Başlık, bir kitabın ismidir.
Önemsediğim bu kitabı, bu yazımda sizlere tanıtmaya çalışacağım. Çünkü medya imparatorluğunun basın yayın organları baldır-bacak muhabbetiyle, toplumu manipule eden yazılarla, eli kalem tutanları “yazar” diye piyasaya arz ve lanse etmeyle meşguller. Bu nedenle, günümüz medyasında bu tip kitapların yer alması, tanıtılması olası değil.
Başta da belirttiğim gibi, kitabın ismi: SONSUZLUK TEKNOLOJİLERİ, başka bir ifadeyle “Sonsuzluğa Açılan Kapı”. Yazarı: Yılmaz Değirmenci. Yayınevi: Tek Ağaç.
“Geleceğin dünyasını hep birlikte şekillendirmek umuduyla” yayınlanan kitap; insan belleğini zorlayan, insanı derin derin düşündüren, “bu gerçekten olabilir mi?” diye insanı hem karamsarlığa iten ve hem de süper ileri aydınlık bir geleceği projelendirme çalışmalarına teşvik eden bilgiler içermekte.
Yılmaz Değirmenci, kitabına yazdığı “Giriş”te: “Bugüne kadar hep imkânsız diye düşündüğünüz ve öğrendiğiniz kavramların sihirli diyarına girmeye var mısınız? Sınırsızlığın sınırlarını zorlamaya hazır mısınız?” diye sorduktan sonra, çok rahat bir şekilde, “Siz değerli okuyucumdan ricam, fazla teknik bulduğunuz bölümleri gönül rahatlığıyla atlamanız. Bu şekilde okusanız dahi size tanıtmaya çalıştığım ana fikir ve temel kavramları rahatlıkla anlamanız mümkün” diye yazmaktadır.
Kitapta “sonsuzluk teknolojisi”ne ait “sınırsızlığın sınırlarını” zorlayan çok esaslı bilgiler var: Serbest Enerji, Zamanda Yolculuk, Yapay Zekâ, Metamorfoz, Beyin Dalgaları, Yapay Sinir Ağları, Düşünme Bilimi, Birleşik Alan Teorisi, Kozmik Bilinç, Yankı Projesi, Bulanık Mantık, Ölçeksel Dalga Teknolojisi, Süper İletkenler, Yapay Biyosfer, UFO Teknolojileri, Beyaz Altın ve Simya bunlardan birkaçı sadece.
Aşağıya aldığım alıntılar kitabın bilgi derinliğini göstermektedir:
“Her şey arayışla başlar, arayışsa soru sormakla. Soruyla cevap bir bütünün iki parçasıdır, soru yoksa cevap da yoktur. Soru, cevap demektir aslında…
Birleşik Alan Yaklaşımı’nın temelinde ‘Bütünsellik’ arayışı vardır. Geçmiş ve gelecekteki insanlığın tüm bilgi ve erdem birikimini tek bir proje ve paradigma kapsamında birleştirme çabasıdır bu bir anlamda. Her şey birbiriyle alabildiğine iç içe ve bir şekilde bağlantılı olduğundan, bir şeyi gerçek anlamda bilmek ve anlamak için her şeyi bilmek ve görmek şarttır. Bu yüzden bu yaklaşım, ‘tümden gelimci’ bir bakış açısıyla daima sadeliğe yönelmiştir. Hayatı ve kavramları olabildiğince basit ve sade tutmanın en karmaşık ve akılalmaz gibi görünen durumları bile çözebilecek bir anahtar olduğuna inanır.”
“Bütünsellik bir anlamda sentez demektir, ilişkisiz gibi görünen onlarca disiplin arasında sentez yaparak ‘büyük resmi’ görme sanatıdır. Çoğu temel kavramın birden fazla yüzü vardır; bazen bu bir bilimsel açıklamadır, bazen din ve kutsal kavramlar içinde bir simgedir, bazen tarih ve mitolojide bir iz, bazen de arkeoloji veya paranormal olaylarda anlaşılmayan bir gizemdir; bu nedenle bir kavramı tam olarak anlamak, çoğu defa gerçeğe yansıyan tüm yüzlerini çözümlemekle mümkün olur ancak. Ayaklarımızla bilimin sağlam zeminine bastıktan sonra gözlerimizle en uzak ufukların ötesine bile bakabiliriz. Ne kadar uzağı görebilirsek, bir sonraki adımımızı da o kadar bilinçli atarız.
Bütünsellik, öğrenilen tüm bilgi ve kavramların en temel bir gerçeklik tanımının etrafında örgülenmesiyle gerçekleşecektir. Bu en temel gerçeklik tanımı ise, ‘kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl ve niçin’den oluşan altı sorunun oluşturduğu en öz ve duru yapıdan ibarettir. En basit kavramlar içlerinde en büyük hakikatleri barındırırlar.
Bütünsellik matematikteki şiiri, şiirdeki matematiği görme sanatıdır aynı zamanda. Matematik tüm sayısal bilimlerin temeli, dil bilgisi ise tüm sözel bilimlerin temelidir. İnsan, ‘sözcükleri kullanarak karşılaştığı olguları kavramsallaştırır ve anlar; ‘sayı ve değerleri’ kullanarak gerçekliğin niceliğini ve niteliğini tanımlar. Bu iki anahtarı uygun şekilde kullanmasını bilen bir insanın açmayacağı kapı yoktur.” (s.157-160.)
“Özetle, evrenin dev bir bütüncül bilinçten ibaret olduğunu ve bu bilincin, zaman olgusuyla birlikte bizim seçim ve tercihlerimizi de kapsadığını öngörebiliriz. İleri doğru akan zaman, bir nesnenin konumunu ve yerini şimdiye göre göreceli olarak verirken, geriye doğru akan zaman, o nesnenin geçmişteki kendisi ve gelecekteki kendisiyle olan bütünlüğünün korunmasını sağlar. Dolaysıyla kader dediğimiz olgu, bilinçli canlı bir organizmadan ibarettir, öyle ki geçmiş ve gelecek kozmik bir sinir sistemi kanalıyla birbirine bağlıdır adeta: geçmişle gelecek, nedenle sonuç bir bütünden ibarettir.” (s.129.)
Güncel politikalardan biraz uzaklaşıp bu tür bilimsel kitapları da okumanın çok faydalı olacağını düşünüyorum. Kitabı bulup okumanızı öneririm.
Not: Sonsuzluk Teknolojileri kitabı hakkında daha geniş bilgi için; http://www.sonsuzluk.info sitesine bakabilirsiniz.
11 Ağustos 2006
Ergani Haber Gazetesi