Gülbaran’ın Gülleri Hakkındaki Düşüncelerim

okuma süresi: 5 dk.

M. Şehmus Güzel

Sedat Eroğlu’nun on yıllık ugraşının, alın teri ve göz nurunun ürünü Gülbaran’ın Gülleri, Erganili Düşün, Sanat, Bilim, Siyaset İnsanları isimli kitap Kent Işıkları Yayınları’nca birkaç gün önce okuyucuya sunuldu.

Gülbaran’ın Gülleri’nin “önsözü” şair ve yazar Müslüm Üzülmez’den. Hemşerim Sedat Eroğlu’nun isteği üzerine “giriş”i bizzat bendeniz kulunuz yazdı. Son derece hacimli ve pek çok ender ve epey çarpıcı görsel malzemeyle donatılmış kitabın “önsöz”ünde Müslüm Üzülmez şunları yazıyor:

“Doğup büyüdüğümüz yerler kişilik ve kimliklerimizin oluşmasını sağlar. Sanayileşme, modernleşme, teknolojik gelişme ve nihayetinde küreselleşmeyle birlikte her yer birbirine benzemeye başlasa da insanların doğup büyüdüğü yerlere karşı ilgi ve sevgisi azalmayıp artıyor. Bunun en iyi göstergesi ise kentlere dair yayınlanan kitapların nitelikçe iyileşmesi ve sayısal artışıdır. Sedat Eroğlu’nun (…) kitabı buna güzel bir örnektir.
Gülbaran’ın Gülleri’nde, (…) kadim coğrafyanın çok eski bir yerleşim yerinde/Ergani’de yaşamış veya doğmuş sıra dışı, farklı ve başarılı olmuş insanların yaşam öyküleri anlatılmaktadır.

Kentleri güzelleştiren, o kentte yaşamış veya yaşayan hikâyesi anlatılacak insanların çokluğudur.”

Kitabın kimi özelliklerini “giriş’te şöyle dile getirmeye çalıştım, aynen aktarıyorum:

“Bu kitap bizleri ve büyük ihtimalle birçok hemşerimizi de çocukluk, ilk gençlik ve gençlik yıllarına taşıyor. Anılarımızla buluşturuyor. Kendimizi ve yakınlarımızı daha iyi ve daha yakından tanıma olanağı veriyor.

Bu kitap aynı zamanda bize Ergani yürüyor ama sadece yürümekle yetinmiyor, düşünüyor, yazıyor, şiir okuyor, gazete çıkarıyor, radyo yayını yapıyor, televizyonu asla ihmal etmiyor, dini görevini yerine getiriyor, tarihini canlı tutuyor, (…) yüzünü dönüyor geçmişine ve geleceğine, siyaset yapıyor, yönetiyor, güzel sanatların bütün kollarında yaratıcılığını ispatlıyor, hareket ediyor, spor yapıyor, eğlenmeyi de biliyor, hayattan yararlanmayı ihmal etmiyor diye sesleniyor. İyi de ediyor.

Bu kitap bize Ergani’nin sadece dört duvardan, iki akarsudan, dört yoldan, bir yüce dağdan oluşmadığını, bu kasabada öteden beri son derece önemli ve ilginç insanların, kadın ve erkeklerin, gençlerin ve çocukların yaşadığını da sergiliyor. Ergani’nin köylerini es geçmiyor. Burada köy köy değildir sadece, köy aynı zamanda düşünürlerin, yazar ve şairlerimizin, sanatçılarımızın yetiştiği ve yaşadığı mekânlardır. Böylece köy coğrafyası genişliyor yeni tanımlar, yeni sıfatlar kazanıyor.

Sedat Eroğlu Ergani’nin insanî ve derin boyutunun envanterini çıkarırken yelpazesini çok geniş tutuyor, epey cömertçe davranıyor: Neredeyse a’dan z’ye sportif, düşünsel, sanatsal, kültürel, toplumbilimsel, siyasi portreleri bulup çıkarıyor ve meraklılarına sunuyor. (…)

Üç yüze yakın yaratıcı. Ergani’miz için hiç de yabana atılır cinsten bir zenginlik değil. Kasabamızla ve yetiştirdikleriyle övünebiliriz. Öteden beri bu kasabada okumuş-yazmışların sayısının yüksek olduğu biliniyordu. Bugün bu çalışmayla bunu ispat edebilecek konuma geldik. Bu da az şey sayılmamalı.

Kimi ülkede, bilimsel kurumlarda bu tür ömür törpüsü bir çalışma için on veya onbeş veya daha fazla uzman ve araştırmacıdan, bilim kadın ve adamından oluşan sıkı bir takım kurulur, görev bölümü yapılır ve herkes kendi alanında harıl harıl çalışmaya koyulur. Ve bu çalışma hiç abartmadan söyleyeyim birkaç yıl sürebilir. Bu tür bir yapıt ancak bütün takımın ortaklaşa ve imece yöntemiyle çalışmasıyla gerçekleştirilebilir. Böyle bir işin başarıya ulaşması için çok okumak, çok araştırmak, çok söyleşmek gerekir. Bunu bir kişinin tek başına yapması nâ–mümkündür. Bu kitabı Fransa’da, Almanya’da, Belçika’da, İngiltere’de göstersem ve bunu bir kişi evet evet sadece bir kişi hazırladı, yazdı ve sundu desem kimse bana inanmaz. Bırakın bana inanmamalarını böyle bir şeyi akıllarından geçirmeleri bile mümkün değildir. Üç yüze yakın insanın hayat hikâyeleri tek tek yazılacak, tek tek yayınlarından, eserlerinden seçmeler yapılacak ve daha bin bir iş. İyi hoş ta bizde yapılıyor işte. Bunun dana önceki örneği yine bir hemşerimizdir: İşte hepimizin tanıdığı Müslüm Üzülmez Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun Bir Yürüyüş isimli dev çalışmasını tek başına gerçekleştirdi ve kitabı kendi olanaklarıyla yayınladı. Bu sadece Ergani aşkıyla açıklanabilir. Sedat Eroğlu da Müslüm Üzülmez Abesinin izinde yürüyor. Üzüm üzüme baka baka kararır, iki gözümüz Ergani’mizdeyse yazar yazara bakarak yazıyor. İkisine de helâl olsun. Bu kasabının suyu, ekmeği, tuzu ve peyniri helâl olsun.

Peki, bu kitabı kim(ler) okuyacak? En başta Erganililer mutlaka. Çünkü her Erganili, kasabasının bütün özelliklerini ve Makam Dağı çiçeklerini koklayarak çocukluğunu geçirmişlerin daha sonra neler yaptıklarını bilmeyebilir. Bu kitap onlar içindir. Bu kitapta öğrenmek isteyeceği dünya kadar bilgiyi bulacaktır.

Ama sadece Erganililer değil, Ergani’yi merak edenler de bu kitabı okuyacaktır. Ergani ve Erganililer hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler de. Peki, bu kitabı nasıl okumalı? Bir roman gibi mi? Bir gazete gibi mi? Nasıl? Tavsiyem şudur:

Nasıl isterseniz öyle okuyun. İstediğiniz yerden başlayın öyle okuyun. Veya yakından tanıdığınız birinin ismini arayarak başlayın, onun üzerine yazılanı ve bizzat onun yazdıklarından yapılan seçmeleri okuyun. Sonra sırasıyla daha az tanıdıklarınıza doğru yaklaşın. Acele etmeyin, yavaş yavaş, hani nasıl demeli sindire sindire okuyun. Veya biri hakkında bilgi aramanız gerekirse açıp isimler dizinine bakın, ismini ve hakkında yazılanların sayfalarını bulun ve başlayın okumaya. Bu kitabı Erganili Şahsiyetler Sözlüğü gibi okuyabilirsiniz.

Bu kitap her eve, bilhassa Ergani’deki her eve, gereklidir. Benden yazması. Gerisi size kalıyor.”

NOT: Kitap hakkında daha geniş ve ayrıntılı bilgi için yazarın https://www.facebook.com/GulbaraninGulleri facebook hesabına ve/veya sedateroglu21.blogspot.com adresine bakılabilir.

17 Nisan 2013
http://www.insanokur.org/?p=47252
ve
30 Nisan 2013
http://www.ergani.gen.tr/

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.