Tarih kitapları nedense hep sultanları, padişahları, beyleri ve paşaları anlatır. Kurtuluş Savaşı’nı da Türk kurtuluş savaşı olarak anlatır.
Ben, bunların dışına çıkarak kendileri hakkında çok şey duyduğum insanları; kanıyla canıyla cephelerde savaşmış, ama tarihleri, hikâyeleri yazılmamışları: İbrahimleri, Seferleri, Recepleri, Hüseyinleri, Ömerleri, Cemalleri, Kamberleri anlatmaya çalışacağım. Çünkü onların hikâyesi, bir anlamda Ergani’nin, Anadolu’nun, Kürt ve Türk halkının hikâyesidir.
“Seferberlik” ilan olunca, yediden yetmişe, Anadolu’nun dört bir yanından savaşmak için askerler toplanır; adı sanı duyulmadık cephelere gönderilir. Tüm cephelerde insan kırımı yaşanır. Ölenlerin yerine yeni askerler istenir… Binlerce insan cephelere gider!
O günler, zor günlerdi. Gidenler, çok zor günler yaşadılar. Bedeli ağır olsa da savaşmak zorundaydılar. Çünkü ateş çemberindeydiler: Dünya kazan olmuş kaynıyordu!
İşte o uğursuz günlere ilişkin tarihe düşülen ufak bir not: Birinci Dünya Savaşı’nda, Cemal Paşa’nın Suriye’deki karargâhında görevli olan Falih Rıfkı Atay, yenilgi sonrası Suriye dönüşü, Anadolu’nun ıssız bir tren istasyonunda “Ahmed’imi gördünüz mü?” diye soran bir annenin perişanlığını ve Anadolu insanının hayatıyla nasıl kumar oynandığını Zeytindağı kitabında çok güzel anlatır.
Bu annenin oğlu gibi binlerce oğul savaşta kırıldı!
Dedelerimizden Sofibekir Mehmed’in büyük oğlu Ömer de savaşa gidip dönmeyen binlerceden biridir. Ömer, Seferberlikle savaşa gitti. Ama geri gelmedi… gelemedi. Nereye gitti, nerelerde savaştı, başına neler geldi bilen yok. Ne olduğu bilinmiyor; öldü mü, esir mi alındı, kayıp mı oldu?..
Gidenlerin her birinin yaşamı hazin bir öyküdür.
Ergani’den seferberliğe, savaşa gidenler araştırılmalı. Dicle Üniversitesi tarih bölümü öğrencileri, Askerlik Şubesi’yle işbirliği yaparak bunu çok rahat yapabilirler: Özellikle Erganili öğrenciler. Kaç kişi savaşa katıldı, kaçı döndü, kaçı şehit oldu, kaçının akıbeti meçhul kaldı, geri dönenlerden kaçı kör, topal, sakat döndü? vs…
Diyarbakır’da Valilik karşısındaki Anıtpark’ta Ergani’den savaşa katılan gazilerin eksikte olsa, bir kısmının ismi anıta çakılı plâketlerde bulunmaktadır. Listedeki eksiklik giderilmelidir.
***
Ergani’de gözle görülür, Osmanlılardan kalan hiçbir miras yoktur: Gözyaşı ve acı hariç!
1914’te, Birinci Dünya Savaşı adıyla başlayan savaşta Almanya ve Osmanlılar yenildi. Bu yenilginin ardından, Osmanlı topraklarının büyük bir kısmını kayıp etti ve bir kısmı da işgal edildi. Ergani (ve Diyarbakır) kayıp edilen topraklar içinde olmadığı gibi, işgal edilen yerler arasında da değildi. Bu nedenle bire bir işgalin acısını çekmedi, ama yüzlerce fidan gibi genç evlatlarını bu savaşlarda yitirdi. Seferberlikle başlayan Birinci Dünya Savaşı’na ve bu savaşın bitimiyle başlayan Kurtuluş Savaşı’na yüzlerce Erganili katıldı ve bunlar tüm cephelerde aslanlar gibi savaştı.
İsmet İnönü bu durumu açıkça belirtir. “Kürtlerin kötü savaştıkları konusunda ileri sürülen iddia doğru değildir. Aynı amaçla ve aynı dileğe ulaşma yolunda Kürtler gerek Dünya savaşında gerekse Ulusal kurtuluş savaşında büyük bir sadakatle savaşmışlardır” der. (M. Cemil Bilsel, Lozan, Cilt II, Sosyal Yayınları, s. 221.)
Diyarbakır ve Ergani’den yüzlerce, binlerce insan gönüllü, ama daha çok emir gereği bu savaşlara katıldı. Kimisi şehit, kimisi gazi ve kimisinin de ne olduğu dahi bilinmedi, kayboldu. Bizler bu şehitlere, bu gazilere ve de kayıplara çok şey borçluyuz. Yurdumuzu gerçek anlamda sevdiğimizde; sosyal, siyasal, ekonomik ve teknolojik gelişmişliğimizi tamamladığımızda; çağdaş toplumlar arasında onurluca yerimizi aldığımızda bu vefa borcumuzu ancak yerine getirmiş oluruz.
Kimse kalkıp ve de ırkçılık yaparak, “Türkiye Türklerindir” demesin!
Bu ülke için, Kürtler de en az Türkler kadar kanlarını, canlarını vermişlerdir. Türkü, Kürdü, herkes bu Cumhuriyet’in kuruluşuna katkı sağlamıştır.
Bir bilen var mı: Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisini hazırlayan Birinci Dünya Savaşı’na Ergani’den acaba kaç kişi askere gönderildi? Bu gidenlerin kaçı döndü, kaçı esir düştü, kaçı kayboldu, kaçı yaralandı ve kaçı öldü? Yine, bu Dünya Savaşı yenilgisinin ardından, verilen Kurtuluş Savaşı’na kaç Erganili katıldı? Kurtuluş Savaşı’na katılanların kaçı esir düştü, kaçı kayboldu, kaçı yaralandı, kaçı öldü ve kaçı geri dönebildi?
Hani, usta şairlerimiz Ahmet Arif soruyor ya: “Üsküdar’dan bu yan lo kimin yurdu!” diye.
Sorulan soruya vereceğimiz doğru yanıt, bizi doğru sonuca götürecektir; bize, bu yurdun kimin yurdu olduğunu daha net gösterecektir!
Gerçi bu yurt, bu vatan sonradan bizleri, yani Doğuluları, Kürtleri, Müslümanları ve devrimcileri, komünistleri sevmese de; bizler yurdumuzu, vatanımızı sevmeme gibi bir lüks içerisine düşmedik. “Evlatlarını sevmeyen vatan sevilmeyen vatandır” diyen Suriyeli yazar ve şair Adonis El-Akra’nın düşüncelerine sadece saygı duyduk.
12 Ağustos 2005
Ergani Haber Gazetesi