Hüseyin Çakır’a gönderdiğim Bir Yazı
Sevgili Yoldaşım Hüseyin Çakır,
Merhaba. Gönderdiğin Elele özgürlüğe: “zarlar atıldı geri dönüş yok”(*) kitabını okudum. Sizi ve Nabi yoldaşımı kutluyorum. Ellerinize ve yüreğinize sağlık.
Telefonda konuşmuştuk. Bunları burada yeniden yazıp uzatmak istemiyorum.
Kısaca: Kitap güzel, kendini okutuyor. Yeni şeyler söylemenin yanında, okuyunca kafamdaki birçok soruya az da olsa yanıt bulabildim diyebilirim. Keşke baskıya girmeden kitap dosyasını bazı yoldaşlar okusaydı. Neyse, bir araya geldiğimizde bunları konuşuruz. Sadece iki eksikliğe ve birde yazım hatalarına dikkat çekmek istiyorum:
1) Sayfa 121’de yakın döneme ilişkin bazı yoldaşlarımızın kitapları/anıları sıralanmış. Burada Hayk Açıkgöz’ün Anadolulu Bir Komünistin Anıları ve Müslüm Üzülmez’in Yoldaş Koçero’un unutulmuş olması bir eksikliktir. Hayk Açıkgöz’un kitabı bir Ermeni komünistin, Müslüm Üzülmez’inde Diyarbakır’ı (Kürdistan bölgesini) ve özellikle de meşhur Diyarbakır 5 nolu cezaevini anlatması nedeniyle önem taşıdıklarını düşünüyorum.
2) Sayfa 76-81 arasında Ankara Ulucanlar Cezaevi anlatılırken orada o dönem bulunan kardeşim Ali Haydar Üzülmez’in Kutlu ve Sargın yoldaşları karşılaması ve onlarla birkaç kez cezaevinde görüşmeleri olmasına rağmen hiç bahsinin geçmemesi de bir eksikliktir. Oysaki Benim Yoldaş Koçero kitabımda (sayfa 203’te) Ali Haydar Üzülmez’in anlatımıyla aynen şunları yazmışım:
“Bu cezaevindeki günlerimle ilgili özet olarak şunları belirtmekte yarar vardır. Cezaevinde siyasi tutuklu ve mahkûmlarla çok sıcak, samimi ve dürüst ilişkilerim oldu. 21 gün açlık grevi yaptık. Geçmişte Kurtuluş hareketinde üst düzeyde etkin olan ve önemli çalışmalar yapan Mustafa Kemal Kaçaroğlu ve Teslim Töre’nin oğlu Hasan Töre ile sıcak ilişkiler kurdum. Hasan kendisini artık TKP’li olarak kabul etmeye başlamıştı. En önemlisi Kutlu-Sargın Türkiye’ye geldiklerinde onları cezaevinde ben karşıladım. Kutlu ile daha önceden Demokratik Almanya’da ve SSCB’de tanışmıştık. Kendilerine “Cezaevi, Türkiye ve Parti Çalışmaları” hakkında rapor yazıp verdim. Gardiyanlarla kendilerini tanıştırdım. 7 aya yakın Ankara’da kaldıktan sonra Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi’nce tutuklanma kararım olduğu için, tekrar Diyarbakır 5 Nolu’ya döndüm. Ve 24 Şubat 1988’de 5 Nolu’dan tahliye edildim.”
Yazım hatalarına gelince;
Okurken yazım hatalarına odaklanmadığım için fazla üzerinde durmadım, ama gözüme çarpanları da işaretledim. Bunları sayfa ve satır numaralarına göre sana gönderiyorum:
+Önsözün birinci sayfasında (sayfa 15): ikinci paragrafın son cümlesinde “teyzuşun” yazıyor, kanımca teyzesinin olacak,
+Sayfa 339: dördüncü paragrafta HÇ’nin sorusunda “kockoca” yazıyor, kanımca koskoca olacak,
+Sayfa 345: ilk paragrafta iki kez peş peşe “söylenmesinin” yazılmış,
+Sayfa 410: İ. Bilen Hakkında’nın hemen üstündeki paragrafta yazılı üç satır zaten sayfa 409 da fotoğrafın altında yazılmış. Sayfa 410 yeniden yazmanın anlamı bence yok, sırıtıyor.
+Sayfa:570: son paragrafta “hatırlamak değil, katırladıklarımız” diye yazılmış. Kanımca “katırladıklarımız” hatırladıklarımız şeklinde olacak,
+Sayfa 577: üçüncü paragrafın ikinci satırında sonda “Mark’a” diye yazılmış, doğrusu, Marx’a olmalı,
+Sayfa: 580: dokuzuncu sorunun ikinci satırında yine “Mark’a” diye yazılmış, doğrusu, Marx’a olmalı,
***
Marcus Aurelius; “Tüm zaferlerin sırrı, öngörülmeyenin öngörülmesindedir” der. Bence bizde eksik olan şey “öngörülmeyenin öngörülmesi” idi. Bu nedenle tespih taneleri gibi dağıldık ya da sabun köpüğü gibi söndük.
En yakın zamanda başka yoldaşlardan da gelecek öneri, düzelti ve eleştirilerle kitabın gözden geçirilerek yapılacak düzeltiler kitabın daha iyi olacağını düşünüyorum.
Tekrar sizleri kutluyorum. Yoldaşça selamlar.
Müslüm Üzülmez
20 Mart 2018, İstanbu
(1) TKP Genel Sekreteri Nabi Yağcı (Haydar Kutlu) ile Hüseyin Çakır’ın yaptıkları nehir söyleyişi. Kitabın düzenleyicisi de Hüseyin Çakır’dır. (Elele özgürlüğe, Belge Yayınları, 2018)
Not: Hüseyin Çakır arkadaşımız 3 Ağustos 2018’de vefat etti.