Eskiden yemeklerimiz kışın aralık’ta bulunan kara ocak’ta pişirilirdi. Köylerde ve bazı evlerde halen de pişirilmektedir. Yazın da, evimizin önünde kozik dediğimiz yığma taşlardan veya kerpiçten etrafı çevrili ocakta pişirilirdi. Ve en önemlisi, ekmeklerimiz ocak üzerinde sac’da pişirilirdi. En çok yediğimiz ekmek olduğundan, Anam, her daim bizlere ocakta ekşili sac ekmeği, fetir dediğimiz yufka ekmek ve fetir’in biraz daha kalıncası olan taplama ekmek pişirirdi. Biz sekiz çocuk, anam babam ve gelen giden de cabası. Anam, bol bol ekmek pişirmeyip de ne yapsın? Ekmek olmayınca, karnımız doymazdı ki…
Ocak, aş ve ekmeğin dışında bulaşık, çamaşır, ısınma ve banyo için gerekli olan sıcak su temininde de kullanılırdı.
Kısacası; ocak, bir ailenin her şeyiydi, her evde mutlaka bulunurdu; tütmedikleri zamanlar çok azdı. Çalı çırpıyla ha bire tutuşturulurdu, yanardı. Ocağın tütmesi, yaşam belirtisiydi.
Ölülerimizin yıkanması için de ocaklar yakılırdı.
Ocağın, yaşantımızda ve kültürümüzde böylesine önemli bir yeri olması nedeniyledir ki; insanlarımız dualarında, ‘Ocağı şenlensin!’, beddualarında ise ‘Ocağın sönsün!’ der. Birine sığınıldığında ise, ‘ocağına düştüm!’ diye yardım istenir.
Bir kişinin veya ailenin ocağının sönmesi demek, evlerinin yıkılması, soyca ortadan kalkması veya yok olmaları, tükenmeleri anlamına gelir.
Anadolu’nun en eski dinlerinden biri olan Zerdüşt inancına göre; ocak, tanrısal bir nitelik taşıdığından kutsaldır.
Gökyüzünü ışıklandıran, karanlığı evrenden kovan güneşin yeryüzündeki öğesi Ateş‘tir, ateşin bulunduğu Ocak‘tır. Yanan ocak, çevreyi aydınlattığından, karanlığa sığınan kötülük onun yanına sokulamaz. İnsanın yaşadığı sürece sönmemesi; yanması, çevresini aydınlatması gerekir.
Ocak, güneşin simgesidir; ölümsüzlüğün, evrensel bir varlık olmanın kaynağıdır.
Ocağın tütmesi, yaşamın belirtisidir. Karanlık ise, ölümün simgesidir.
***
Bölgemizde yaşanan olaylar‘dan canımız çok yandı; çok acılar çektik, çok çok ‘ocaklar söndü’.
Yangının büyümesini istemiyorsak eğer, ‘silahlar veda’ etmeliyiz: “Silahlar kötü kehanetin araçlarıdır”.
‘Ocağınıza düştüm’; ne olur, artık daha fazla ocaklar sönmesin!
1 Temmuz 2005
Ergani Haber Gazetesi