Naci Gümüş
Tanışmış olmaktan sevinç duyduğum, geç tanımış olmaktan üzüntü duyduğum Müslüm Üzülmez Erganili bir bilge er kişidir. Hemşehrim olmasından da onur duymaktayım. Çoğunuz zaten O’nu tanımaktasınız.
Müslüm Üzülmez 1950 Ergani doğumlu. Benim gibi ilk, orta ve lise tahsilini Ergani’de yapmış. 1977 yılında Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Kimya Bölümünden mezun olmuş. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlanan, 11 kitaba imza atan ve Gönül Sitesi isimli web sitesi ile Ergani isimli web sitemizde, www.uzulmez.info adresli kişisel web sitesinde araştırma, inceleme yazıları, makaleleri yayınlanan Müslüm Üzülmez İstanbul’da ikamet etmekte, Büyükşehir Belediyesinde mühendis olarak görev yapmaktadır. Nüfus kayıtlarına göre benden bir yaş büyük görünürse de yaşıtız.
Her zaman söylenecek yeni bir şeyi olan, beklenmedik bir anda yeni bir keşif yapan Müslüm Üzülmez’e neden bilge er kişi dedim? Bilgeliği; hüneridir, bilgisidir, ferasetidir. Sözü eğip bükmez, doğruları söylemekten çekinmez, cesurdur. Onun için er kişidir dedim. Soyadı Üzülmez de olsa Sayın Müslüm cehalete, duyarsızlığa, duygusuzluğa çok üzülür. Sosyal ve ekonomik hayatın dengesizlikleri onu çok üzer. İşte böyle soyadları ile kişilerin hayatları arasında garip ilişkiler olabiliyor. “Çayönü’nden Ergani’ye Uzun bir yürüyüş” kitabı alın teri, göz nûru bir emeğin eseri ve bir çağın tanığı dev bir yapıttır. Ayrıca Mola Gürani’nin Erganili olduğunu, Ergün Sönmez gibi bir değeri ilk O bize tanıttı. Siyasi görüş, fikir ve düşüncelerimiz farklı olsa da sağlıklı bir iletişim kurduğumuza, empatik davrandığımıza inanıyorum. Aslında çok farklı kulvarlarda da dolaştığımıza da inanmıyorum. Hani birebir görüşme olanağımız olsa birbirimizi daha iyi anlayacağımızı, daha çok biribirmizi seveceğimizi düşünüyorum. Çünkü duyarlıklarımız, sorumluluklarımız aynıdır. Az farkla tercihlerimiz aynıdır. Hayat tarzı, yaşam biçimi de kişinin kendi seçim ve iradesi ile ortaya koyduğu, pek kimseyi de ilgilendirmeyen bir şeydir.
Sayın Üzülmez bir yazısında ve o dev yapıtında hakkımda yazdığı bazı satırlara açıklık getirme ihtiyacını hissettim. Şahsıma karşı gösterdiği hüsn-ü teveccüh ve takdir hislerinden sonra şu tespiti yapmış: “…Yazı ve şiirlerinden anladığım kadarıyla kendisi İslâm-Türk motifli utangaç bir Osmanlıcılık düşüncesine sahip.” Bu tespit tam olarak değil ama bir bakıma doğrudur. Kitaplarımda, gazete, dergi ve elektronik ortamlarda gençlik yıllarında yazdığım yazı ve şiirlerim çok. Çünkü onları bir zamanlar da olsa ben yazmışım, bana ait. O dönemde çıkmış ürünlerimden hareketle böyle bir sonuç çıkarılabilir. Ancak yaşın kemale ermesi, acı hadislerin bize kazandırdığı tecrübeler kuşkusuz fikir, görüş ve düşüncelerimizi de etkilemiştir. Belki olgunlaştırmıştır. Özellikle 1996 yılı benim için bir dönüm noktasıdır. Ruhumda, beynimde, gönlümde bir inkılâb olmuştur. Özüm aynı, gözüm aynı bakmıyor. Katılığı, şekilciliği, bağnazlığı, yobazlığı, devrimbazlığı, hilebazlığı, istismarı, yalanı dolanı göre göre, her badireden geçe geçe kemâl bir yaşa geldik. Müslüm bey için de bu geçerli. Şunu demek istiyorum; aslında çok ta farklı yerlerde değiliz. Servetimizi kitaba verdik, halen okuyoruz yazıyoruz. Niye? İyi olsun, güzel olsun, hayat yaşanmaya değsin, huzur olsun, mutluluk olsun. İnsan insan olsun diye.
Sevgili Müslüm Üzülmez,
Üretkenliğine, azmine hayranım. Yüreğine, kalemine, diline sağlık. Seni de görmemezlikten gelinen değerler arsında görüyorum. Onun için değerin bir kat daha artıyor. Çok şükür, çok şükür dalkavuklar, şakşakçılar, riyakârlar grubunda değiliz.
Kutluyorum, tebrik ediyorum.
30 Haziran 2008
http://ergani.gen.tr/