“Kimsenin mal ve can güvenliği bulunmamakta, her tarafta asker kaçakları, eşkıyalar yol keser, yağma yapar ve devletin tüm kademelerinde rüşvet alır başını gider. Halk perişan bir vaziyettedir.” (Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama… – Müslüm Üzülmez /18 Mayıs 2018)
Ayrıntılı yasalarla yönetilmeyen toplumlarda gizli rüşvet yok, açık haraç vardır. Memluk, Osmanlı, günümüzde Şeriat ile yönetilen Müslüman toplumlarda her yönetici sahip olduğu makama göre haraç toplar. Şeriat geleneklerine göre, haraç, sahip olduğu makama göre yöneticinin hakkıdır.
-Haracını almayan yönetici işini bilmeyendir.
-Yaptığı işe göre ılımlı haraç alan iyi yöneticidir.
-Yüksek oranda haraç alan kötüdür.
Günümüz Türkiye’sinde, yöneticiler, yasalara göre değil, Şeriat geleneklerine göre haraçlarını almadan görev yapmıyorlar.
Rüşvet, gizli; haraç, açık-seçik toplanır.
İtiraz edilen nedir?
Yöneticiler, göreceli olarak, yüksek oranda haraç topluyorlar. Mahkemeler, resmi dairelerdeki yetkililer, yasalara göre değil, geleneklere göre davranıyorlar.
Şeriat geleneklerine göre; yönetici haracını alır, üstüne hediyeler sunar. Günümüz Türkiye’sinde, haraç, örgütlü biçim almıştır. Her yönetici, kendisini ilgilendiren konuda toplanan haraçtan payını bekliyor.
Maaş, haracı ortadan kaldırıp, görevi ölçülü kılmak için ayrıntılı yasaların ortaya çıkardığı düzenli uygulamadır.
Geleneklere göre, haraç toplayan yönetici maaşa yabancı olur.
Osmanlının son dönemlerinde ve günümüzde Şeriat ile yönetilen toplumlarda, yöneticiler hem haraç toplar, hem de maaş alır. Bu nedenle, haraç ile rüşvet tanımları farklılaşır.
Şeriat ile yönetilen toplumlarda maaş haramdır. Maaş, Batılı ülkelerden taklit edilen uygulamadır.
Ayrıntılı yasalarla yönetilen ülkelerde, rüşvet suçtur.
Bir ülkede; resmi görevliler maaş alıp, aralarında haraç ve rüşvet yaygın ise o ülkede örf ve gelenekler ile ayrıntılı yasalar karmaşık olarak yürürlüktedir. Daha kötüsü, bellekler karmakarışıktır. Böylesi bir ülkede, belleklerde, “Yasaların Üstünlüğü İlkesi, Suçun ve Günahın Ferdi Olma İlkesi, Yargıç Kararı Olmadan Zanlının Suçlu/Suçsuz Olma İlkesi, Yargıda Birlik İlkesi…” sözcüklerden ibarettir; yargı üyeleri bile temel ilkelere inanmazlar.
Kitapların içerdiği bilgiler eksik, kusurlu ve hatalı olabilir. Bu normaldir.
Belleklerin karmakarışık, evrensel mantık ve yöntemin, evrensel insani değerlerin bilinmediği toplumlarda yazılan pek çok eserin içerdiği bilgiler yalan, yanlış, hayali oluşumlarla süslenir. Evrensel ölçülerle yalan, yanlış ve hayali oluşumlar çürütülür. Adaletin olmadığı toplumlarda, yalan, yanlış ve hayali oluşumların yanında hakaret, kin ve nefret suçları açıkça işlenir.
Adalet dengedir. Yasalar, evrensel ölçüler ve gerçekler üzerine kurulmayan adalet hafif dış etkilerle altüst olur.
Adaletin olmadığı toplumlarda kavga-kargaşa-savaş bitmez. İnsanlar aldatılır, tuzaklar kurulur, gerçeklerin peşinde koşanlar, biat etmeyenler düşman kabul edilir.
Toplanan yüksek haracın cezası nedir?
1-Güçlü olanlar toplanan haraçlara el koyar. Örneğin, Suudi Arabistan’da Veliaht Prens, diğer prenslerin topladığı haraçlara el koydu.
Osmanlı’da, padişahlar, sadrazamlar, vezirler… Göreceli olarak, alt kademedekilerin topladıkları haraçlara sıklıkla el koyarlardı. Çoğunlukla, padişahlar, haraçlarına el koydukları görevlilerin kellelerini bedenlerinden ayırırdı.
2-Öte dünyada yanmak.
Yanmaktan kurtulmak için tapınmak zorunludur. Yöneticiler, üstlendikleri görevleri ölçülü yapacak bilgi, beceri ve yetenekten yoksundurlar.
-Üstlerine başarılı gözüküp makamlarını korumak,
-Topladıkları haraçlar nedeniyle öte dünyada yanmaktan kurtulmak için tapınmalarını aksatmazlar.
Selamlar
Nurettin Değirmenci
19 Mayıs 2018