Televizyon ve radyolarda sık sık duyduğumuz, gazetelerde hep okuduğumuz “çevre sorunları”nı etrafımızda çok farklı biçimlerde gözlemleyebiliriz. Örneğin, Hazar Gölü’nün renginin mavi olması gerekirken bulanık olması ve gölün üzerinde çöplerin/pisliklerin yüzmesi bir çevre sorunudur. Makam Dağı’nın ağaçsız oluşu; oksijen üreten ve dünyamızı güzelleştiren ağaçların, ormanların yok edilmesi, sokaklarımızın çöp dağlarına dönüşmesi de diğer çevre sorunlarıdır.
Yukarda verdiğimiz örneklerden yola çıkarak bu sorunların ortak özelliklerini tespit edelim ve daha sonra da çevre sorunlarının tanımını yapalım.
Çevre sorunlarının birinci ortak özelliği, insanlar tarafından yapılmış olmasıdır. Yani gölün renginin bulanık olmasının nedeni, insanların göle çöplerini atmalarından, pis lağım sularını akıtmalarındandır. Sokaklarımızın veya derelerin, göllerin çöplerle kapalı olmasının nedeni, insanların çöplerini buralara atmalarındandır. Dağlarımızın ağaçsız kalması, insanların ağaçları kesmelerindendir.
Çevre sorunlarının ikinci ortak özelliği, kirliliğe neden olmasıdır. Binaların bacalarından çıkan pis dumanlar havayı; derelere, göllere, denizlere akıtılan pis sular ve atılan çöpler ise, yeraltı ve yer üstü sularını kirletir. Aşırı ve yanlış kullanılan kimyasal gübre ve tarım ilaçları da toprak kirliliği ve yeraltı sularını kirletmektedir.
Çevre sorunlarının üçüncü ortak özelliği ise, doğanın dengesini bozmalarıdır. Derelere, göllere, denizlere dökülen pis su ve zararlı çöpler, buralarda yaşayan balıkların, bitkilerin ve diğer canlıların ölmesine neden olur. Ağaçların, ormanların yok edilmesi sonucu ağaçlar oksijen üretemediklerinden havanın kalitesi bozulur; ağaç kökleri tarafından tutulamayan tarım toprakları erozyonla yok olur.
Bu ortak özeliklerden hareketle çevre sorunlarını kısaca şöyle tanımlayabiliriz. Çevre sorunları, insanların yapmış olduğu bazı faaliyetler sonucunda doğanın kirlenmesi ve dengesinin bozulmasıdır.
Çevre sorunlarının yeryüzünde yaşayan bütün canlılar için çok önemli üç sonucu vardır: Kirlilik, Canlı Türlerin Yok Olması, Doğal Kaynakların Tükenmesi.
1. Kirlilik: Daha önce de belirttiğimiz gibi, çevre sorunlarının en önemli sonuçlarından birincisi kirliliktir. Günümüzde fabrika bacalarından, taşıtların egzozlarından, ev ve işyeri olarak kullanılan binaların bacalarından çıkan zehirli dumanlar atmosferimizi kirletmiştir. Yine fabrikaların atık suları ile evlerin kanalizasyonlarının akarsulara, derelere, göllere ve denizlere boşaltılması sonucunda hem akarsular hem de göller, denizler kirlenmiştir. Kentler çöp dağlarına dönmüşlerdir. Bu nedenle şehirlerde yaşayanlar bazen temiz hava solumak ve temiz içme suyu bulmakta zorluk çekmektedirler. Burada Ergani Çimento Fabrikası’nın gerekli önlemleri almaması nedeniyle yarattığı kirliliği gözünüzün önüne getirin!
2. Canlı Türlerin Yok Olması: İnsanların bilinçsizce davranışları yüzünden daha önce dünyada yaşayan birçok bitki ve hayvan türünün günümüzde ya soyu tamamen tükenmiştir veya tükenmek üzeredir. Bugün sadece hayvanat bahçelerinde veya televizyonlarda görebildiğimiz bazı hayvanlar daha önceleri ülkemizde yaşamaktaydı. Fil, kaplan, yaban eşeği, yaban öküzü, Hititlerin sembolü olan aslan ve kunduz Türkiye’de nesil tükenen hayvanlardan bazılarıdır. Günümüzde de kelaynak kuşları, Akdeniz foku, deniz kaplumbağaları, kalkan ve daha birçok balık türünün nesli tükenmek üzeredir.
Ergani’de abur abur uçan, kaya başlarında öten kınalı keklikleri gören var mı? Peki, içinizde toyu, turnayı gören var mı? Bilinçsiz avlanma ve tarım ilaçlarının kullanımı kekliklerin soyunu tüketti diyebiliriz.
3. Doğal Kaynakların Tükenmesi: İnsanların doğal kaynakları bilinçsiz bir şekilde kullanmaları sonucu doğal kaynaklar gittikçe azalıp tükenmektedir. Bu konuda tropikal ormanlar çok çarpıcı örnektir. Ürettikleri oksijenden ötürü “dünyanın akciğerleri” olarak isimlendirilen tropikal ormanlar, aynı zamanda yeryüzündeki bitki ve hayvan türlerinin %80’inin yaşama alanıdır. Atmosferde aşırı karbondioksit (CO2) birikmesi bu sorunların başında gelmektedir. Bizden bir örnek verecek olursak, meşeliklerimizi verebiliriz.
İnsan sağlığı açısından oldukça zararlı olan önemli bir başka tehlike de “sera etkisi”dir. Yani fabrika bacalarından, kalorifer ve soba bacalarından, kara taşıtlarının egzozlarından… yayılan gazlar (kabaca dumanlar) sonucu -atmosferde biriken karbondioksitten ötürü- dünyanın ısısı artmakta/yükselmekte ve iklim değişmesine neden olmaktadır.
İklimin değişmesi sonucu; Afrika’da kuraklık, Asya’nın Uzakdoğu’sunda kasırga ve seller olurken, Ergani’de de Hilar Çayı kurumakta, Makam’daki Suluk’larda artık su namına bir şey bulunmamaktadır.
Sonuç: Çevre konusunda eksikliğimiz; çevre bilincinin oluşmamasıdır. Oysa çevre bilincini geliştirme ve çevre sorunlarını çözmede en önemli sosyo-kültürel etmen, birey ve toplumda yeni bir Yönetim Bilincini geliştirmektir. Yönetim bilinciyle; planlama, örgütlenme, kaynak temini, teknolojik seviyeye uygun teknolojiler kullanma, insan gücünü yöneltme, yasal düzenlemelere işlerlik kazandırma, denetim ve koordinasyon işlevleriyle ilgili bilgi, eğitim ve alışkanlıkları anlamalıyız.
Çağımızda bilimde, teknikte, endüstride, ticarette, ulaşım ve iletişimde muazzam gelişmeler oluyor… Dünya çok hızlı değişiyor, küçülüyor… Bu gelişmelere paralel hukukun egemen olacağı bir dünya ve toplum istemi, kavgası büyüyor. Biz bu kavgada yerimizi almalıyız ve yaşadığımız çevreye sahip çıkmalıyız. Bilimin sesine kulak vermeliyiz.
25 Şubat 2005
Ergani Haber Gazetesi