Nurettin Değirmenci
Araştırma yapanlar gerçeklere ulaşmayı amaç edinmelidir.
1970’li yıllarda, genel olarak, kısa yoldan Türkiye, Ortadoğu, hatta Dünya’daki yoksul toplumları baskı ve acılardan kurtarmayı hayal ediyorduk. Kısmen bilgi ve beceri kazanıp, acı gerçekleri yaşadıkça, bireyleri, aileleri, toplumları… kurtarmanın kolay olmadığını öğrendik. İhtiyaç gereği tatlı hayallerden kurtulup acı gerçekleri kabul etmeye başladık. Doğada her oluşumun bir bedeli vardır. Bedel ödemeyenler asla doğanın sunduğu nimetlerden yararlanamazlar. Yani: İyi niyetli, hoşgörülü, insancıl düşünürlerin yoksulları acılardan kurtarmayı hayal etmesi güzeldir ama bedel ödemeden yoksulların sefaletten kurtulması tatlı yalandır. Doğa, mutlak kurallarını çiğneyerek yoksullara ayrıcalık tanımaz.
1990’lı yıllarda Maçka Parkında bulunan Descartes heykeli önünde durup, “Avrupa’yı Batı yapan, bugünkü refah düzeyinin kapılarını açan siz misiniz?” diye, heykele karşı, kendi kendime mırıldandım. “Neden Ortadoğu’dan Descartes, Montesque, J.J. Rousseau… gibi dahiler çıkmıyor?” diye, epeyce düşündüm. Hâlbuki Ortadoğu toplumlarının değişik sorunlarına kalıcı çözümler üretecek binlerce dâhiye ihtiyacı vardır. Uzaylı gibi Ortadoğulu toplumlara bakıldığında dâhilere, değişik konularda çalışma yapacak araştırmacılara olan ihtiyaç açık-seçik görülüyor.
Neden Ortadoğu toplumlarından değişik konularda dahiler çıkmıyor?
Bizler, Avrupa’da düşünürlerin oluşturduğu piramitlerin tepesini görüp, kocaman gövdesi hakkında bilgi sahibi olmayan insanlarız. Kant, Laplace, Voltaire, Ampere… kendi dallarında çalışma yapan düşünürlerin, araştırmacıların zirveleridir. Bu zirveleri ortaya çıkaran binlerce, on binlerce düşünür hakkında bilgi edinme ihtiyacı duymuyoruz. Tanımadığımız Batılı düşünürler değişik konularda yoğun çalışmalar yapar; ama az sayıda dahi zirveye yükselir. Kocaman piramit kütlesi olmadan yüksek zirveler oluşabilir mi? Ortadoğu’da piramitlerin kalıcı gövdesi oluşmuyor. Değişik yüksekliklerde kalıcı katlar oluşacak ki, yüksek zirveler; toplumları etkileyen düşünürler, evrensel ölçülerle gerçekleri yakalayan dahiler ortaya çıksın.
İnsanların bütün yanılmaları, göreceli olarak, neden-sonuç ilişkilerini karıştırmalarından ileri gelir. Değişik nesne, hareket ve hareket aralıklarının tarihini bilmeyenler, neden-sonuç ilişkilerini zorunlu olarak karıştırırlar. Avrupalı asırlardır ilgilendiği aile, kasaba, şehir, kilise, tarikat… tarihleri üzerine araştırma yapar ve gerçekleri yakalamaya çalışır. Ortadoğulu bellek dünyasında kalarak gerçeklerden uzaklaşır, hayal dünyasında yaratıkları tatlı yalanlarla yaşar. Gerçeklerden uzaklaşan, doğadan uzaklaşır. İnsanlar zorunlu ve yaşamlarına renk katan ihtiyaçlarını doğadan temin ederler. İnsanlar doğaya uzak yaşadıkça yoksullaşır, yaşamını sürdürmek için başkasının gönüllü kulu olur.
Gönüllü kullar:
1-Bilgi, beceri, servete;
2-Başta özgürlük olmak üzere evrensel insani değerlere, onur ve erdeme yabancı olurlar.
+ Bilgi olmadan, araç-gereç tanınmaz.
+ Araç-gereç tanınmadan ve deney yapmadan beceri ve bilgi oluşmaz.
Bilgi, deneyle kazanılır. Görüldüğü gibi, bilgi-beceri-araç-gereç ayrılmaz bütün oluşturur. Toplumlarda, bilgeler, değişik eserleri ile bilgi birikimine katkıda bulunurlar. Bilgileri edinenlerden bazıları ayrıntılı araştırmalara yönelir, evrensel ölçülerle gerçekleri yakalar. Sonuçta, toplumda bilgi, beceri, araç-gereç ve sermaye birikimi oluşur, çalışıp üretme yaygınlaşır ve insanlar ile toplumlar gelişir.
***
Batılı düşünürler, liderler evrensel ölçülerle görev yapmayı öğrenir ve insanlarına öğretirler. Ortadoğulu düşünürler, liderler evrensel ölçülere göre görev yapmayı bilmezler ve ihtiyaç duymazlar. Onları taklit eden kullar, görevlerini savsaklamayı ve satmayı başarı kabul ederler. Bu ilkel alışkanlıkları bilgi ve beceri ile yıkmak gerekir. Alışkanlıkları sıradan insanlar değil, düşünürler sarsar, evrensel deneyler yıkar.
Günümüzde, bilim adamları, yöntemli olarak tarih, dil, matematik, mantık, bilgisayar, fizik, kimya, gıda, savaş… gibi değişik alanlarda bilimsel çalışmalar yapıyorlar. Her bilim dalı yeni kollara ayrılıyor, çalışmalar hızla yayılıyor; bilgi, beceri, araç-gereç birikimi artıyor. Milyonlarca araştırmacı, değişik laboratuarlarda evrensel ölçülerle gerçekleri tanımaya çalışıyor. Araştırılan ve cevabı bulunan her soru, onlarca yeni sorulara neden oluyor. Doğada sadece insan bilgi ve beceri birikimine, araç-gereç geliştirme ve kullanma yeteneğine sahiptir.
A- Çalışıp üretme araç-gereçleri yaratan, doğa ile ölçülü mücadele eden, ürün ortaya çıkaran;
B- Yakıp yıkma araç-gereçleri yaratan, hemcinsi ile savaşan sadece insandır.
***
Müslüm Üzülmez, doğayı tanımayı, bize göre, geçmişin karanlık oluşumlarından bazılarının üzerine ışık serpmeyi amaç edinen bir araştırmacıdır. “On Bin Yıllık Tarihin Tanığı: Hilar” adındaki kitabı ile doğup büyüdüğü kasabadaki tarihi bir mekân hakkında bilgiler veriyor. Yazarın, Hilar konusunda oluşacak bilgi piramidinin neresinde yerini alacağını okuyucular ve gelecek nesiller tayın edecektir. Piramidin neresinde yer alırsa alsın; çalışmalarından, araştırmalarından dolayı kendisini kutlarım!
9 Haziran 2009
http://www.sivildusunce.com
19 Haziran 2009
Ergani Söz Gazetesi