Sevgili Heybet Atsız Arkadaşım,
Uzun zamandan beri Ako Mihemed Mîrzadeyî’nin kaleme aldığı ESKİ KÜRT TARİHİ isimli kitabı bulup okumamı istiyordun. Telefonla son görüşmelerimizden birinde yine bahsini etmiştin ve ben de kitabı bulamadığımı söylemiştin. Sağ ol, kitabı okumam için gönderdin ve sayende kitabı okudum.
Kitabı çok önemsediğinizi bilmem nedeniyle kitap ile ilgili görüşlerimi kısaca yazmak istiyorum:
1. Kitabın yazım tekniği, metodu ve mizanpajı kötü. Bölüm sıralamaları karışık, gereksiz ve amacı belli olmayan bir şekilde bazı sayfalarda yer ve şahıs isimleri alt alta yazılmış. Anlatım ise dağınık, rastgele ve çok tekrar var. Yazar yaptığı çalışmayı ve kendini nedense çok övüyor, bu tutum hoş bir tutum değil, bu tutumunu beğenmedim.
2. Mezopotamya’nın MÖ. dönemini anlatırken yazar çok bilmiş havalarda… Döneme dair ileri sürülen düşünceler (yani Hurilere, Gutilere, Mitanilere, Medlere… ait bilgiler) bugün hâlâ bilim insanları ve tarihçilerin üzerinde tartıştığı düşüncelerdir ya da önermelerdir. Ama yazar sanki bu düşünceler ya da önermeleri Kürtlere aitmiş gibi ve kesin doğruymuş gibi yazıyor, hem de ders anlatır gibi. Daha kötüsü Kürt tarih yazımı yerine Kürt propagandası yapıyor desem yeridir. Yazılanların bilimsel bir yanı yok, bence.
3. Böylesi tutumların bilerek veya bilmeyerek Kürt Tarih Yazımına ve bu konuda yapılan önemli ciddi çalışmalara gölge düşürdüğüne inanıyorum. Anlatılanların çoğu tarihçi Herodot, Yunanlı filozof, yazar, tarihçi ve asker Ksenofon ve coğrafyacı Strabo’un anlatımlarına dayanıyor. Ve bu anlatımları kendisi yorumlayarak veya eğip bükerek yapıyor. Biliyorsun, TC kurulduktan sonra, Kemalistler “Güneş Dil Teorisi” diye bir saçmalığı gündemlerine almışlardı. Bu teoriye göre tarihi süreç içerisinde Anadolu’da ve Mezopotamya’da bulunmuş birçok uygarlığı/medeniyeti Türklere mal etmeye kalktılar. Bu teoriye göre Sümerler, Hititler, İskitler… Türk’tür ve medeniyeti de dünyaya Türkler yaymışlardır. Mustafa Kemal’in bile Adana-Mersin’deki Fellahların “Eti Türkü olduğu” söylediğini söyleyenler var. 1990’lı yıllarda maalesef bazı Kürt yazar ve çizerleri de aynı hatayı işlemeye başladılar, birçok tarihsel şahsiyeti, yerleri, efsaneleri Kürtlere mal etmeye kalktılar. Mesela Kürt yazar Cemşid Bender yanlış değilim ise KÜRT TARİHİ VE UYGARLIĞI kitabında İbrahim Peygamber ile Şair Fuzuli’nin Kürt olduğunu yazdığını hatırlıyorum. Ako Mihemed Mîrzadey da hiçbir dayanağı olmadan “Sümerlerin Kürt klanı” olduğunu, “Azeri olarak bilinen insanlar da aslen Kürt’tür” demekte bir sakınca görmüyor ve yine Hititlerin tanrı ve tanrıçalarının da Kürt tanrı ve tanrıçaları olduğunu söylüyor. Etkileşim farklı bir şeydir, ait olma ise başka bir şeydir.
4. İnsanlar gördüklerini, duyduklarını, okuduklarını belleklerinde sahip oldukları kavramların sayı ve niteliğine göre anlar. Örneğin bir Türk’ün belleğinde eğer Kürt eşittir “bölücü” ya da “eşkıya” olarak yer etmişse siz ne anlatırsanız anlatın, Türk kendi sahip olduğu kavrama göre hareket edecektir. Ako Mihemed Mîrzadey için de Asurların, Farsların, Mısırlıların yöneticileri kötüdür, kan dökücüdür, zalimdir. Ama Huriler’in, Mitaniler’in, Medler’in (yazarın deyimiyle Kürtlerin) yöneticileri çok iyidirler. Böyle bir düşünce doğru olabilir mi? Bizler analitik düşünerek geçmişte yaşananları anlamaya çalışmalıyız.
5. Yine, yazar kitabın başında “duygu ve hislerden uzak bir şekilde objektif olarak Kürt tarihini olduğu gibi yazmak ve yanlışlıkları gösterip doğrusunu yazmaktır” diyor. “Duygu ve hislerden uzak” olan Mîrzadey nedense kitabının başından sonuna kadar hep Farsları/Persleri anlatırken “dilenci ve hizmetkâr kıyafetli” olduklarını söyleyerek onları küçümsemek veya aşağılamak istemekte ve bir tarihçiye uygun olmayan bir davranış sergilemektedir.
6. Bizler yüzyılımıza ait düşünce ve kavramlarla geçmişi, özelliklede MÖ. dönemi anlama ve anlatmaya çalıştığımızda hata yapmış oluruz. Kendimizi o günlere ışınlayıp onların düşünme biçim ve kavramlarıyla düşünmeliyiz. Ulus, millet, ırk, yurt, vatan gibi kavramlar 19. yüzyıla, yani modern dünyamıza ait kavramlardır. Yazar bilerek veya bilmeyerek bu hatayı işliyor.
7. Bana göre bugün anladığımız anlamda MÖ.’ki dönemlerde bir Kürt ulusu yok. O zamanın Kürtçesinin değişik lehçelerinde konuşan aileler, klanlar, aşiretler var. Ve tabi başka dillerde de konuşan yine aileler, klanlar var. Kim güçlüyse o başa geçmiştir, diğerleri de zorla ya da gönüllü başa geçenin yönetimini tanımış ve yanında yer almıştır. İttifaklar ve ilişkiler çıkar ilişkilerine göre biçimlenmiştir. Medler’in yıkılışını ele alalım (Tamamen Herodot’un anlatımına dayanmaktadır. Bu kitabı okumadan önce, yakın zamanda Herodot’un TARİH kitabını okumuştum). Med devleti yıkılıp Farslar/Persler yönetime gelince hemen hemen bütün kuvvet komutanları ve bürokratlar eski Med devletinin komutan ve bürokratlarıdır. Devlet yönetimini ve sosyal yaşamı örgütlemede Medler’in bıraktığı miras sürdürülüyor. Kürtlük veya Farslılık bilinci olmuş olsa şayet, böyle bir tablo oluşur mu? Düşünmeliyiz!
8. Kitabı okurken kafamda baştan mektup yazma fikri olsaydı, notlar alarak daha geniş ve ince dokuyarak mektubumu yazardım. Bitirdikten sonra sizin kitabı çok önemsediğinizi aklıma takılınca bir genelleme yaparak bu mektubu yazdım. Önemsediğiniz bir kitap hakkında böyle olumsuz şeyler yazdığım için kusuruma bakma. Her söylenene, her yazılana inanmamalı, analitik bir şekilde yazılanları akıl süzgecinden geçirmeliyiz. Bizler komünist bir geçmişi olan insanlarız. Diyalektik düşünme hayat felsefemiz olmalıdır diye düşünüyorum.
Kitabı gönderdiğiniz için teşekkür ederim, sağ ol yoldaşım.
Selam ve sevgiler.
Müslüm Üzülmez
14 Ağustos 2021/Ayvalık