Kamus-u A’lâm Osmanlı’dan günümüze kalan önemli belgelerden biridir. 1850–1904 yılları arasında yaşayan tarihçi ve dil bilimci Şemsettin Sami tarafından, 1889’da kaleme alınmıştır. Tarih, coğrafya ve özel adlardan oluşmaktadır. Ve Kamus-u A’lâm de, Ergani’de anlatılmaktadır.
Şemseddin Sami’nin yazdığı Kamus-u A’lam’in kapağı.
İkinci Cilt, İstanbul, Mihran Matbaası,1307 H/1889
Ben, “Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun Bir Yürüyüş” kitabımın 3. Bölümde “Seyyahların, Gezginlerin, Tarihçilerin, Araştırmacıların Gözüyle Ergani” başlığı altında (s: 260–261), Kamus-u A’lâm’in Ergani ile ilgili kısmını, Ecevit Odabaşı’nın yayınlanmamış okul bitirme tezinden aktarmıştım.
Tarih bilim uzmanı Abdurrahman Üzülmez, yakın zamanda, bana Kamus-u A’lâm’in hem kapak fotoğrafını, hem de Ergani ile ilgili kısmın orijinalini gönderdi.
Abdurrahman Üzülmez, benim kitaptaki kısım ile orijinali karşılaştırınca bazı eksikliklerin ve hataların olduğunu belirttiği mektubunda şunları yazmaktadır:
“Bugünlerde Şemseddin Sami’nin Kamus-u A’lam adlı eserini kurcalıyordum. Kitabındaki kısımlarla orjinalini karşılaştırınca hem eksik, hem de ya baskı hatasından ya da çevirmenin daha yeni Osmanlıca’yı öğrenmiş bir acemi olmasından dolayı fahiş hatalar var. Orijinal metni esas alarak yeni çeviriyi de ayrıca sana gönderiyorum. Metindeki [] işareti içindeki açıklamalar benim açıklamalarımdır. Ayrıca bir not: Şemseddin Sami’nin anlatımından, kaza merkezi Maden ile Ergani’yi birbirine karıştırdığı anlaşılıyor”.
Mektubu okuduktan sonra, “Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun Bir Yürüyüş” kitabımdaki kısımla, Abdurrahman Üzülmez’in gönderdiği çevriyi karşılaştırdım. Bazı yerlerde farklılıkların olduğunu bende gördüm.
Yanlışlıklardan arınmanın ve hatalarımızı düzeltmenin erdem olduğuna inanmaktayım. Ayrıca herkesin kendisine ait şeyleri en doğru şekilde bilmeleri haklarıdır diye düşünüyorum. Bu nedenle, Kamus-u A’lâm, güncel olmasa dahi, tarihi bir belge olma özelliğinden dolayı; araştırmacılara ve benim gibi Arap harfleriyle okuma-yazma bilmeyen Diyarbakırlı ve Erganililerin kendilerine ait şeyleri doğru olarak bilmeleri gerektiğini düşünerek, Kamus-u A’lâm’in kapağını, kitabın Ergani ile ilgili orijinal kısmını ve de Abdurrahman Üzülmez’in yapmış olduğu çevriyi aşağıda bilgilerinize sunuyorum. [ ] içindeki açıklamalar Abdurrahman Üzülmez’e aittir.
ERGANİ: Diyarbekir vilayetinde ve Diyarbekir şehrinin takriben 50 kilometre şimal-i garbisinde sancak merkezi bir şehir olup, Dicle’nin karibinde gayet güzel ve dilnişin[hoş] bir mevkide vaki’dir. Takriben 7 000 ahalisi, bir rüşdiye ve iki ibtidaiye mektebleri, bazı eski istihkamat harabeleri üç cesim ‘atik sahrinci[sarnıcı], bir kârgir ve birkaç ahşap köprüsü ve birkaç bağ ve bağçeleri ve teferrücgahları[mesireleri] vardır. Meyveleri ve şarabı meşhurdur. Havası gayet güzel olup, yazın tebdil-i hava içün taa Diyarbekir’den gidenler olur. Kal’a’nın üzerinde Zülküfil nebi(as)ın makamı bulunup, ziyaretgahdır. Kasabanın iki saat cenub-i garbisinde kayanın içine oyulmuş cesim bir mağara bulunup, içinden leziz bir su akar.
ERGANİ: (Yahud Ergani Madeni) Sancağı üç sancağın biri olup, vilayetin cihet-i garbiyesinde vaki’ ve şimalen Bitlis ve Erzurum, garben Harput, cenuben Halep vilayetleriyle, şarken dahi nefs-i Diyarbekir sancağıyla mahdut ve muhattır. Kısm-ı şimalisi dağlık ve kısm-ı cenubisi dahi düz olup, cenubda yalnız bu sancağı Diyarbekir sancağından ayıran (Karacadağ) zikre şayandır. Şimal cihetinde ise Akdağ silsilesine merbut birçok dağlar bulunur. Murad çayı livanın şimal kısmı yani Palu kazası içinden geçtiği gibi Harput vilayeti dâhilinde Fırat’la birleştikten sonra dahi sancağın garbî kenarından geçerek, Harput vilayetinden tefrik ediyor. Dicle ırmağını teşkil eden nehirlerin biri ve asıl Dicle ismiyle yad olunan yaşlıca kolu dahi bu sancakda neb’an eder. Fırat’a mensup olmak üzere birkaç küçük nehir dahi sancağın kısm-ı cenubisini irva ederler. Arazisi oldukça münbit ve mahsuldar olup başlıca mahsulâtı buğday, arpa, susam, pirinç vesair hububatla pamuk ipek kozası, üzüm vesair meyvelerden ibarettir. Ziraatça Diyarbekir vilayetinin birinci sancağı olup, senevî bedel-i a’şarı iki buçuk milyon guruşa karibdir. Ağnam vesair hayvanatı dahi külliyetli ise de, bu cihetce Mardin sancağından geridir. Ormanları pek az olup, Eğil nahiyesinde ve Palu kazasında yalnız mahrukata elverişli bazı ormanlar bulunur. Madence bu sancak pek zengin olup, merkez livanın civarında vaki’ Ergani madeni bakır ve demir ve kibritten[kibrit: kırmızı yakut, altın, kükürt, kibrit] mürekkeb pek namlı bir maden olmağla, şimdiki halde senevî 12 milyon kıyye raddelerinde cevher alınıyor. Ancak civarında orman veya kömür madeni bulunmadığından, izabesiçün lazım olan mahrukatça sıkıntı çekilerek, bi-hakk(ın) istifade olunamıyor. Palu kazasında dahi tomar halinde kibrit-i nuhastan[nuhas: bakır] ibaret bir maden bulunup, (Hoşiyan Madeni) ismiyle ma’ruftur, ki cevherinden yalnız yüzde beş ila on arasında bir mikdarda bakır alınıyorsa da, etrafında mahrukata yarayacak ormanlar bulunduğundan, istifadeyi muciptir. Eğil nahiyesinde dahi cüz’i gümüşü havî bir kurşun ma’deni bulunup, ihraç olunmaktadır. Çermik kasabasında nafi’ bir ılıca dahi vardır. Sancağın musaha-i sathiyesi takriben ve tahminen 8 000 murabba kilometre [murabba kilometre: km kare] olup, ahalisi dahi yüzbin kişi raddelerindedir, ki bunların cüz’i mikdarı Ermeni vesair olarak Hıristiyan ve kusvu[çoğu] [kusuvru yazıyorsa da doğrusu kusvu olacak] kamilen müslim olup, Kürt ve Türk cinslerinden mürekkeptir. Lisan-ı umumî Türkçe olup, Kürtler beynlerinde Kürtçe konuşurlar. Kürtlerin ekserisi dahi sakin olup, yalnız (Karakeçi) ve (Şarabî) aşiretleri ekseriya hayma-nesin halinde bulunurlar. Derun-u Livada beş rüşdiye mektebi ve birkaç medrese ve mekteb vesaire bulunur. Enbiya-ı ‘izamdan bir iki zatın makamlarıyla sahabe-i Resulüllah (sav) ve meşahir-i evliya ve guzzattan birkaç zatın merkad-ı şerifleri dahi bu sancakda bulunup, ziyaretgâh-ı inamdır. Ergani sancağı ber-vech-i zir 4 kaza ve 6 nahiyeye münkasımdır:
Kaza…………. Nahiye
Ergani} ……..Ergani, Eğil
Siverek} ……Bucak, Karakeçi, Karacadağ
Çermik …….Çüngüş
Palu
8 Temmuz 2006 tarihinde Yeni Yurt gazetesinde,
6 Ekim 2006 tarihinde Ergani Haber gazetesinde yayımlandı.