Ergani Tarihinin Saklı Sayfası: ERMENİLER

okuma süresi: 6 dk.

Müslüm Üzülmez, Ergani Tarihinin Saklı Sayfası: ERMENİLER, İsmail Beşikci Vakfı Yayınları, Nisan 2016, İstanbul, 255 sayfa.

SUNU

Soykırımın 100. yılı için Ergani Ermenilerini konu alan bir yazı yazmayı düşünüyordum, ama sonradan arşivimde biriktirdiğim bilgilerden ve aile büyüklerimden dinlediğim anlatımlardan yola çıkarak kapsamlı bir çalışma yapmanın daha iyi olacağını düşünerek bu kitabı hazırlamaya karar verdim.

Çalışmamı yaparken esas olarak mikro ölçekte toplumsal hafızanın tazelenmesini, yenilenmesini, geri gelmesini ve tarihin saklı sayfalarından çok ufak bir kısmını gün yüzüne çıkartarak dünün hatırlanmasını hedefledim; yerel ölçekte olsa da, tarihi biraz kirinden arındırarak toplumsal yüzleşmeye küçük bir katkım olsun istedim.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu “Sünni Müslüman Türk” esasına dayalı bir İmparatorluk olarak kurma hayali sebep oldu bunca kötülüğe, bunca vahşete, bunca belanın başımıza gelmiş olmasına. Ara yerden yüzyıl geçti, ama çok fazla bir şey değişti diyemem: Kemalistler, milliyetçiler, İslamcılar hâlâ eski tas eski hamam havasında. Oysa toplum olarak ruh sağlığımıza kavuşmamız lazım. Hakikatle, gerçekle yüzleşmemiz lazım. Unutmayalım, gerçek bir yüzleşme “hepimizi özgür kılacaktır”; Nazım Hikmet’in deyişiyle “anlımıza sürülen bu kara lekeden” bizleri kurtaracaktır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin işlediği ve Cumhuriyet’in sürdürdüğü utancı yaşamak zorunda değiliz!

Bu duygularla, tarihin getirdiği acılarla yıllanan yaşlı bir dağın yamacında kurulu ama şimdi harabeye dönmüş eski kasabanın gölgesinde yitik zamanın peşinde tarihin saklı sayfalarını aramaya çalıştım. Çalışmamda yazılı kaynaklardan, aile büyüklerimin geçmişte anlattığı anlatımlardan ve 7 Eylül-2 Ekim 2015 tarihleri arasında Ergani’de konuya vakıf bazı şahıslarla yüz yüze yaptığım görüşmeler esnasında tuttuğum notlardan yararlandım. Görüşme yaptığım şahısların isimlerini onaylarını alarak gerçek isimleriyle yazdım. İsimlerinin yazılmasını istemeyenlerin anlatımına yer vermedim, sadece bir anlatıcının Ermeni mülklerinin sahiplenmesinde basit, ama farklı bir ayrıntıyı açıkladığı için anlatımına çok kısa yer verdim.

Bu çalışmanın ortaya çıkmasında çok sayıda insanın emeği var. Yardımlarını esirgemeyen, katkı sunan tüm güzel insanlara teşekkür ederim.

Sevgi ve saygılarımla…

Müslüm Üzülmez

ÖNSÖZ: MAKAM DAĞI’NIN DERVİŞİ

“…Bu dervişlik bir mihnettir/ Bilene büyük devlettir…” Pir Sultan Abdal

Rıza ile kabullenilen dervişliği, biat kültürü mensupları dünyadan elini ayağını çekmişlik, pasiflik, teslimiyetçilik olarak algılarlar. “Rıza Lokması”nı her durumda otoriteye boyun eğme, itiraz etmeme, sorgulamama, verilene (ve verilmeyene) razı olma olarak tanımlarlar.

Oysa Abdal Pir Sultan’ın öyle bir algı ve kabulü kastettiğini sanmıyorum. Ben “Rıza Lokması”nı; gözü gönlü tok olarak kendi iradesiyle, rızasıyla yüce bir ideale yönelmek olarak algılıyorum. Dervişliği ise, hiçbir kişisel çıkar gütmeden, beklemeden, rıza ile “can-u-başı” hak ve adalet yoluna koymak ve mutluluğu bunda bulmak olarak kabul ediyorum. Yüreklerde kir ve pas tutmadan. Dinsel temalara ve yorumlara hapsetmeden. Bu anlamda dervişlik, diğer ifade ile erdem ve adalet fedailiği, Konfüçyüs’ün “İnsanlar ağaçlardan ders alsınlar. Ne üzerinde barınan kuşların, ne gölgesinde yatan insanların ne de verdikleri meyvelerin hesabını tutarlar!” tanımına karşılık gelmektedir.

İşte Müslüm Üzülmez böyle bir derviştir. Yamacında doğup büyüdüğü, dilinden ve kaleminden düşürmediği Makam Dağı’nın dervişi! İlk gençlik yıllarında aktif muhalif siyasette bedeller ödemiş, şimdilerde ise mütevazi koşullarında özellikle tarih ve arkeoloji alanlarında sürekli araştıran ve yazan bu üretken dervişimiz bu defa Ergani’li Ermeniler’i ele almış. Karanlıkta iğne aramak gibi. Oysa o iğneyi aydınlıkta arayıp oyalansa, moda tabirle top çevirse, iş kolay. Resmi ideolojinin, resmi tarihin sunduğu açıklamalar hazır. Bol destekli ödenekli yayınlar; otoriteye sırtını dayamış, kaderini bağlamış akademisyenlerin ve diğerlerinin hikmetleri… saymakla bitmez.

Birçok yazısında resmi tarihe ihtiyatla yaklaşılmasını, zira o tarihin geçmişte olan bitenlere egemenlerin penceresinden bakarak, belge ve kayıtları dahi o gözle okuyarak anlattığını; ötekilerin tarihinin ise yok sayıldığını vurgulayarak ve egemenlerin safında ve sofrasında yer almayı aklının ucundan geçirmeyerek “getirisi olmayan bir işi kim yapar” dediği işi, ötekilerin tarihini, sanki yaşanmamış gibi göz ardı edilen hayatları yazmayı kendine iş edinmiştir.

Hal böyle olunca, belge ve kayıtların yanında, sözlü tarih çalışmalarının önemine sürekli işaret etmiş; fotograf, mektup, kitap, yazı, söyleşi, anı… gibi sıradan insana ait ne varsa hepsinin objektif bir tarih inşasına katkısı olacağını sürekli vurgulamıştır. Aynı saikledir ki, Prof. Mehmet Şehmus Güzel de, günde beş vakit, eşe dosta ve herkese anılarını yazmayı önermektedir. Bir söz, bir cümle, bir hitap veya telaffuz şekli, bir kişisel eşya, bir ağaç, taş… kim bilir hangi sırları aralayacak, hangi olay ve durumları veya ilişkileri araştırmaya ilham kaynağı olacaktır!

Sonuç olarak; bir yazısında “Işık vermek için yanmak gerekir” sözlerine yer veren Müslüm Üzülmez, “Derviş gönlü taş gerek” (Yunus Emre) düsturunca “getiri” gözetmeden girdiği mücadelelerin ve yaptığı çalışmaların, rıza lokması olduğunun işaretini vermiştir. Koca Nazım Hikmet de “Ben yanmasam, sen yanmasan/ Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” dememiş miydi! Aklın yoludur, dünyanın öbür ucunda Amerikalı Herman Melville de “Öncüler yenilirler, acı çekerler, ama yolu da onlar açarlar” diye yazmamış mıydı! (Beyaz Balina).

Müslüm Üzülmez ve tüm derviş dostlarım, yolunuz açık, gönlünüz ferah olsun!

Ali Güzel
2 Aralık 2015

İÇİNDEKİLER
Sunu
Önsöz: Makam Dağı’nın Dervişi-Ali Güzel
I. Ergani Tarihi ve Ermeniler
II. Erganimaden Sancağında Farklı Kimliklerin İdari Temsili
III. Tehcirle Gelen Büyük Felaket/Katliam/Soykırım
IV. 1915’te Ergani’de Neler Yaşandı?
V. El Konulan Kadın ve Kızlar, Cüma Dedemin Meryem’le Evliliği
VI. El Konulan Erkek Çocukları, Haço Usta ve Parisli Ahmet
VII. Ermenilere Ait Mal ve Mülklere Ne Oldu?
VIII. “Milli” Sermaye Birikiminin Oluşturulması
Ve Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası’nın Kurulması
IX. Almanların Maden ve Ergani’ye Geliş Nedenleri
X. Ermenilerle Yapılan Kirvelikler
XI. Cumhuriyet Yöneticilerinin Katliamda Bir Payı Yoktur Yalanı
XII. At Nalı Altında Gizlenmiş Şifreli Haberleşme Yalanı
XIII. Zelo Nenemin Haç (+) İşaretiyle Şifa Dağıtması
XIV. Meşhur Ergani Şarabı Nasıl Yok Oldu?
XV. Amerika’da Yaşayan Ermenilerin Ergani’de Akrabalarını Araması
XVI. Ermenilerden Geriye Kalan Mekânlar/Yerler
XVII. Meryem Ana Kilisesi’ne İlişkin Aldığım Bazı Yazılar
XVIII. Sonsöz Yerine

Ekler
Ek 1: “Ergani Sancağı’nda Ermeni Emval-İ Metrukelerinden (Terkedilmiş Mallar) 1915 Soykırımındaki Yerel Eşrafın Gaspından Sonra 1924 Yılına Kalan Miktarları Gösterir” Listede Yer Alan Şahıs ve Köy İsimleri İle İlgili Tablo
Ek 2: Zülküf Peygamber’in Makamı Hakkında Kimi İddialar ve Prens Hapik Olayı
Ek 3: 1915 Öncesi ve Sonrasında Erganimaden Sancağında Görev Yapmış Mutasarrıflar
Ek 4: Ergani’de Farklı Kimliklere Dair Bazı Osmanlı Arşiv Belgeleri
Kaynakça

2 Comments

  1. Değerli abim, emeklerinize sağlık, karanlıkta kalan tarihi gerçekleri gün ışığına çıkararak önemli bir görevin ifası olarak görüyor, sizinle gurur duyuyoruz, teşekkürler

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.