Prof. Dr. Halet Çambel’i çoğumuz Çayönü kazılarından ya tanır ya da adını duymuşuzdur.
O, Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi kapsamında Hilar’da Çayönü kazılarını Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert J. Braidwood ile birlikte başlattı ve yıllarca burada yapılan kazıları yönetti. Kazılarda ele geçen buluntuları yorumlayan kitap ve makaleler kaleme aldı. Ergani, Hilar ve Çayönü isimlerini dünya kültür literatürüne taşıdı, tanınmasına vesile oldu.
O, Ergani’ye ve bilim dünyasına çok emeği geçen, her yönüyle ilginç ve ilginç olduğu kadar da çalışkan, üretken, çok yönlü, namuslu bir bilim insanımızdır. Bir arkeolog olmakla birlikte çalışmalarında sadece arkeoloji ile kendisini sınırlamamıştır; insana dair olan her şey, O’nun ilgi alanına girmiştir. Örneğin; 90 yaşının üzerinde olmasına karşın, Adana-Karatepe’de halen kazılar yaptırmakta ve kazı yaptırmakla kalmayıp yöreye ait fıkraları da derleyebilmektedir. Derlediği fıkraları, “Karatepeli Fıkraları” adıyla, “Sevgili köylü kardeşlerine Halet ablalarından bir gönül armağanı” olarak Kasım 2006’da Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlatabilmektedir.
Yayınlanan “Karatepeli Fıkraları” kitabı büyük boy, kuşe baskı, 48 sayfa; fotoğraf ve çizimlerle süslenmiş.
Kitabı yayına hazırlayan Sn. Nezih Başgelen, kitabın başında kaleme aldığı “Halet Çambel ve Karatepe-Aslantaş” başlıklı özlü yazısında önemli tespitler yapmaktadır. Bu yazının bir bölümünü buraya alarak, Halet Hanım’ı ve yeni çıkan kitabını biraz daha yakından tanımanızı istiyorum:
“Cumhuriyetin ilk yetişen arkeoloji kuşağının içinde Halet Çambel’in farklı bir yeri ve özellikleri olmuştur. Ülkemizde prehistorya biliminin uluslar arası kriterler çerçevesinde kurulup gelişmesi, eğitimde bilimsel metodolojinin, kazılarda modern tekniklerin uygulanmasında, prehistorya laboratuarlarının kurulup gelişmesinde, TÜBİTAK’a bağlı Arkeometri Ünitesi’nin kurulmasında ve özellikle genç kuşakların en iyi şekilde yetişmesinde Halet Çambel’in önemli bir payı vardır.
Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi (Çayönü Kazıları), Keban Bölgesi Tarihi Eserleri Kurtarma ve Değerlendirme Projesi ve Aşağı Fırat Kurtarma Kazıları projelerinin hayata geçirilmesinde, başarıyla uygulanmasında büyük emeği bulunmaktadır.
(…)
Halet Hoca’nın yaşamında, 1946’da Bossert ile birlikte buldukları görkemli Geç Hitit merkezi Karatepe-Aslantaş’ın ayrı bir yeri ve önemi olmuştur. 1947’den itibaren Kadirli yakınlarında, Torosların bu ulaşılması zor köşesinde olağanüstü çabalarla yapılan kazıları Th. Bossert ve U. Bahadır Aklim ile birlikte yürütmüş, onların ayrılmasından sonra buradaki çalışmaları devam ettirerek 1952’den günümüze kadar büyük bir özveriyle sürdürmüştür.
60 yıla varan bu azim dolu emeğin ve ilginin sonunda kazılarda bulunan binlerce parça halindeki eşsiz kabartmalar ve heykeller onarılabilmiş ve ortaya çıkan eserlerin öz ortamında sergilendiği ve korunduğu ülkemizdeki kendi türündeki ilk Açık Hava Müzesi kurulabilmiştir.
(…) Bu yoğun çalışmaların yanı sıra Halet Hoca yörenin zengin folkloru ve etnografyasıyla da yakından ilgilenmiş, saha çalışmaları için pek çok uzman dostunu Karatepe’ye davet etmiştir. Folklor araştırmaları için Prof. Pertev Naili Boratav’ın ilgi ve desteğini sağlamış, Halet Hoca tarafından derlenmiş pek çok veri Boratav tarafından folklorik açıdan değerlendirilmiştir. Yöre kilimciliği geleneksel tarzda doğal boyalarla üretimine özendirilmiş ve ürünleri tüm dünyaca tanınmıştır.
Sevgili Halet Hocamız 27 Ağustos 2006’da her anını inanç, sevgi, özveri, bilgi, erdem alınteri ile ördüğü örnek yaşamın 90. yılını geride bırakırken, uzun yıllar yöreden derlediği ve yıllardır çizgileriyle bir kitap haline gelmesini dilediği “Karatepeli Fıkraları”nı ona 90. Doğum günü dolaysıyla Arkeoloji ve Sanat Yayınları olarak, bir kitap halinde armağan etmekten kıvanç duymaktayız.”
***
Halet Hocamıza nice sağlıklı yıllar, daha nice güzel eserlere imza atmasını dilerim.
En derin hürmetlerimle…
***
Kitaptan iki fıkra:
1. “Kabak Aşı“
Birisini evermişler, evlendiği gün de kabağ aşı pişirmişler, kabağ aşını oğlana hiç vermemişler de hep kendileri yemiş. Şimdik vakit geçmiş, oğlan küsmüş, bana vermediler diye, hiç yekinmemiş yerinden. Vakit geçmiş, gece saat 10-12 ye gelmiş, aha kalkmamış yerinden.
Söylemişler ki buna, “kalkta gelinin yanına git”, diye. “Kabağ aşını yiyen gitsin gelinin yanına”, demiş, “ben gitmiyorum” demiş. Artık bahmışlar oğlan gitmiyor gelinin yanına. Babası söylenmeğe başlamış, “avradını …., sizin gibi delikanlılar dururken, benim gibi koca mı gitsin gelinin yanına”. Gelinin yanına koca gitmiş.
-Bütün işin zorunu bana tutturuyorsunuz! demiş.
2. “Biz Bunu Çalıştırırız. Gayri Sen Git.”
Karatepeliler ilk motoru gördüklerinde:
-Bundan bir tane biz de alalım da tarlalarımızı sürelim demişler. Gitmişler, istenilen parayı verip bir traktör almışlar, getirmişler köylerine ustasıyla beraber. Usta biraz göstermiş. Öğrendiklerini akılları kesince ustaya demişler ki:
-Biz bunu çalıştırırız. Gayri sen git!
Bir tanesi: “Bunu şöyle şöyle çalıştırıyordu, ben gördüm, bekledim” demiş. Çıkmış traktörün üstüne. Çalıştırmış motoru. Traktör yürüyünce ne yapacağını bilememiş. Motor öte yana, beri yana yürüyor…
-Bir urgan getirin, önüne gerin. Yenilmiyor bu! diye bağırmaya başlamış. Acele urgan getirmişler, önüne urgan germişler, çabalamışlar, tarktörü durduramamışlar. Yolu üstünde bir su varmış, traktör gitmiş, cappadak suya düşmüş yerden aşağı; ama daha önce üstündeki atlamış aşağı, kurtulmuş. Bakmış ki, traktör varmış suyun içine kakılıkalmış:
-Zaten senin kara renginden belliydi manda cinsinden olduğun, demiş.
29 Aralık 2006 tarihinde
http://www.gunlukhaberler.com
http://www.mkemalataturk.com sitelerinde ve
5 Ocak 2007 tarihinde Ergani Haber’de yayımlandı.