“Diyarbakır’lı ya da Doğulu olmak bambaşka bir şeydi. Bizim için Doğu bir toprak parçası ve coğrafi bir yer olmanın çok ötesinde; geri kalmışlık, cahillik, yoksulluk, jandarma dipçiği, ağa baskısı ve bir başkaldırıydı” diyor Müslüm Üzülmez, ‘Çayönü’nden Ergani’ye, “Uzun bir yürüyüş”ü anlattığı kitabında. Üzülmez, 767 sayfalık kitabında, Ergani’yi milattan öncesinden alarak günümüze getiriyor; Erganililer’e kendi öykülerini anlatıyor.
Geniş kapsamlı, derin bir araştırmanın izlerini taşıyan kitapta çok çarpıcı bilgiler bulunuyor. Örneğin 1892 yılında Ergani’nin etnik ve dinsel yapısı nasıldı? Kaç Türk, kaç Kürt, kaç Ermeni, kaç Çingene, kaç Rum ya da Yezidi vardı? Bugün durum ne? Kitapta, Ergani’nin yazılı olan ve olmayan tüm tarihini, en küçük ayrıntılara kadar bulabiliyorsunuz. Şiirlerle, fotoğraflarla bezenmiş ve akıcı bir üslupla yazılmış kitapta Ergani’den çıkan şarkıcı Emrah’tan, yolu Ergani’ye düşen Halet Çambel’e kadar birçok tanınmış ya da farklı çizgileriyle ekol olmuş birçok renkli isme rastlamak da mümkün.
Hele öyküler. Atatürk’ün Ergani’ye gelişinden, Dicle Köy Enstitüsü’nde yaşananlara hepsi birbirinden ilginç, okurken kimi zaman güldüren, kimi zaman yüreğinize bir yumruk gibi vuran, düşündüren onlarca gerçek öykü.
Peki yazar “devrimci duygu ve düşüncelerin kilitlendiği düğüm noktası, daha doğrusu isyankar ruhlarımızın anavatanı” diye nitelendirdiği Ergani’yi niye yazmak istedi. Burada sözü Müslüm Üzülmez’e bırakıyoruz: “Her bir toplumun tarihi, aynı zamanda onun yaşam öyküsüdür ilkesinden hareketle her ilin, her ilçenin hatta her köyün bir öyküsünün olduğuna inanıyorum. Erganililer kendi yaşam öykülerini bilmeliler diye düşünüyorum. Bu dürtülerin yanında beni bu kitabı yazmaya iten diğer bir neden de biraz ‘vefa’ biraz da ‘nereden nereye’ geldiğimizin bilinmesini istememdir.”
Hürriyetim.com.tr
Hürriyet Gazetesi İnternet Sitesi
14 Nisan 2005