Fatih Salık’a Yazdığım Mektup

okuma süresi: 4 dk.

Sevgili Arkadaşım Fatih Salık,

Yazımla ilgili düşüncelerini yazmana sevindim. 30 yakın arkadaşa yazımı gönderdim, gelen yanıtlarda yazının çok güzel olduğu ve kutlamalar vardı. Sadece siz yazıma ilişkin düşüncelerinizi yazdınız ve ardından da Ali Haydar Üzülmez yazdı. Her ikinize de çok teşekkür ederim.

Sevgili Fatih, yazımın amacı insanlarımızın bugün Afganistan’da olup bitenlerin perde arkasını, hangi projelerin bir sonucunu olduğu konusunda biraz beyin jimnastiği yapmalarına yardımcı olmak içindi. 2017 yılında kaleme aldığım bu yazıyı bu nedenle paylaştım. Yazım Afganistan’la doğrudan ilgili değil, bunun çok ötesinde Müslüman halkların bugün içinde bulundukları duruma nasıl geldiklerine ilişkin genel bir çerçeve çizmekti. Yazının başlığı zaten bunu çok güzel göstermektedir: “Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları(*)

Senin yazınla ilgili bir iki konuda düşüncelerimi yazmak istiyorum (Biraz bekledim belki arkadaşlar da bir şeyler yazar diye, bu nedenle hemen yanıt vermedim):
Yazında; “Gelişmelerin sadece sosyalist ülkeler dikkate alınarak planlanmadığını görmek mümkündür. Çünkü öyle olsaydı Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra olaylar biterdi,” diyorsun. Benim yazının içeriğine baktığımızda, bugün Afganistan’da olup bitenler ABD’nin bir projesinin neticesidir diyebiliriz. Bu projenin amacını ise yazımda Tarik Ali’nin aktarımı ile Brzezinski çok güzel açıklamaktadır: “Dünya tarihine bakışta daha önemli olan hangisiydi, Taliban mı? Yoksa Sovyet İmparatorluğu’nun düşüşü mü? Sorun yaratan birkaç Müslüman mı? Yoksa Orta Avrupa’nın kurtuluşu ve Soğuk Savaşın sonu mu?

SSCB dağıldıktan sonra Afganistan’da ve başka yerlerde suların durulmaması, siyasal İslamcı düşünce ve olayların hız kesmemesi nedenine gelince;
ABD Dünya genelinde eğit-donat yöntemiyle binlerce mücahit yetiştirdi. Bunlardan bazıları Batı’dan, ABD’den umduklarını bulamayınca İslam’a sarıldı, Batı’ya ve ABD’ye sırtlarını döndüler. Bu da olayların bitmemesine, bildiğimiz gelişmelere nedenlerden biri oldu.

Ayrıca, SSCB yıkılınca Müslüman ülkelerde aydınlarının birçoğunda sol-devrimci/sol-milliyetçi ya da sol-İslamcı düşünceler hüsrana uğradı. Şok yaşandı. Sosyalist/devrimci düşüncelerin yerini Kuran ve ilkel şeriatçı düşünceler aldı. (ABD’nin projesinin bir amacı da bu değil miydi?) Tabi burada gelişmişlik ve geri kalmışlığı, refah ve yoksulluğu da unutmamalıyız. Kurtuluş İslam’da aranmaya başlanınca, Müslüman din adamları, aydınlar, gençler Batı’nın tüm kurum ve kuruluşlarına cephe aldı. Batı, Hıristiyan karşıtı bir politika benimsendi, (ama Müslüman Müslümanın canını almaya başladı). Senin de yazdığın gibi; “Müslüman ülkelerde meydana gelen bütün bu olaylar hem tesadüf değil hem de amaçsız değil.” Bu da ABD planının başka bir boyutu ya da yanı olduğunu düşündürüyor. (Ali Haydar’ın yazdıklarına katılıyorum.) İslamcı olayların devam etmesinin nedenlerinden biri de buradan geliyor.

EK: İkinci yazında: “hep tekrarlanan bir gerekçeye itirazım var. Birincisi, tüm anlatılanlar bu gelişmelerin Batı’nın kontrolü altında olduğunu doğruluyor. Yani, zaten bölgenin kontrolünü ele geçirmişler demektir. İkincisi petrol ve başka zenginliklerin ele geçirilmesi ile ilgili. Bu zenginlikler ya doğrudan ya da ülkelerin yöneticileri aracılığıyla zaten Batı’nın kontrolündedir. Bu alanda ülkenin inisiyatifinden söz etmek bile mümkün değildir,” diye çok güzel bir tespit yapmışsın. Zurnanın zırt dediği yere işte burası olduğunu düşünüyorum. Bu enerji kaynaklarının, yeraltı yer üstü zenginliklerinin devamlı Batı’ya akması için iki şeye gereksinimleri vardır. Birincisi, asalak, hırsız ve ceberut yöneticilerin devamlı başta kalması. İkincisi ise, bu hırsız, ceberut yöneticilerin başta kalması için namuslu insanların, gerçek yurtseverlerin, demokratların alternatif bir güç, birlik oluşturmamaları gerekir. Bu nedenle ilkel İslamcılık insanlara kurtuluş diye sunuluyor. Müslüman Müslümanın kanını dökerken, diktatörler koltuklarında oturuyor. Suudi Arabistan da yönetimin değişmesini hangi Batı ülkesi ister? Boşuna mı deniliyor: “Paralar Batı’ya, silahlar Doğu’ya akıyor”.

Sonuç:
Hani her ağacın kurdu kendi içinde olur deniliyor ya, artık ağacın kurdu sadece kendi içinde değil, kurtçuklar dünya genelinde tüm Müslüman halkları ve onların kurumlarını tehdit ediyor. Kısacası: ABD bombanın pimini çekti Müslüman halkların ortasına/kucağına bıraktı.

Tekrar teşekkürler. Tüm arkadaşlarıma en halisane duygularla selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

(*) “Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları” başlıklı yazım 31 Ağustos 2021’de yayımlandı.

Müslüm Üzülmez
1 Eylül 2021

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.