(Anlatıcı Müslüm Üzülmez’dir)
Tarihi Ergani’de, yani yüz yıl öncesinde, aile büyüklerimin anlattıklarına göre, Zülküf/Makam Dağı’nın tüm çevresi tarla, bağ ve bahçeymiş ve bunların çoğu da Ermenilere aitmiş. Tarla, bağ ve bahçelerde toprak kaymalarını önlemek ve yamaç eğilimlerini düzleştirmek için seki denilen taş duvarlar yapılır, bağ ve tarlaların sınırlarına baştanbaşa badem ağaçları dikilirmiş. En iyi şaraplık üzümler Ergani bağlarında bulunurmuş. Tarih kitaplarında ve günümüzde Ergani bademinin çok meşhur olduğu yazılmakta ve söylenmekte, dahası ağızları tatlandıran, yaşamı renklendiren şarabı çok meşhurmuş.
(…) Abdullah dedemin evindeki kilerde kilden yapılmış kocaman küpler vardı. Bu küplere ‘şarap küpü’ derlerdi. Bu kocaman küplere şarap küpü denilmesinin nedeni, Ergani’de eskiden şarap yapımının çok yaygın ve bol olmasına paralel olarak kocaman küplerin yapılışından kaynaklandığını düşünüyorum. Dedemler kilerlerindeki bu küplere tohumluk buğday ve arpa bırakırlardı, farelerden ve diğer haşerelerden korumak için. Ve yine eskiden sadece Zülküf/ Makam Dağı’nın yamaçlarında değil, Hilar ve Kılleş köylerinde çok geniş, başta şarap üzümleri olmak üzere çok güzel üzüm bağları varmış ve bağcılık çok ileri bir durumdaymış. Hilar mağaraları eskiden şarap mahzeni olarak kullanılırmış.
Yaşlı insanlardan dinlemiştim; Ermeniler dut olduğunda içki içmeyi bırakır, turp çıkınca da yeniden içmeye başlarlarmış. Yaz sıcağında içmezlermiş.
Agos Gazetesi
13 Mayıs 2016