Hilar, Neolitik uygarlıktan

okuma süresi: 3 dk.

Vedat Çetin

Tarih yazmak zor bir iştir. Tarihin içinde saklı birikimin bulunup çıkarılması için sabır ve azim gerekir. Bu nedenle Hilar gibi antik bir yerleşim yeri üzerine tarih çalışması yapmak demek…

Tarih yazmak zor bir iştir. Tarihin içinde saklı birikimin bulunup çıkarılması için sabır ve azim gerekir. Bu nedenle Hilar gibi antik bir yerleşim yeri üzerine tarih çalışması yapmak demek, kelimenin tam anlamıyla iğne ucuyla kuyu kazmak demektir.

Atın ve buğdayın ilk evcilleştirildiği, ekildiği; ekmeğin fırında ilk pişirildiği, bakırın bulunmasıyla ilk madenciliğe geçilmesi, Hilar yerleşim yerine aittir.

Acı olan gerçek, Hilar’ın yazının henüz bilinmediği dönemini, yazının kullanıldığı döneme oranla daha fazla bilmemizdir.

Hilar gibi coğrafi bir mekan olmanın ötesinde, yazılı ve yazılı olmayan tarihin çok önemli bir tanığını araştırıp incelemek söz konusu olunca, tarihin o belirlenen misyonu daha iyi anlaşılır. Böyle olunca, tarih yazmanın zorluğu daha iyi anlaşılır.

Hilar, on bin yıllık tarihin mirası, tarihin upuzun karanlık tünelinde saklı sırları barındırır. Böylesine sabırlı ve azimli bir çalışma gerektiren, saklısında kocaman bir tarihi kesiti taşıyan yerleşim yeri değil dünyanın önemli bir parçasıdır. Burayla ilgili araştırma ve incelemelere girişmek, ilgili insanın başını döndürecek denli kültürel mirasın tanıtılmasından öte bir anlam taşır.

Hilar’da ilk inceleme ve araştırmalarda bulunan, 1876-1947 yıllı arasında yaşamış olan ABD’li coğrafyacı Ellsworth Huntington’dur. Burayla ilgili ilk bilimsel çalışma, Huntington’un “The Hittite Ruins of Hilar, Asia Minor” Türkçesi; Küçük Asya, Hilar’daki Hitit Kalıntıları başlıklı ilk bilimsel yazıdır. Bu yazıdan öğrendiğimize göre Hilar; Asur, Hitit ve Khaldi gibi üç önemli antik imparatorluğun hüküm sürdüğü, karşılaştığı ve önem verdiği bir bölgedir. Kitabın yazarı Üzülmez’e göre Hilar ve Ergani olarak birlikte düşünüldüğünde, 31 uygarlık gelip geçmiştir.

Mezopotamya coğrafyasında, insanlığın mağara yaşamından kurtulup meskene girdiği, meskenlerden siteler ve devletler oluşturduğu bilinmektedir. Bu konuda Prof. Halet Çambel’in şöyle bir tespiti vardır: ‘Yerleşik düzene geçiş Neolitik Devrim olarak insanlık tarihinde yeni bir çağın başlangıcı olmuştur.’

Söylemek gerekirse, tarihin şafağında Hilar vardı. Hilar, hem kayalıkların, hem mağaraların, hem Çayönü’nü de içine alan bugünkü köyün ortak adıdır. Hilar’ın bir tepesi olan Çayönü’nün, yapılan kazılarla dünya kültür tarihine adını yazdırdığını söylemek mümkündür.

Çayönü tepesi, Hilar köyü sınırları içerisinde, köye çok yakındır. Tepe ile köy arasından Boğaz Çayı geçmektedir. Çayönü’nün Kürtçe adı Qotê Ber Çem’dir. Burası yaygın olarak resmi adıyla anılmaktadır: Çayönü.

Çayönü, mağara ve kabartmalarıyla bilinen Hilar’ı gölgesinde bırakmaktadır.

Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı 82 köyden biri olan Hilar köyü, Ergani ilçe merkezine 7 km. Güneyinde, dağlara yaslı kayalar içerisinde yer almaktadır.

Hilar’ın Türkçe adı Sesveren Pınar olarak belirlenmişse de, kimsenin umurunda olmamıştır. Zira resmi evrakların dışında pek kullanılmaz; her Hilarlı ve Erganili, bu uydurma adı kullanmamakla adeta resmi ideolojiye karşı bir duruş sergilemektedir.

Hilar’da halen 22 hane bulunmakta ve nüfusu 250-280 arasında değişmektedir. Köyde okuma yazma oranı çok yüksektir. Bunun nedeni, eski bir yerleşim ve mabed yeri olmasına bağlanır.

Çayönü kazı çalışmaları, Prof. H.Çambel ve Prof. R.J.Braidwood tarafından başlatıldı. Daha sonra Prof. Mehmet Özdoğan başkanlığında çalışmalara devam edildi. 1990 yılında 15. sezonunda Roma Üniversitesi adına Dr. Isabella Caneva ve Dr. Alberto Palmieri’nin katılımlarıyla bu çalışmalar daha da genişletildi. Ama Hilar, hâlâ saklısındaki sırların açığa çıkarılmasını bekliyor.

Arkeoloji ve Sanat Yayınları, genel olarak araştırma ve kazı yapmış ünlü akademisyenlerin ve iyi tarihçilerin yapıtlarının yayınlanmasıyla tanınıyor. Ancak bu kural ilk defa arkeolog veya tarihçi olmayan birinin çalışmasını okuyuculara sunmakla bozuluyor. Asıl mesleği kimya mühendisliği olan ve aslen Erganili olan Müslüm Üzülmez’in kaleme aldığı kitap, önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır.

27 Haziran 2009’da:
http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=53374 de
Ve
3 Temmuz 2009’da:
Ergani Haber Gazetesi

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.