“Anlayan kalmamış bu tanrının dilini
Kabartmalar konuşmuyor bizimle kayalarda”
Hilar’da geceler ne kadar karanlık olursa olsun, gökyüzündeki yıldızlar çok ve bir o kadar da aydınlık olur. Ay, karanlık gecelerde sevgilinin yanağı gibidir. Güneş, güzele vurur, ama, Hilar kayalarından da hiç nurlu ışıklarını esirgemez.
Kayaların üzerindeki kabartmalar geceleri Ay’ın, gündüzleri de Güneş’in ışıklarıyla ışıl ışıldırlar. Ama tarih ışıltılı değildir!
Kaya kabartmalarının yanında bulunan mağaralarda, çok eskiden, Ay’a tapan Sâbi’ler ve Güneş’e tapan Şemsi’lerin yaşadığı; hatta Hilar isminin de, Ay’a tapanlardan ötürü, Ay’la ilişkilendirilerek, Hilal’dan geldiği söylenmektedir. Bugün Hilar’da ne Ay’a tapan Sâbi’ler ve ne de Güneş’e tapan Şemsi’ler var. Onlar tarihin derinliklerinde yok oldular, ama inançları, kültürleri asırlardır bizde ve dünyanın başka coğrafyalarında insanların belleklerinde, inançlarında halen yaşamaktadır.
Güneş ve Ay, tarih boyunca tüm kıtalarda insanların yaşamını, inançlarını derinden etkileyen gök cisimleridir. Sadece çok tanrılı(doğa) dinleri değil, İsevî, Musevî, Muhammedî gibi tek tanrılı (doğaüstü) dinler bile onlara saygı duymuş, kutsal bilmişlerdir. Çünkü Eski Mezopotamya ve Anadolu dinlerinde Güneş ve Ay, göklerin en güzle varlığıdır. Güneş, nur; Ay, geceyle gelen sevgilidir.
Tanrıların En Görkemlisi: Güneş
Güneş, yaşama ve yaratmayla ilgili dinlerde ve insan düşüncesinde etkisini tarih boyunca hep sürdürmüştür. Sadece Hilar’da değil, Dünya Coğrafyası’nın çok değişik yerlerinde O yüce bir tanrı ya da tanrıçadır. Örneğin:
Güneş, Eski Mısır’da tek yaratıcı tanrıydı. Eski Mısır’da yaşayan bütün toplumlar önce Güneş’e, sonra Güneş’ten kaynaklanan ve Güneş’i simgeleyen tanrılara tapmışlardır.
Japonlar dünyayı Güneş’in yarattığına, kendilerinin Güneş’ten geldiğine inanırlar. Bu nedenle imparatorlarına “Güneşin Oğlu” adını verirler.
Kızılderililer bugün bile kendilerinin Güneş’ten yaratıldığını söylerler; Güneş’e “Babamız” derler.
Urartuların Güneş tanrısı Şiwini’dir. Ay tanrısı ise, Selardi’dir.
Med tanrılarının başında gelen Ahura Mazda (Zerdüştlerin tanrısıdır), Güneş ile simgelenmekteydi. Zerdüşt inancına göre, ateş ve ocak tanrısal bir nitelik taşır. Ateş, Güneş’in yeryüzündeki öğesi; ocak ise, Güneş’in simgesidir.
Yezidiler için Güneş, en kutsal varlıktır; Güneş doğarken ve batarken, yüzlerini Güneş’e dönüp ibadet eder, şükranlarını sunarlar.
Eski Yunan’da Güneş tanrısı Apollon kusursuz güzelliği ve gücüyle de ünlüdür.
Anadolu’da Hititler Güneş’i kutsal saymışlar; yuvarlak bir diskle simgelemişlerdir.
Güneş, Yahudi dininde de kutsal sayılmış ve yuvarlak bir diskle simgelenmiştir.
Kürtler Güneş’i Allah’ın nuru bilirler.
Hıristiyanlıkta İsa, Güneş; On İki Havarisi ise ışık olarak değerlendirilmiştir.
İslâm dininde gün içinde Güneş’in doğudan batıya gidişi dünyanın düzeni olarak görülmüş, kıyamet belirtisi olarak Güneş’in batıdan doğacağı bildirilmiştir. Dahası, Allah bile, Şems Sûresi (91/1)’nde, Güneş üzerine “and” içmektedir.
Güneş, yeryüzünde insanlara, bütün canlılara iyilik eden, mutluluk sağlayandır.
Eskilerin dediğine göre, Güneş’e karşı yapılan her saygısızlık mutlaka cezasını görür. Güneş insanlar çalışsın diye doğar, dinlensin diye batarmış. Buna uymayanı, güneşte yatıp uyuyanı, çalışmayanı “Güneş çarpar”mış.
Tanrının Bir Başka Yüzü: Ay
Ay’da, Güneş gibi birçok toplumun yaşamında, dininde, düşünce ve mitolojisinde etkili olmuştur. Yaşamı sürdüren yaratıcı bir güç olarak görülmüştür. Büyümenin, değişmenin temel etkeni kabul edilmiş, güneş gibi kutsal sayılmış, tanrı olarak tapılmıştır. Ve çok sevilmiştir. Göklerin en sevgilisi, en gözde güzelidir Ay. Gece pınarları, suları koruyan; onlara sağlık, esenlik bağışlayan Ay’dır. Boşuna mı şairler, ozanlar o güzelim şiirleri Ay üzerine yazmakta, türküleri söylemektedirler. Ya Ay’ın bir hilal, bir yarım ay, bir dolunay haline ne demeli?
Güzelin yüzü, anlı; yanağı, Ay’dır. Ay, insan yaşamına düzen veren, ışık tutan kutsal bir güçtür.
Güney Amerika’daki Maya medeniyetinde Iksel adını alan Ay, Güneş tanrısının eşi tanrıça olarak sayılmıştır.
Budistler Ay’ı tanrı Buda’nın yüzünü yansıttığına inanırlar.
Yunan mitolojisinde Ay tanrıçası Artemis, Roma mitolojisinde Diana doğa güçlerine egemen olan toprak ve bereket tanrıçasıdır.
Sümerler Ay’ı tanrı olarak bilir, Ay’a taparlarmış. Bu inanış Hitit mitolojisinde de yer almıştır.
Eski Türklerin Güneş’in erkek, Ay’ın dişi olduğunu anlatan efsaneleri vardır.
Ay, Kürtlerde hem kutsal ve hem de mübarektir.
İslâm inançlarına göre, Allah geceyle gündüzü birbirinden ayırmak için Cebrail’in kanadıyla ayın yüzünü silerek parlaklığını yok etmiştir. Hilal, yani Ay İslâm dininde dirilişin, dünyadaki yaşamın simgesidir.
Allah, Kuran’da, İnşikâk/16-18’de, “Yemin ederim şafağa, geceye ve içinde topladıklarına, dolunay halindeki aya ki, şüphesiz siz halden hale geçeceksiniz” der. Şems/2’de ise, “Onu izlediğinde ay’a andolsun” der.
Doğada, bütün oluşumlar, göreceli olarak, ihtiyaç ve tepki sonucu, neden-sonuç ilişkisi içinde ortaya çıkar. Neden-sonuç ilişkisi, doğa yasaları denetiminde oluşumların kesintisiz akışıdır. Neden-sonuç ilişkisi sonucu, geçmişini bilemeyen insan; aile, toplum ve geleceğini denetimli kuramaz. Geriye dönüp baktığımızda, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Hilarlılar çok çok eski zamanlarda inançta evrenselliği yakalayabilmişlerdi.
Onların torunları olan bizler, evrensel düşünce ve değerleri ne zaman yakalayacağız acaba?
3 Mart 2006
Ergani Haber Gazetesi