Sevgili Kardeşim Ali Haydar;
Svetlana Aleksiyeviç’in İkinci El Zaman-Kızıl İnsanın Sonu ve Gün Zileli’nin Sovyetler Birliği’nde Devlet Terörü ve Gulaglar(1) kitaplarını okudum, senin de okuman için gönderiyorum.
Kitapları okumadan önce bazı şeyleri tam olmasa da bölük pörçük biliyordum. Ama kitapları okuyunca düşüncelerim biraz daha netleşti. Kısaca:
1. SSCB’de yaşananlar karşısında insanın ‘bu kadar da olmaz’ diyesi geliyor. Düşünsene, komünist parti komünistlere karşı tuzak kuruyor ve komünist komünistin kurdu olmuş,
2. Kitaplarda verilen rakamlar ve anlatılanlar abartılı olabilir, ama olayların kendisi ve biçimi çok düşündürücü. Ekim Devrimi sonrası Lenin’le başlayan süreçte, özelikle de Stalin döneminde Sovyet Devrimi’ne katılmış nerdeyse hiçbir devrimci/komünist sağ bırakılmamış, SSCB’nde düşünce üreten kadrolar tümden yok edilmiş,
3. ‘Demir yumrukla götüreceğiz insanı mutluluğa…’(2) denilerek; çalışma kampı, tek tip eğitim, propaganda, açlık ve sopa etkisiyle insanların ruhu zincire vurulup yaşam askıya alınmış, insanlar gölgesinden korkar olmuş. Haksızlıklar karşısında ses çıkarmama yaşam biçimine dönüşmüş. Sonuçta alkol, yılgınlık, muhbirlik ve komünist gibi görünme yaygınlaşmış. Devrimci hayaller ve ütopyalar böylece komünistlerin kanında boğulmuş ve komünist sistemin yıkılması ta en baştan kaçınılmaz kılınmış. Ve bu gidişat nihayetinde ‘Kızıl İnsanın Sonu’nu getirdi: SSCB yıkıldı ve enkazdan başka geriye bir şey kalmadı. Geçmişte uygulanan akıl dışı uygulamalar ve bu yıkım sadece SSCB’nin değil, dünya komünist/devrimci hareketinin kaderini değiştirdi,
4. Biz, geçmişte SSCB’ni hem alkışladık, hem savunduk: Fena yanılmışız! Yanılgımız bizim kendi suçumuz olmayan türden olsa bile, yanılgıya meydan vermiş olmamız yine de kendi eksikliğimiz. Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu bir taşra kasabasında doğup büyümenin, aileden gelen kültürel mirasın sınırlı oluşunun, sosyalizme ve dünya sosyalist hareketine yeterince vakıf olamayışın, Avrupa dillerinden hiçbirini bilmeyişin olası etkilerini küçümsemiyorum ama bizimkisi daha çok kitabî bilgilere safça inanmaktan kaynaklandı. Analitik düşünmeyi refleks edinmeden körü körüne kitabî bilgilere, Moskova kaynaklı söylemlere inanmamız ve Parti’ye aşrı güven duymamız buna neden oldu diye düşünüyorum. Tabii ki ‘soğuk savaş’ ve anti-komünizmin de bunda büyük bir payı var,
5. Berlin Duvarı yıkılınca her şey apaçık ortaya çıktı, pislikler bilinir oldu. Bizler ‘aldatılmış’ komünistleriz, bilgisizliğimizden cellatları savunmuşuz; cellatlar umutlarımızı kuşatmış, düşünce ve yürüyüşümüzde bizlere ‘yoldaş’ olmuş,
6. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nin en kötü döneminde burada defalarca zulüm gören iki kardeş olarak, biz, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nden yakınıyoruz; yıllardır hak, hukuk, adalet ve insan haklarını savunarak cezaevinde yapılan işkenceleri, uygulamaları kamuoyuna anlatmaya çalışıyoruz. Meğer beterin de beteri varmış, övündüğümüz SSCB’nin saklı arka yüzüne bir bak: Tam bir facia! Mezbahada hayvan boğazlar gibi ‘halk düşmanı’ kisvesi altında komünistler ve devrimciler ‘kurban’ edilmiş,
7. Kardeşim, tek tesellim bizlerin pis ve yanlış işlere hiç bulaşmamış olmamız. Ta baştan, insanî ve ahlaki değerleri rehber edindik, vicdanımızın sesine uyduk, mazlum insanların ve halkların yanında olduk, özgürlük ve demokrasi istemimizi de her koşulda haykırdık ve bunların bedelini de çok ağır ödedik. En önemlisi de bugüne dek devrimci duruşumuzu ve onurumuzu korumasını bildik!
Gözlerinden öpüyorum.
Aben/ Müslüm Üzülmez/ 2 Ekim 2021
Not: Bu mektup, 29 Mart 2023 tarihli “Bazı Şeyler Maalesef Unutulmuyor” başlıklı yazımda konuyla örtüşmesi nedniyle yer almıştır.
(1) Gün Zileli, Sovyetler Birliği’nde Devlet Terörü ve Gulaglar, Kaos Yayınları, Nisan 2021, İstanbul.
(2) Sıkça kullanılan bir Sovyet sloganı. Aktaran: Svetlana Aleksiyeviç, s.386. İkinci El Zaman/Kızıl İnsanın Sonu, Kafka-Epsilon Yayıncılık, Çev: Sabri Gürses, 2020.