Şevket Beysanoğlu
Şair, araştırmacı yazar, kimyager Müslüm Üzülmez, hayatı ve eserleri hakkında şu bilgileri vermektedir:
“05/11/1950 tarihinde (Nüfus Cüzdanıma göre) 5 erkek, 3 kız kardeşin en büyüğü olarak Ergani-Saray Mahallesi’nde dünyaya geldim.
İlk, orta ve lise öğrenimimi Ergani’de okudum. 1968 -1969 lise yıllarında devrimci harekete ilgi duymaya başladım.
Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü 1976 yılında bitirerek Kimya Mühendisi oldum. 1976 yılında evlendim.
1977 yılı sonlarında 4 ay kadar Diyarbakır Belediyesi’nde vekâleten Temizlik İşleri Müdürlüğü yaptım. Sonra buradan ayrılarak 1978-1979 yıllarında Diyarbakır Tekel İçki Fabrikası’nda Kimya Mühendisi olarak çalıştım.
1979 yılı sonunda Tekel İçki Fabrikası’ndan ayrılarak merkezi Ankara’da bulunan DİSK’e bağlı BAYSEN (Bayındırlık İşçileri Sendikası) Sendikasının Doğu ve Güneydoğu Bölge Organizatörü olarak çalışmaya başladım. 12 Eylül hareketiyle sendikadaki görevimize son verildi, sonra da sendikanın kendisi kapatıldı.
1981 yılında kısa devre askerlikten yararlanarak, Burdur’da 4 ay askerliğimi yaptım.
7 Ekim 1982 yılında İstanbul’da Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyeliğinden yakalandım. Diyarbakır’a getirildim. Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi 141-142’den 5 yıl ceza verdi. Yargıtay 12 Eylül sonrası da faaliyetlerime devam ettiğim için 1402 sayılı yasa gereği kararı bozdu, 6 yıl 8 aya çıkartılmasını istedi. 1984’de davam devam ederken tahliye oldum. 141-142 Türk Ceza Kanunundan kaldırılınca dava dosyam kapandı.
1984 yılından beri İstanbul’da yaşamaktayım. Birçok işe girip çıktıktan sonra 1990 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde mühendis olarak çalışmaya başladım. Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ile İşletmeler Müdürlüğü’nde (Temizlik İşleri Müdürlüğü) değişik tarihlerde Müdür Yardımcılığı yaptım. Halen Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nde teknik eleman olarak çalışmaktayım.
Şu ana kadar: beş çevre ilgili, dört şiir ve bir mizah kitabım yayınlandı.
‘Ergani’ ile ilgili bir çalışmam ise devam etmektedir.”
Müslüm Üzülmez’in basılmış eserleri şunlardır:
- Kalorifer Kazanı Yakama Kılavuzu, 1991.
- Ülkemizde ve Dünya’da Hazırlanmış Temel Çevre Politikaları ve Yasal Düzenlemeler (Mevzuat), 1993.
- Motorlu Taşıt Sürücüleri ve Sürücü Kursu Öğretmenleri İçin Çevre El Kitabı 1995.
- Ateşçi ve Kalorifercinin El Kitabı, 1991, 2. Baskı 1994.
- Döküm Sanayi ve Çevre, 1993.
- Doludizgin Yaşamak -Şiir 1994.
- Gelincik Yurdunda Bahar -Şiir 1996.
- Gülme ve Karpuzun İronisi: Ben Bölmeden Geldim Komutanım -Düz Yazılar 1999.
- Hazinenin Anahtarları (Baba-Oğuldan Şiirler) 1999.
- Gecenin Islığı -Şiir 2002.
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLERİ:
Aşkınla Beni Vurma
Kirpiklerin gölgelediği gözlerin ışıltıları
ve dalgalı saçların arasında
bir yelkenli gibi rüzgarda uçuşan
engin denizlere açılmanın sarhoşluğuyla
öpüşlerinde yaşamı yakaladığım
sevişine kurban olduğum
hayalimdeki aşkımın
kızıl gülü…
Bırak!
Seninde yüreğin yansın
sevdan ateşiyle yanan
bu ateşle özdeş
yüreğimin yanında.
Yok yüreğinle yanmayacaksan,
yok yaralı gönlüme melhem olamayacaksan,
yok çatal göğsünde beni kollarına almayacaksan,
yok sevgiden damıtılan ışığınla
beni aydınlatmayacaksan?!..
O zaman
aşkınla beni vurma!
Ben zaten
fitili ateşlenmiş bir dinamit kuyusuyum.
Çıkarsız İlişkilerin İnsanını Arıyorum
En kötüsü ne
biliyor musun?
Sürme çekmiş geceleri değil,
paramparça duygularımın
derinliklerine işleyen yalnızlık.
Susuzluktan çatlamış toprak
aşka susamış dudak
hasretten yanmış yürek
gibi ben
bilinciyle
yüreğiyle
inancıyla
çıkarsız ilişkilerin insanını
arıyorum.
(Gençlik Yurdunda Bahar’dan)
Yeni Bir Yıla/Bin Yıla Girerken
televizyonlarda:
aynı isimler
aynı şarkılar
aynı sunucular
programlarda:
dalgalı takma saçlar
abartılı topuzlar
abartılı makyajlar
ve
daha ışıltılı
daha şıkırtılı
daha çok silikon
daha çok smokin
daha ok briyantin
daha çok maskaralık
ve de
daha çok oryantal.
kızlar biraz daha sarışın
dünya biraz daha boyalı
yaşam biraz daha sunî
bir yılbaşı daha kutlandı.
dünya yeni bir yıla
yeni bir bin yıla girdi.
ben ise… yine yalnızlığa!
yalnızlığımla ne zaman vedalaşancığım?
Haber ve Yorum Tellalları
bildiğimiz baykuş konuşamasa da…
bildiğimiz yarasa yazamasa da…
sözlerle seslerin,
görmeyle renklerin kuşatmasında
kudret tanrılarının zangocu
o kadar çok
konuşan baykuş var ki televizyonlarda,
o kadar çok
yazan yarasa var ki gazetelerde…
ve çerçi-tellâl sentezi iğdiş edilmiş zâde
ve dişiliğini pazarlayan âfet-i devran
ve insan kılığına girmiş şeytan
ve daha nice uğursuz ve geviş getiren…
midem bulanıyor
sanal yaratılan ses ve renklerden.
(Gecenin Islığı’ndan)
Oy Havar
“Diyarbakır etrafında bağlar var
Fitil işler yüreğimde yara var.”
türküsü çalınıyor radyodan.
Yüreğim yanarak dinliyorum.
Nasıl dinlemeyeyim?
Asıl şimdi yüreklerde
fitil işliyor yaralar.
Diyarbakır’ın etrafında da yok bağlar
bağların yerine kalın surlar var.
Şimdi Diyarbakır küskün
Dicle nazlı nazlı akmıyor
Fırat’ta suskun
karabulutlar üstüne çullanmış Karacadağın
Karacadağ hırçın.
Gelin görün!
Asma tevekleriyle değil,
Zindanlarla örünmüş
Diyarbakır
kara taştan dostlara haber salın.
oyyy havarrr…
(Doludizgin Yaşamak’tan)
Öfkenin Bağrında Büyuyenler
duyguların paramparça
yaşamın amansız
ve bazen de
anlamsız,
açıkgözlerin
bir tilki kadar kurnaz
bir yılan kadar sinsi
bir alıcı kuş kadar zalim
olduğu
açlık hastalık ve zamansız ölümlerin
eksik olmadığı
sıkılan yumruklarda
atan yüreklerde
öfke patlamalarının
ve bazen de ölüm sessizliğinin yaşandığı
kavga toprağı, kırsalda doğan
ve bıçak sırtı varoşlarda yetişenlerin öfkesinden
kolay değil kurtulmak!
bir düşünsene:
akreplerle dolu bir çukura
ya da aç bir kurdun önüne atılmanın dehşetini!?.
(Hazinenin Anahtarı’ndan)
Şevket Beysanoğlu
Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları
Dördüncü Baskı, Neyir Matbaacılık, Ankara 2003, Sayfa: 129-135.