh Said İsyanı” ile ilgili gençliğimde bana anlattığı kısa, ama önemli bir tespiti hatırlatmak ve devletin kasasındaki bir “Kürt Raporu”ndan ufak bir alıntıyla yetiniyorum.
Amcamın “Şeyh Said İsyanı büyük bir isyandı. Ama İsmet Paşa trenlerle askerleri dökünce isyan fazla sürmedi” dediğini çok iyi hatırlıyorum. Nitekim resmi belgelerde bu savı doğrulamaktadır. 10 Mart 1925’te ilk askeri birliğin Diyarbakır’a yetişmesiyle, seferberlik etkisini dokuz gün içersinde göstermiştir. Yayınlanan 16 Mart tarihli resmi Tebliğ de: “Ergani kesiminde, ayaklanma bölgesinin durgun olduğunu, Ergani’yi tutan asilerin dağılmakta olduklarını ve asiler arasında yiyecek sıkıntısı başladığını” açıklamaktadır.
Başbakan İsmet İnönü, Şeyh Sait Olayı’ndan sonra bölgede yaptığı gezi ve denetlemeler sonucunda, 21 Ağustos 1935 yılında tamamladığı ve Atatürk’e sunduğu gizli “Kürt Raporu”nda “Diyarbakır Kuvvetli Bir Türklük Merkezi Olmalı” başlığı altında şunlar yazılmaktadır: “Ağustos ayı içinde Ergani istasyonunun açılacağını bana söylemişlerdi. Nitekim açıldı. Yalnız bu istasyonla Diyarbakır artık Deveboynu’nu aşmaktan ve kışın kesilmekten kurtulmuş oluyor. Trenin takvim senesi nihayetine kadar Diyarbakır’a ulaşması beklenmektedir. Bu hadise, devletimizin Suriye ve Irak’a karşı güney kısmında kati olarak yerleşmesi için bir dönüm noktası olacaktır.” (Saygı Öztürk, Kasadaki Dosyalar, Ümit Yayıncılık, İst. 2003, s. 15-18)
***
Ergani İstasyonundan bir görünüm. Yıl: 2003 Foto: Müslüm Üzülmez
Ha, Ergani İstasyonu’ndan söz etmişken, birde Hafız Xelé Zülfi’den söz etmek gerekir. Hafız ki, İstasyon’da kaval çaldığında, kavalından yayılan ses titreşimleri, trenin sevinç ve hüzün, çığlık ve gözyaşlarıyla birleşip yüreklere işlerdi. Ölümüyle, kavalı sustu. İstasyon öksüz kaldı. O güzel nağmeler bir daha hiç Ergani İstasyon’unda duyulmadı. Güzel insanların dediğine göre, şimdi Zülküf Dağı ve Karacadağ’ın zirvesinde gün doğumlarında rüzgârın sesine Hafız’ın kavalının sesi bazen eşlik etmekteymiş.
Kavalının yanık sesi benim halen kulaklarımda!
21 Mart 2008
Ergani Haber Gazetesi