M. Şehmus Güzel
Makam Dağı, Ergani’nin hemen kuzeyindedir. Diyarbakır’ın bu şirin kasabası Makam’ın eteklerinden Hilar’a doğru yayılır: Dağ’dan ovaya. Dağ’dan nehire.
Makam Dağı kadim bir nöbetci gibi gece gündüz bekler: Kasaba geçmişinden kopmasın dercesine.
Makam Dağı Erganililerin ortak paydasıdır. Ermeniler bilir. Kürtler bilir. Türkler ve diğerleri de.
Yolunda, kıvır kıvır kıvranan yolunda, sağlı sollu ve kayalarında incir ağaçları, ceviz ağaçları, badem ağaçları, dut ağaçları ve aluçlar sizi bekler. Bülbül, gül ve kınalı keklikler pek uzakta değil.
Herkes Makam’ı ziyarete gelir. Diyarbakır’dan gelenler olur. Çermik’ten. Çüngüş’ten. Piran’dan… Çünkü orada herkesin «derdine çare» mekanlar vardır. Niyet ağacında ipince, upuzun ve rengarenk çaputlar uçuşur. Bu, hele uzaktan, epey görkemli bir manzara oluşturur. «Göze»lerinde en serin sular içilir: Kanaaa kana.
Bütün bunlara bir de Makam Dağı çiçeğini, o bütün sırlarını kendi içinde ve renklerinde saklamasını bilen, asla konuşturulamayan, rüyalarımızın «rehberi» Makam Dağı çiçeğini eklediğimizde tablo tamamlanmış olur.
Erganililer hem bilir hem de yeterince tanımazlar Makam’ı. O hem yakınımızdadır, elini uzatsan dokunulacak, hem de uzağımızdadır.
İşte öteden beri kasabasını ve kasabalılarını tanıtmayı bir tür sorumluluk gibi taşıyan ve bunu değişik yayınlarında en iyi biçimde yapan hemşerim Müslüm Üzülmez yeni yayınlanan Makam, Makam Çiçeği ve Bülbül isimli kitabında bildiklerimiz yanında bilmediklerimizi de beşibiryerde güzelliğiyle sunuyor. Ergani’ye, Erganililere ve Müslüm Üzülmez’e de bu yakışır. Hem kasabamızı bütün tarihi ve coğrafi bütünlüğüyle biraz daha iyi tanıyoruz, hem de kasabamızın uzak geçmişini, yakın geçmişini, siyaseti, toplumsal ve ekonomik yönleriyle biraz daha iyi öğreniyoruz. Ergani şanslı kasabalarımızdan biri olmalı diye düşünmüyor da değilim. Biz de bu kasabada doğmuş olduğumuz için şanslı olmalıyız diyorum: Geçmiş ama o kadar da geçmiş olmayan yıllarda Fevzi Karadeniz’in değişik kitapları, örneğin Eski Zamanlar (Pencere Yayınları, İstanbul, 2001), birkaç yıl önce Şeref Yıldız’ın bütün bir siyasi geçmişi derli toplu aktaran kaya gibi Fırtınada Yürüyüş (TÜSTAV Yayınları, İstanbul, 2008) isimli kitabı, birkaç ay önce yayınlanan Ergani Yürüyor isimli kitabım (TÜSTAV Yayınları, İstanbul, 2010) bizim isimlerimizi taşıyorlar ama aslında bu kasabanın suyunun, havasının, rüzgarının ve sesinin eseridir. Daha yazacaklarımız da var. Ama ne yazarsak yazalım Ergani’ye ve Makam Dağı’na bütün borçlarımızı ödemiş olur muyuz? Bu soruyu yanıtlamak çok zor.
Daha öncekileri saymıyorum ama bir Sezai Karakoç, bir Sezai Atılgan, yani hepimizin «ustası» «Topal Sezo», bir Enver Atılgan unutulmaması gereken isimlerimizdir. Herkesin ismini sayamıyorum kimse kusura bakmasın ama listenin uzun olduğunu Müslüm Üzülmez’in yapıtını okuyunca göreceksiniz. Adil Abe’yi, soluksuz aralıksız çektiği fotoğraflarını ve sinemasını, Halkevi’nden sinemaya dönüştürülen bu kültür sarayını da anmadan geçmeyeyim.
Müslüm Üzülmez’in yeni kitabının «önsüzü»nün Şeref Yıldız tarafından kaleme alındığını, çocukluk arkadaşım ve Ergani Yürüyor‘da yer verdiğim o günlerin fotograflarında ne kadar şık ve yakışıklı olduğu aşikar Şeref’in, yoldaşı için sadece sözcüklerini değil gönlünü de kağıda döktüğünü belirtmeliyim. İşte oradan aldığım birkaç satır:
«Bir taş koyana sonradan gelenin iki eklediği renkli, renkli olduğu kadar zengin bir tarih. Bugüne kadar farkında olmadan reddederek yasadığımız bu tarihin değeri bilinmedi. Yoketmek için kendimizi fazlasıyla yorduk. Sevindirici olan ona gücümüzün yetmemiş olmasıdır. Bundan sonra bu tarihin değerini bilmeliyiz. Umalım ki bu değer bilme sözde kalmasın. Bu açıdan, bu yönde atılan büyük-küçük her adımın değeri tartışılmaz. (…) Kardeşim Müslüm Üzülmez’i bu alandaki çalışmalarından dolayı kutluyorum.»
Müslüm Üzülmez’i ben de kutlamak istiyorum. Hele bu kitabın yayını için canla başla yürüttüğü çabayı da bilince. Burada bir kez daha kitaplarımızın en önce kasabamızın belediye ve benzeri kurumlarınca ve hemşerilerimizce sahiplenmesi gerektiği dileklerimi vurgulamak istiyorum. Bu kitap ve benzerleri önce Erganililer tarafından okunmalı. Hiçbirimizin «Lo biz bunları biliyik» demeye hakkı yok. İşte alın bakın, hem herşeyi bilmediğimiz ortaya çıkıyor, hem de bildiğimizi sandıklarımızın tam da öyle olmadığı anlaşılıyor. Kimi eksik veya harbiden yanlışı görmek olanağı da buluyoruz. İşte bu kitap sayesinde.
Değişik yerlerde yayınlanan ve belli sayıda meraklının dikkatini çeken sıkı makalelerin derlemesi olan kitap bu kez kasabamıza ve kasabalılarımıza ne ararsanız veya ona yakın derecede her şeyi birarada sunuyor. Makalelerin derlenmesi son derece olumlu. Nitekim bizzat yazar aynen şunları belirtiyor: «Yazıların gazete sayfaları arasında eskiyip sararmasına ya da internet ortamının sonsuzluğunda kaybolup gitmelerine gönlüm razı olmadı, bu seçkiyi oluşturdum.»
Kitap böylece bir anlamda ansiklopedik bir yapıt havasını alıyor: Tarih var. Eğitim ve kültür var. Ergani’nin çevre sorunları ve yerel yönetimlerin çevre meseleleri konusunda sorumluluğu için öneriler var. «Her telden yazılar» da.
Ergani’nin, ama bu arada Çermik ve Diyarbakır’ın da, kadın ve erkek şairlerini, yazarlarını, karikatürcülerini, sanatcılarını ve önemli şahsiyetlerini, tarihi yüzlerini, yaptıklarını, faaliyetlerini, ürünlerini, yani en iyi tarafından her türlü zenginliklerini tanımak ve tanıtmak için mutlaka edinilmesi ve okunulması gereken bir yapıt.
10 Haziran 2010 tarihinde ve sonrasında:
http://www.insanokur.org/?p=18153
ve ayrıca;
10 Haziran 2010’de http://www.ozgurmedya.org/newsdetail.asp?CatID=25&NewsID=7841
17 Haziran 2010 tarihinde Ergani Haber gazetesinde
yayımlandı.