Şerif Kaplan
Gülbaran’ın Gülleri; Sedat Eroğlu dostumun yeni çıkan kitabı, bir süreden beridir okurları ile buluştu.
İlk kez bu ismi duyduğumda hocamda enteresan bir duyu yüreğimi kaplamıştı. Çocukluğumda kalma bir duygu kulaklarımda fısıldıyordu.
Tuhaf bir his. Yüreğimin bir yerinde bir şerler kaynayıp duruyordu.
Sedat Eroğlu’nun on yıllık çalışmasının, alın teri ve göz nurunun ürünü Gülbaran’ın Gülleri, Erganili Düşün, Sanat, Bilim, Siyaset İnsanları Kent Işıkları Yayınları’nca okuyucuyla buluştu.
Gülbaran’ın Gülleri’nde seksen bir düşün insanı, yazar ve şairimizin, kırksekiz bilim insanımızın, on üç basın mensubumuzun, on sanatçımızın, otuz, ses ve sahne sanatçımızın, yirmi beş siyasetçi, belediye başkanı ve milletvekilimizin, seksen sporcu ve spor insanımızın, onbeş dini ve tarihi şahsiyetimizin kısa yaşam öyküsü yer alıyor ve kiminin eserlerinden seçilmiş kısa metinlere yer verilmiş.
Kapak tasarımı Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Sayın tarafından gerçekleştirilen Gülbaran’ın Gülleri’nin “önsözü” Müslüm Üzülmez’den, “giriş” ise Prof. Dr. M. Şehmus Güzel’den.
Eroğlu, üç yüze yakın bilim, sanat ve siyasetle uğraşan Ergani’li insanın hayat hikayesini konu almış. Öteden beri Ergani için söylenen „okumuş-yazmışların“ sayısının yüksek olduğu görüşünü bir anlamda Eroğlu şahsında tescil edilmiş oldu.
Kitapla ilgili bakın kimi yazarlar ne diyor;
Müslüm Üzülmez:
“Gülbaran’ın Gülleri’nde, (…) kadim coğrafyanın çok eski bir yerleşim yerinde/Ergani’de yaşamış veya doğmuş sıra dışı, farklı ve başarılı olmuş insanların yaşam öyküleri anlatılmaktadır.
Derler ki: En çok yazar, şair, çizer, akademisyen, dini şahsiyet, düşünce üreten insan Diyarbakır’dan; Diyarbakır’da da Ergani’den çıkmıştır. Ben diyenlerin yalancısıyım.”
M. Şehmus Güzel ise “giriş’te şunları dile getiriyor:
“Bu kitap aynı zamanda bize Ergani yürüyor ama sadece yürümekle yetinmiyor, düşünüyor, yazıyor, şiir okuyor, gazete çıkarıyor, radyo yayını yapıyor, televizyonu asla ihmal etmiyor, dini görevini yerine getiriyor, tarihini canlı tutuyor, sırtını tarihine dönmüyor, yüzünü dönüyor geçmişine ve geleceğine, siyaset yapıyor, yönetiyor, güzel sanatların bütün kollarında yaratıcılığını ispatlıyor, hareket ediyor, spor yapıyor, eğlenmeyi de biliyor, hayattan yararlanmayı ihmal etmiyor diye sesleniyor. İyi de ediyor.
Bu kitap bize Ergani’nin sadece dört duvardan, iki akarsudan, dört yoldan, bir yüce dağdan oluşmadığını, bu kasabada öteden beri son derece önemli ve ilginç insanların, kadın ve erkeklerin, gençlerin ve çocukların yaşadığını da sergiliyor…“
Kitap son derece hacimli bir yapıt.
Böylesine bir kitabı yazabilmek için nasıl bir metod uygulamış Eroğlu?
Kimi ülkede, bilimsel kurumlarda bu tür ömür törpüsü bir çalışma için on, onbeş veya daha fazla uzman ve araştırmacıdan, bilim kadın ve adamından oluşan sıkı bir takım kurulur, görev bölümü yapılır ve herkes kendi alanında harıl harıl çalışmaya koyulur. Böyle bir işin başarıya ulaşması için çok okumak, çok araştırmak, çok söyleşmek gerekir.
Üç yüze yakın insanın hayat hikâyeleri tek tek yazılacak, tek tek yayınlarından, eserlerinden seçmeler yapılacak ve daha bin bir iş, kolay değildir. Bu sadece Ergani aşkıyla açıklanabilir.
Başta Erganililer olmak üzer bu kitabı Diyarbakırlılar sahip çıkmalılar? Erganililer her ev bir ansiklopedi gibi bu kitabi çocuklarının başucu kitabı yapmalılar. Çünkü her Erganili kasabasının bütün özelliklerini ve Makam Dağı çiçeklerini koklayarak çocukluğunu geçirmişlerin daha sonra neler yaptıklarını bilmeyebilir. Bu kitap onlar içindir. Bu kitapta öğrenmek isteyeceği dünya kadar bilgiyi bulacaktır.
Ama sadece Erganililer değil, Ergani’yi merak edenler de bu kitabı okuyacaktır. Ergani ve Erganililer hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler de.
Bu kitapla Eroğlu sizleri Ergani’yi taşıyor, Ergani’yi de size. Sadece Ergani’yi tanıtmıyor aynı zamanda size insanlarının nasıl düşündüklerini, neler hissettiklerinin ip uçlarını da veriyor.
Bu kitap her eve, bilhassa Ergani’deki her eve, gereklidir. Benden yazması. Gerisi size kalıyor.
06.05.2013
http://www.ozgurhabergazetesi.com/makale.asp?makaleno=1492