Enver Yorulmaz
Uzun süredir büyük bir sabır ve metanetle, Ergani’yle ilgili bilgi, belge ve her türlü dökümanı toplayıp ayrıntılı bir yapıt hazırlamanın yoğun çalışmaları içersine giren değerli araştırmacı Müslüm ÜZÜLMEZ, nihayet 767 sayfadan oluşan ve Ergani’yle ilgili adeta ansiklopedik yazılar içeren; “ÇAYÖNÜ’NDEN ERGANİ’YE UZUN BİR YÜRÜYÜŞ” adlı kitabını piyasaya çıkardı.
Yoğun bir çalışmanın değerli bir ürünü olan eserle ilgili olarak ÜZÜLMEZ şunları söylüyor; “Ben ve kuşağım için Erganili, Diyarbakırlı ya da Doğulu olmak bambaşka bir şeydi.” diyor ve görüşlerini şöyle sürdürüyor; “Devrimci duygu ve düşüncelerin kilitlendiği düğüm noktası, daha doğrusu isyankâr ruhlarımızın anavatanıydı yöremiz bu bir. İkincisi, her toplumun tarihi, aynı zamanda onun yaşam öyküsüdür; ilkesinden hareketle; her ilin, her ilçenin ve hatta her köyün bir öyküsünün de olduğuna inanmaktayım: Erganiler kendi yaşam öykülerini bilmelidirler diye düşünüyorum. Bu dürtülerin yanında, beni bu kitabı yazmaya iten diğer bir neden de biraz vefa ve biraz da “nereden nereye” geldiğimizin bilinmesini istememdir diyebilirim.
Ergani, Diyarbakır’a bağlı bir ilçemiz olup, tüm Anadolu kasabalarının yazgısını yaşamaktadır” diyen yazar, sözlerinin diğer bölümünde yöremizle ilgili görüşlerine şöyle davam ediyor:
“İşsizliğin dizboyu olduğu, sıradan sıkıntılar içinde yaşamın hüküm sürdüğü bir yer oluşudur. Olsun! ‘Ne demiş uçurumda açan çiçek! Yurdumsun ey uçurum!’ bizimki de o hikâye…”
Kitapla ilgili sunuş yazısında görüşlerini sürdüren Müslüm ÜZÜLMEZ, bakınız cümlelerini nasıl sürdürüyor:
“Kitabımda Ergani’nin tüm yönleriyle tanıtılması veya anlatılmasına gitmeyeceğim. Ergani üzerine yazılanları farklı biçim ve üslupla olsa dâhi yazmam, kaleme alınanların tekrarı olur. Bu nedenle; Ergani’nin idari ve coğrafi yapısı, folkloru üzerine üzerinde pek durmadım. Çünkü bu konularda yayımlanmış çalışmalar var…”
Görüşlerine devam eden ÜZÜLMEZ, bazı gözlem ve düşüncelerini tarihi ve kutsal mekânları, Ergani’de yetişmiş düşünce üreten aydınlarımızı, yazar, çizer ve şairlerimizi, ayrıca, mesleklerinde ve işlerinde kendilerini tanıtıp sevdiren insanlarımıza yer verdiğini anlatıyor. Eserin oluşmasına katkıda bulunanlara da ayrıca teşekkür etmeyi, önsözünde ihmal etmiyor.
Altı bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde Ergani ilçemizin ve yöresinin coğrafi konumu, akarsu ve bitkisel yapısı, iklim, nüfus ve etnik oluşumunu anlatan yazar, ikinci bölümünde ise şu başlıklara yer veriyor; Tarihöncesi uygarlıklar, Çayönü’nün önemi ve onbin yıllık tarihiyle ilgili açıklamalar; Ergani’nin yazılı tarihi, İslamiyet’ten önce ve İslamiyet’ten sonraki dönemler.
Üçüncü bölümde daha ziyade gezginlerin gözüyle Ergani tarihine eğilen Müslüm ÜZÜLMEZ, dördüncü bölümde kutsal mekânları dile getiriyor. Sosyal yaşamın yer aldığı beşinci bölümde ise eğitim, sağlık, beslenme, spor, basın, sanayi çalışmaları ve ömür tüketilen kahvehane gibi mekânların anlatımına ağırlık veriyor.
“Çayönü’nden Ergani’ye Uzun Bir Yürüyüş” kitabının altıncı bölümünde ise farklı simalara yer veren yazar, renkli insanlar, yazarlar, çizerler, şair ve sanatkârların tanıtımına önemli bir yer ayırıyor. Bu simalar arasında şüphesiz Ergani’nin “Nuh’un Adamı” gibi, ölümsüz eserleriyle tanınan ve bugün artık aramızda olmayan değerli şair ve eğitmen Enver ATILGAN, Ergani şiirleriyle kısa sürede kendini tanıtan Av. Vecdi SUBAŞI, yine şair ve ressam ağabeyimiz Osman AKÖZEL; Feyzi KARADENİZ, Yaşar ÖZTÜRK, Şehmus GÜZEL; renkli simalarımızdan Muhtar Sakine, Remzi İPEK, Tahir KAN, Gazozcu Neco, Fotoğrafçı Haydar, kırtasiyeci Adil ÖZTÜRK, ve Şerafettin GÜNELİ gibi sevilen ve sayılan meşhur insanlarımıza da yer veriyor.
Kitap hakkında gerekli bilgileri bize ayrıca yazdığı bir mektupla bildiren değerli hemşehrimiz Müslüm ÜZÜLMEZ, konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getiriyor;
“Çayönü’nden Ergani’ye Uzun Bir Yürüyüş” kitabını kendi olanaklarımla bin adet bastırdım. Tanıdık ve çevreme dağıtmaya başladım. Fiyatı 50 YTL’dir. Büyük bir masrafa girdim, umarım kitaba gösterilecek ilgiyle bunu karşılarım.”
Daha sonra görüşlerini yansıtmaya çalışan ÜZÜLMEZ, mektubuna şöyle devam ediyor:
“…Bizler birçok konuda farklı düşüncelerde olabiliriz. Bence önemli olan bu farklılığa rağmen birbirimizi anlamaya çalışmak, tahammül etmek, dayanışma içersinde olmak ve birbirimizden öğreneceğimiz çok şeyin olduğunu bilmektir diye düşünüyorum. Kitapta şahıslarla ilgili kısmı hazırlarken, edindiğim bilgi ve belgeler oranında bir şeyler yazmaya çalıştım. Kimseyi övme veya yerme gibi bir amacı hiç gütmedim. Tek istediğim, geriye hoş bir şeylerin kalması, Ergani’ye ilişkin bir başvuru kaynağı olabilmesidir. Tabii, kitabı kendi penceremden baktığım şekliyle de yazdığım inkâr edilmez. Bu nedenle; kitapla ilgili düşüncelerinizi de almak isterdim…”
Bugüne dek insanlarda en çok dikkat ettiğimiz özellik, düşüncesi ile davranış biçiminin birbirini tutuyor mu, tutmuyor mu? Yaşam biçimi ile taşıdığı fikirler arasında uyum oranı hangi doğrultuda! Bizim gibi yazarlar genelde hümanist bir düşünceye sahip olduğu için, her şeyden önce kişileri rengiyle, diliyle, inanışıyla fikir ve görüşleriyle olduğu gibi kabul edip ona karşı saygı ve sevgi duyma yapısına sahip… Herkesi sevmek zorunda olmayabilirsiniz ama saymak zorundasınız. Adına kim ne derse desin; o yüce yaratanın varettiği en büyük değer olan insanları sahip olduğu özelliklerden ötürü aşağılamak, ezmek, hakir görmek, küçümsemek veya kınayıp insanlık dışı işlemlere tabi tutmak kimsenin hakkı olmamalı.
Yaşadığımız süreç içersinde gerçekleri olduğu gibi görmek ve kabullenmek bir bakıma yüce bir değeri oluşturuyor. Diğer bir deyişle, gerçekçi olmak ve ona göre davranmak, başarıların en önemlisini içeriyor. Her insan kendine göre doğru bulduğu konularda tarafgir olabilir. Bunu daima saygıyla karşılarım. Fakat; bir insan kafasında uzun vadeli fikir ve düşünce taşıdığı halde, bunun tam karşıtı davranış ve yaşam biçimini ortaya koyuyorsa, böyle bir hareketten elbette ki üzüntü duymamak olası değil… Hoşgörü, erdem ve olgunluk kendini bilenlerin işidir. Tüm insanların demokratik ve laik davranış biçimleri içersinde, insanca ve hakça yaşayabilmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerekir. Aydınlara ve toplum için kavga verenlere düşen en önemli görev de bence bu olmalıdır.
Tüm çabamız insanlara bu güzellikleri aktarmak ve vermek olduğuna göre, bu alanda atılan her adıma omuz vermek elbette ki başta gelen görevimizdir. Aslında ortaya koyduğumuz temel amaç da bunu gerektiriyor.
Birbirimize tahammül etmek, kabullenmek ve benimsemek, bir bakıma toplumun huzuru ve mutluluğu için en geçerli kuraldır. Farklı fikir ve görüşte olan insanların varolduğu bir dünyada yaşamak herkese daima güzellik ve mutluluk getirir. Yıllar yılı bunu uygulamayan toplumlar daima bedelini ağır bir şekilde ödeme acısına düşüyor.
Bizlerde de gücümüzün yettiği oranda, daima bu sancıları görmenin mücadelesini vermek durumunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşımız Müslüm ÜZÜLMEZ, bir yandan güzel Ergani’nin çok yönlü tarihini geniş bir şekilde dile getirirken, diğer yandan, yukarıda sözünü ettiğimiz olması gereken hoşgörü ve zengin kültür değerlerine eğilerek bu çabayla büyük emek verdiği eserini oluşturmuş durumda. Değerli sanatçımızı bu güzel yapıtından ötürü içtenlikle kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz.
Not: Devamında özgeçmişim ve kitap istenecek adres ve telefon numaraları bulunmaktadır.-M. Üzülmez
Yeni ÇABA
Kültür Sanat Ekonomi ve Aktüel Dergi
Mayıs-Ağustos 2005