Bu hafta, İstanbul’da Sivaslı bir arkadaşımda gördüğüm ve fotokopi örneğini aldığım bir belgeden, daha doğrusu bir kitapçıktan söz etmek istiyorum.
Bu kitapçığın ismi: Elâziz Bakırmadeni Kazası Halk Türküleri. Kitapçık 1937 yılında İstanbul’da Resimli Ay Matbaası T.L. Şirketi’nde basılıp, Elâziz Halkevi Neşriyatından 10. sırada yayınlamıştır.
Kitapçıktaki türküleri, Elâziz Halkevi Orkestra Şefi M. Ferruh Arsunar derlemiş. Derlenen 18 türkünün hem söz ve hem de notaları var. Türkülerin notaları konusunda, notadan anlamadığım için bir şey söylemem doğru olmaz. Ama türkülerin sözlerine baktığımızda başka il veya yörelere ait türkülerin Bakırmaden’e mal edildiği hemen göze çarpmaktadır. Bazı türküler ise, Kürtçe türkülerin Türkçeleştirilmiş hali. Zaten kitapçığın başında Elâziz Halkevi Başkanı İlbayı Tevfik Gür de; “Bu kitap: Elâziz Vilayetinin Bakırmaden’i kazası halkı tarafından söylenen türküleri ihtiva etmektedir. Diyarbakır… hattâ Mardin ve Urfa ile; şimal tarafından Elâziz ve muhiti ile olan sıkı münasebetlerin; yıllarca evvel uzun zamanlar işleyen bakır madeninde çalışma için yurdun muhtelif yerlerinden gelen ve kısmen burada yerleşip kalan amelelerin husule getirdikleri bir ihtilâtın, mahallî musikisinde bir hususiyet yaratmış olması tabiî görülebilir” diyerek bunu açıkça belirtmektedir.
Kitapta, türkülerin sözleri değiştirilerek sahiplenilmesi Halkevi Başkanı İlbay T. Gür’ün belirttiği nedenden olsa bile, esas neden; “tek parti, tek lider, tek dil, tek ulus” anlayışının somut ifadesidir. O günün Cumhuriyet Halk Partisi ve bu partinin Kürt halkına karşı tutumundan kaynaklanmaktadır. Çünkü Halkevleri o zamanlar CHP’nin birer yan koluydu. Kitapta birçok Kürtçe türkü özünden koparılmış veya koparılmaya çalışılmıştır. Kısaca bu değiştirmelerin altında politik nedenler bulunmaktadır.
Kitabın girişinde; “Elâziz, Tunceli-Dersim Halk Türküleri kitapları serisinin üçüncüsü olan (Bakırmadeni Halk Türküleri)ni sayın alâkadarlara sunarım” diyen M. Ferruh Arsunar’ın ilginç notları bulunmaktadır. Okuyalım:
“Etrafı baştan başa yüksek maden dağlarıyla çevrilmiş olan bu muhitte halk, -hemen hepsi denecek kadar- madencidir.
Buradaki musikî, halkın Diyarıbekir, Elâziz ile daimî münasebetleri dolaysıyla iki tesir altında bulunduğu halde; türkülerinde gene mahallî ve hususî bir karekter vardır. Bu türküler içinde (Rumtiki) namıyla anılan oyun havası; bu civarın meşhur sayılan bir oyunudur.
Sultan Mahmut zamanında Bakır madenlerinde çalıştırılmak üzere, Karadeniz sahilinden getirilen birtakım halk buralara yerleşmiştir. Bu oyun bir nevî (Laz) oyununa benzemekle beraber, geçen zamanla başkalaşmıştır. Elâzizin (Halay) oyunu figürleri de tesir ile bu oyuna karışmıştır. Bu sebeple Laz oyunundan bambaşka bir şekil almıştır.
Bu oyun havasının tarzı, Laz havasının Ritm kaidesine uygun olmamakla beraber, mededinin aslı Karadenizden gelme ve oyun fiğürleri de Laz oyununun başka bir nev’i sayılabilir.
Burada çalınan muzik aletleri bilhassa: (Davul-Zurna)’dan gayri keman, kemençe, klârnet, darbukadan ibarettir. Kemençe şüphesiz ki Karadenizden gelmedir. Keman, klârnet, darbuka: Elâziz, Diyarıbekir tesiridir. Burada hemen hemen türküler hadise üzerine çıkarılır.“
Yukarda değindim, kitapta yer alan 18 türkünün çoğu Maden’e ait değil. Ben, sadece, çok belirgin iki türküyü burada örnek vermekle yetineceğim. Bir Ergani türküsü olan “Erganinin taşları/Yüksek uçar kuşları” türküsü, kitapta No:3’te “Şu Madenin taşları/Yüksek uçar kuşları“na dönüşmüştür. Ya, No:18’deki “Diyarbakır Şad akar“a ne demeli?
Erganilere kötü bir şaka yapıp, kitapta No: 3’te yer alan; “Şu Madenin taşları/Yüksek uçar kuşları” türküsünün nota ve sözleri müzikseverlerin alakasına sunuyorum.
NO: 3
HALK TÜRKÜSÜ
Şu Madenin daşları,
Yüksek uçar kuşları…
Ben sevdim eller aldı,
Durmaz gözüm yaşları…
Ay doğdu sini sini,
Severim ben birisini;
Cellâd boynumu vursun,
Diyemem doğrusunu!
14 Temmuz 2006
Ergani Haber Gazetesi