Eleştirel Düşünce ve İslam Kitabına Dair

okuma süresi: 8 dk.

Dayım Nurettin Değirmenci’ye yazdığım mektup

Sevgili Dayım,
Eleştirel Düşünce ve İslam” adlı çalışmanı büyük bir zevkle okudum.
Yeğenin olarak; hem çok önemli ve çetrefilli bir konuyu ele almandan, hem de ele aldığın böylesine önemli bir çalışmayı kitap olarak yayınlamaya karar vermenden ötürü sizi kutlarım.
Kitapla ilgili düşüncelerime gelince; görüşlerimi bir biçim, birde içerik olarak kısaca yazmak istiyorum. Bir kitabın kalitesini içeriğinin yanında biçimde etkilemektedir. Görüşlerimin çalışmalarına ve kitabına katkısı olursa, bundan büyük bir sevinç duyarım.

Kitapla İlgili Görüşlerim:

1. Biçim Açısından
Kitabın dizgisi, sayfa düzeni, yazım tekniği, konular arası ilişki, dipnotların (kaynakların) sıralanışı ve kaynakların yazım şekli, numaralandırılması, bazı kaynakların eksik veya olmayışı vs. kötü. Yukarıda değindiğim gibi bir kitabın insanlar üzerinde bırakacağı etki, kitabın içinde yazılanlar yanında “yayın kalitesi”ni biçim de etkilemektedir. Bu nedenle kitabın yeni basımında;
a) Dizgiyi yeniden gözden geçirelim. Yazım hataları var, düzeltelim. (Görebildiğim yazım hatalarını kitap üzerinde işaretleyerek sana gönderiyorum.) Sayfa düzenine özen gösterilsin, bir sayfa düzeni standardı oluşturulsun. Sayfalardan taşmalar vs. dikkat edilsin.
b) Kitabın kapağındaki “Elk. Y. Müh.” Bence çıkartılsın. Kitap mesleki veya teknik bir çalışma olsaydı tamam. Ama, kitap “Eleştirel Düşünce ve İslam” olunca mesleki etiketini yazmaman daha doğru olur kanısındayım. Birde kitabın ismini “Eleştirel Düşünce ve İslamiyet” şeklinde de düşünebiliriz.
c) Kitapta konular arasında kopukluk var. Kaba bir anlatımla daldan dala atlanmış. Bunu gidermek gerek. Bu konuda çalışmana yardımcı olması açısından Kitabı bölümlere ve bölümleri de konulara ayırarak bir “Taslak” sana hazırladım, gönderiyorum. Gelecek-gelen eleştiri, tepki ve katkıları değerlendirdikten sonra kitapla ilgili çalışmanı yeniden gözden geçirirken hazırladığım bu taslağı daha da geliştirerek içerikçe de yoğunlaşman, kanımca konular arasındaki kopuklukları ortadan kaldırdığı gibi hem daha anlaşılır, hem de gereksiz alıntı ve tekrarlar ayıklanmış olunur. Bazı konularda da derinlik zayıf, yavan kalmakta. Konuların içini dolduralım. Birde “İçindekiler” kısmını kitabın sonuna bırakalım.
d) Bazı konularda fazla alıntılar yapılarak konu dışına çıkmalar var. Bazı konularda da bir veya iki alıntıyla konu hakkında bir düşünce ileri sürülüyor. Bir tek alıntı ile bir konu hakkında bir düşünce ileri sürmek ne kadar doğrudur? Kitap gözden geçirilip, yeniden yazılırken bunlara da dikkat edelim.
e) Kitap yeniden basılırken “Bölüm” ve “Konu” başlıkları siyah yazılsın. Altları çizilmesin.
f) Kitapta kaynaklar sıralanırken numaralandırmalarda hata var. Birçok alıntıda ise kaynak belirtilmemiş. Bir kısmında ise eser ismi yazılmayıp, alıntının sadece kimden alındığı yazı içerisinde belirtilmiştir. Kaynak listelerinde belirtilmemiştir. Kitap yeniden gözden geçirilirken bence, kaynaklar baştan sona doğru numaralandırılarak, bir kaynak listesi hazırlanmalı ve kitabın sonuna bu liste konulmalıdır. Ayrıca, yayıncı ve okuyucu çevreleri bir eser hakkında değerlendirme yaparken, kaynakların listesine bakıp, öyle değerlendirme yapmaktadırlar.

2. İçerik Açısından
Yazımın başlangıcında da belirttiğim gibi kitabın hem isim, hem kitabın içerisinde ele aldığın konular açısından girişimin çok cesurane.
Kitapla ilgili düşüncelerime geçmeden önce “yöntem” konusuna değinmek istiyorum. Birincisi, inanılan bir düşüncenin kanıtlanması, yanı herhangi bir düşüncenin doğruluğuna inanılıp, bunun kanıtlanmasına çalışılması (kesin yargı)… Örneğin; İslam ülkelerinde ezber toplumsal ve bilimsel gelişmenin önünde engel olmuştur yargısının kanıtlanmasına çalışılması gibi… İkincisi, bir olayın, bir olgunun, bir düşüncenin olumlu-olumsuz tüm yönleriyle araştırılıp, bir sonuca varma (kuşkulu yaklaşım)… Örneğinin; İslam ülkelerinde toplumsal ve bilimsel gelişimin olmamasında İslami eğitimin rolü nedir? Burada tüm etkiler, veriler araştırılır ve neticede bir karara varılır.
Bu iki “yöntem”den bence ikincisini esas almalıyız. Kitap ilk okunduğunda; sanki kendi düşünceni kanıtlamak, “hocalarımızı mat etmek” için bu çalışma yapılmış, alıntılarda “uç” örnekler seçilerek yukarıda değindiğim yöntemlerden birincisi esas alınmış izlemini vermektedir. Böyle olunca da bana sanki “kaba İslam (-ki deyim bana ait) kaynak alınıp, “seçmece” davranılmakta yani, örneklerde ve kaynaklarda “kaba İslam” önplana çıkartılmış gibime geliyor…
Eğer kitap karşı düşünceyi politik bazda “mat etmek” için kaleme alınsaydı bu belki doğruydu (?) ve olabilirdi. Ve bu küçük ayrıntı da önemli olmaya bilirdi. Oysa kitapta olaya ideolojik yaklaşılmakta; İslam ve bilim, İslam ve eleştirel düşünce karşı karşıya getirilerek İslam ideolojisinin yaratmış olduğu tahribat ele alınmaktadır. Böyle olunca olaya daha derinlemesine bakmak gerektiği kanısındayım.
Kısaca, sanki kitapta kendi düşünceni haklı kılmak, doğru olduğunu kanıtlamak için “kaba İslam” diyeceğim geçmişe yönelik olumsuz (-ki Sivas’ta olduğu gibi bu olumsuzluklar bugünde devam etmekte ve örnekler de çok olabilir!) olay, kişi ve eserler ele alınmakta izlenimi vermektedir.
Dinlerin ortaya çıkışı, evrimi ele alındığında; insani değerlerin oluşturulması, toplumsal yaşamın kurallarının belirlenmesi gibi önemli işlevlerinin de olduğunu unutmamak lazım. Bunları “yok” saymak bizleri yanılgıya götürür. Dinlerin tarihinde kan, gözyaşı, acı, savaş, talan, yıkım, vahşet vs. olayın bir yanı. Diğer yanında da insani hümanizm yok mu? “Tanrı zalimler için vardır-Voltaire” (veya Tanrı zalimler için gereklidir şeklinde de olabilir. Şimdi tam hatırlamıyorum.) kaynağında da bu olmalı.
Bugün bence “kaba İslam”ı çok önemsememek lazım. Çember sakallılar, sarıklılar, cübbeliler, takunyalılar, 99’luk tespihliler, yani cami avlularındaki kalabalıklar “kaba İslam”ın potansiyel güçleri olabilirler… Ama, toplumsal yaşamı bunlar belirlememektedirler. Bu nedenle, bu kesimi “hedef” almanın doğru olacağına inanmamaktayım. Bugün İslami kesimde toplumsal yaşama etki edenler;
a) İyi eğitim görmüş, yabancı dil bilen, çağdaş giyinimli, dünyadaki gelişmeleri takip eden ve yer yer İslami yaşamla modernizmi uzlaştırmaya çalışan İslami aydınlar,
b) İslami gazete, dergi, kitap-yayın, TV-radyo’ların işleticileri, sahibi, çalışan ve yazar-çizerleri,
c) En iyi okullarda öğrenim gören, en iyi okullardaki başarılı öğrencileri seçen ve yetiştiren, en iyi okulları-dershaneleri açan ve kadrolarını temin eden eğitim kurumlarındaki kadrolar,
d) Sayısız vakıf, dernek, cemiyet ve bunların kendi konumlarında uzmanlaşmış, profesyonelleşmiş kadrolar,
e) AP (ve çok azda olsa CHP) içerisinden ve dışından süzülüp gelen MNP-MSP-RP’nin siyasi şemsiyesi altında (Bugün BBP, MHP, DYP, ANAP vs. içerisindekileri de unutmamalı!) yetişen, yetkinleşen ve politikayı çok iyi bilen politik kadrolar,
f) İşyeri kurmayı, para-banka-altın-döviz-repo-rant vs. işlemlerini iyi takip eden ve bu işi iyi bilen iş sahipleri, tüccar, müteahhit, doktor, mühendis vs.’ler,

Yukardakilerin listesini daha da uzatmak mümkündür. Toplumsal yaşama yön veren, etki edenler bunlardır. Bu nedenle; çember sakalılar, cübbeli ve eli tespihli gericilerden, potansiyel güçlerden daha çok topluma yön verirler. Elbiseli ve kravatlı olanlar dikkatle izlenmeli, çünkü bu kesimin (bunlara İslami kesimin beyin takımı da diyebiliriz) büyük çoğunluğun kendileri ve çocukları yurt dışında eğitim görmüş, en az bir veya daha fazla yabancı dil bilen, bilgisayar ve diğer iletişim araçlarını kendi amaçları doğrultusunda (Refah Partisi’nin seçimlerde ki bilgisayardan yararlanması bunun en güzel örneğidir.) en iyi şekilde kullanan politik, kültürel, ekonomik vs. kesim olduğuna inanmaktayım. Bunların yarattığı ve yaratacağı politik etkiyi etkisizleştirmek için bunlara karşı uygun politikalar üretilmelidir.

Dayı,
Belki biraz uzattım ama bunları yazmamın nedeni geçmişteki kara mizah örnekleri (-ki kitabında yer yer örnekleri var.) salt emsal alınmaması içindir. Bence olaylara geniş bakmalıyız. Geri kalmışlığımızın tek nedeni “ezber” mi? ve daha ileri gidip, geri kalmışlığımızın tek nedeni “İslam” mı? Olayın tarihi, dini, coğrafi, sosyal, kültürel ve ekonomik yanları yok mu? Bence olaya bir bütün olarak bakmak lazım. Bunu yaparken de materyalist yorum, diyalektik düşünme önem kazanmaktadır.

Dayı,
Kitapla ilgili gelen tepkileri değerlendirdikten sonra (-ki benimki küçük bir ayrıntı olsa da taşıdığım kaygılarım), kitap yeni baştan yazılırken; daha iyiye varmak için, derinliği ve bilimselliği olan kalıcı ve ses getiren bir eser bırakman için düşüncelerini iyice yoğunlaştırıp, yeniden imbikten geçirerek sağlıklı sonuca varacağını ve bu işi en iyi şekilde başaracağın inancını taşımaktayım. Ha, birde, Önsöz’de (ya da Sunuş) kısaca saf, temiz, inanan, İslami düşünceye sahip insanların (fert olarak dini inançlarını yaşayanların) inançlarına saygılı olunduğu, kimsenin inançlarına karşı olunmadığı gibi, ancak politik İslam’a, İslami bir ideolojik dünya görüşü olarak görenlere karşı (dinin kamusal alana taşımak isteyenlere) olunduğu da vurgulansa iyi olur. Çünkü bilinçli veya bilinçsizlikten, kasıtlı veya bilmeyerekten elma ile armutlar birlikte toplanmaktadır.
Saygı, sevgi ve selamlarımla!..
Kolay gelsin!..

Yeğenin
Müslüm Üzülmez

27 Temmuz 1995

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.