Osmanlıca Öğrenmek İsteyenler İçin İki Önemli Yeni Kitap

okuma süresi: 4 dk.

1923’te TBMM açıldı.

1924’te Öğretim Birliği yasası çıkartıldı.

1928’de Türkçe “Resmi Dil” olarak kabul edildi.

1929’un ilk günü bizzat Atatürk’ün emir ve çok yönlü katkılarıyla “Harf Devrimi” yapıldı: Arapça harfler yerine, Latin harflerinden oluşan Yeni Alfabe kabul edildi.

Öğretim Birliği yasasının çıkışı, Türkçenin “Resmi Dil” oluşu ve Yeni Alfabe’nin kabulüyle; “Resmi Dil” ve Yeni Alfabe dışındaki eğitim-öğretim, yani Arapça/Osmanlıca yasaklandı. Devlet kayıtlarını Osmanlıca yazımı dönemi sona erdi. Tek parti döneminde yasak öyle ileri gitti ki, esas görevi bilimsel çalışma ve araştırma olan üniversitelerde bile, -hiç değilse Osmanlıca bir bölüm açılarak- Osmanlıca öğretilmedi.

Yasaklamaların ardından, geçmişle var olan ilişkiler birden koptu. Geçmişe ait, düne dair, yani Osmanlı İmparatorluğu’na ait ne kadar kayıt, yazışma varsa arşivlere kaldırıldı, çürümeye terk edildi. Osmanlıca öğrenim yasaklanınca arşivdeki belgeleri tasnif edecek, okuyacak eleman bulmada sıkıntı baş gösterdi. Bu sıkıntı bugün bile devam etmektedir. Hilmi Yavuz, 3 Şubat 2008 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan “Osmanlı Arşivleri” başlıklı yazısında; “Osmanlı Arşivlerindeki 150 milyon belge ve 366 bin defterden ancak yüzde 40-45’i tasnif edilebilmiş durumda olduğuna göre, mevcut ve yeterli olmayan sayıda uzmanlarla, geriye kalan bu belge ve defterlerin tamamı kaç yılda tasnif edilebilecek; -varın siz hesaplayın!” diye haklı olarak yakınmaktadır.

Osmanlıcaya böylesine gereksinim var. Ama bu konuda var olan kaynak ve olanaklar sınırlı. 2008’in başında yayınlanan iki kitap; gereksinim duyulan bu alanda var olan kaynaklara bir yenisi olarak eklenip kültür hayatımıza girdi: Osmanlı Türkçesi İlk Öğrenme Kitabı ve Osmanlı Türkçesi Metinler. Tarih bilim uzmanı Abdurrahman Üzülmez ve Cem Karakılıç’ın birlikte hazırladıkları bu kitapların, bu konuda önemli bir boşluğu dolduracağını umuyorum. Osmanlıca öğrenmek isteyenler, özellikle de yeni başlayanlar için tam bir başucu kitabı niteliğinde olduğunu düşünüyorum.

Osmanlı Türkçesi İlk Öğrenme Kitabı’nın bu konuda yazılmış diğer kitaplardan farkı; harften heceye, heceden kelimeye, kelimeden cümleye giden bir yöntem izlenerek etkinliklerle zenginleştirilmiş ve içeriği itibariyle de zengin ve özgün bir yaklaşımla hazırlanmış olmasıdır. “Bu özellikleriyle hem Osmanlıca’yı kendi başına öğrenmek isteyenlere, hem de öğrencilere büyük kolaylık sağlayacaktır.”

Osmanlı Türkçesi Metinler kitabı da, Osmanlıca öğrenmek isteyenler için önemli bir kitap. A. Üzülmez ve C. Karakılıç birlikte kaleme aldıkları Önsöz’de kitabı şöyle tanıtmaktadırlar:

“Osmanlı Türkçesi (Metinler) adını verdiğimiz bu kitap, Osmanlı bilgisini ilerletmek isteyenlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Seçtiğimiz metinler tıpkıbasımdır. İsteyen yanlış okumalarını düzeltebilmek için sunduğumuz metinlerin yeni harfler ile okunuş biçiminden de yararlanabilecektir. Yer verdiğimiz metinleri okuyup anlayacak kadar kendilerini geliştirenlere, öğrendiklerini geliştirebilmeleri için başka metinler de verilmiştir. Doğaldır ki bu metinler içersinde, çok basit bir dil ve anlatıma sahip olanlardan, zorluk derecesi nispeten yüksek olanlara kadar, farklı zorluk derecesinde metinler yer almaktadır.

…Bunların dışında mümkün olduğunca farklı konu (spor, mizah, edebiyat, bilimsel konular, folklor, eğitim, vb.) ve disiplinlere (tarih, coğrafya, felsefe, edebiyat, sanat tarihi, pedagoji, vb.) ilişkin, bazen ilginç veya ilgi çekici metinler yer almaktadır. Ancak Osmanlıca ile ilgili alanlarda çalışmak isteyenlerin ilgisini çekebilecek metinlere öncelik verilmesi uygun görülmüştür. Öğrenmeyi daha eğlenceli hale getireceği düşüncesiyle kimi ‘eğlencelik’ metinler de kitapta yerini almıştır. Diğer taraftan -metinlerden arta kalan bazı yerleri doldurmak suretiyle- son dönem Osmanlı karikatüristlerinin ve hattatlarımızın eserlerine yer vererek renk kattık.

Metinler ise, bilerek daha çok son dönem Osmanlı Türkçesinden seçilmiştir. Bu eskilerin deyimiyle “malumdan meçhule” doğru bir metodoloji uygulamanın hem daha doğru görülmesinden, hem de Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin bir çoğunun öncelikle son dönem metinlerini okumak isteyecekleri varsayımına dayanmaktadır. …Hem böylece Nutuk’u Safahat’ı, Abdullah Cevdet’ Tevfik Fikret’i, Süleyman Nazif’i, Fuat Köprülü’yü orijinalinden okuyup anlayabileceklerdir.”

***
Osmanlı Türkçesi İlk Öğrenme Kitabı ve Osmanlı Türkçesi Metinler kitabı yoğun emek ve özenli bir çalışmanın ürünü. Umarım kitaplar hak ettikleri ilgiyi görür. Eğer görmez ise, geçmişimizin birer parçası olan Osmanlı Arşivi’nde bulunan bilgi ve belgeler veya arşiv dışında gelişigüzel bulunan/depolara kaldırılan birçok bilgi ve belgenin çürüyüp yok olmasına razıyız demektir. Oysa düne ait bilgi ve belgelerin gün yüzüne çıkartılması ancak Osmanlıca bilenlerin sayesinde ve bunların sayılarının artışıyla olacaktır.

Geçmişimizi aydınlatacak bu türden çalışmalara katkı, omuz vermeliyiz.

Geçmiş belleğimizdir. Belleğimizi kaybettiğimizde hem kimliğimizi, hem de kendimizi kaybederiz. Köksüz, geçmişsiz ve belleksiz de yaşanmaz ki…

***
Her iki kitabı Katkı Yayınları (Ocak 2008’de) kültür hayatımıza kazandırmıştır. Bunlar serinin ilk iki kitabı oluyor, üçüncüsü hazırlık aşamasında. Başta Cem Karakılıç ve Abdurahman Üzülmez olmak üzere, tüm emeği geçenleri kutluyor ve bu tip kitaplarla kültür hayatımızı daha çok zenginleştirmelerini diliyorum…

09 Şubat 2008 tarihinde www.gonulsitesi.net sitesinde,
12 Şubat 2008 Yeni Yurt gazetesinde yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.