Arifi Paşa’nın Seyahatnamesi’nde Çermik

okuma süresi: 19 dk.

Yerel tarih araştırmacıları için, Osmanlı belgeleri kısıtlı da olsa bazı bilgiler vermektedir. Osmanlı belgelerinin dışında, Osmanlı devlet adamlarının enderde olsa, yazmış oldukları seyahatnameler de aynı şekilde bizlere bazı bilgiler vermektedir.

Arifi Paşa’nın Diyârbekir Seyahatnamesi de, bu çerçevede önemli bir belgedir. Ma’den, Ergani, Diyârbekir, Çermik ve Çüngüş hakkında pek çok bilgi ve gözlemi içermektedir.

Seyahatnamenin Arap harflerinden Latin harflerine uyarlanmış/dönüştürülmüş halini, yani Osmanlıcasını iki kaynaktan okudum: Birincisi, Mustafa Öztürk-İbrahim Yılmazçelik’in BELGELER-Türk Tarih Belgeleri Dergisi’nde yer alan çalışmaları; İkincisi ise, M. Şefik Korkusuz’un hazırlamış olduğu Seyahatnamelerde DİYARBEKİR kitabında yer alan metin. Her iki metinde tamamen aynı ve her iki metinde eseri sadeleştirme, günümüz Türkçesinde verme yerine metinleri kendi diliyle ve imlasıyla, orijinal okunuşunda yayınlamayı tercih etmişlerdir.

Bu durum, yani Osmanlıcasını okurken doğal olarak eseri anlamada sıkıntı yaşanmaktadır. Anlamak için özel bir çaba gerekiyor. Ama böyle de olsa, yine de bir kısım bilgiler edinilmektedir.

Arifi Paşa Kimdir?

Arifi Paşa hakkında pek fazla bilgi ve kaynak yok. Hayatı hakkında bilgi veren tek kaynak, Mehmet Süreyya’nın Sicil-i Osmanî adlı eseridir.

Bu eserde yer alan bilgilere göre, Arifi Paşa Yenişehirli’dir. Erzurum vilâyetinde bazı ufak memuriyetlerde bulunduktan sonra Meclis-i Vâlâ (Halk ile hükümet arasındaki davalara bakan mahkem) mazbata odasında çalışmaya başlamıştır. Mîr-i mîrânlıkla (Beylerbeyi olarak) Menteşe, Resmo ve Saruhan mutasarrıflıklarında (sancak yöneticiliğinde); 1884-1885’te Bitlis, 1887-1888’de Diyârbekir (1886-1887 yılında Diyârbekir valiliğine başlamış ve 1 yıl 5 ay bu görevi sürdürmüştür.), 1888-1889’da Trabzon ve 1889-1890’da Halep valiliklerinde bulunmuştur.1891-1892’de görevinden ayrılmış ve 1893’te vefat etmiştir. İstanbul Silivrikapı’da Seyyid Nizam Türbesi civarında defnedilmiştir.

Diyârbekir valiliği sonrasında, 1891’in Mart-Nisan-Mayıs aylarında Diyarbekir, Ergani, Çermik ve Çüngüş’te bulunmuş; gördüklerini Seyahatnamesinin Diyarbekir Seyahatı bölümünde anlatmıştır.

Seyahatnamesinde Çermik ile ilgili pek çok bilgi yer almaktadır. Bu nedenle, Seyahatnamenin Çermikle ilgili bölümünün yayınlanmasının faydalı olacağını düşünüyorum.

Seyahatnamenin Çermikle İlgili Bölümü:
“…
1 Nisan sene 307 Pazartesi

Çermik’e müteveccihen saat üçte Diyârbekir’den çıkıldı. Küre-i semâ kuşâde ve mucellâ idi. Def’i kadar zabtiye ile tabur ağası vesa’ir ümerâ ve zevât tarafından eski Dâ’ire-i Hükümet pişgâhına kadar teşyî’ olunduktan sonra süvâr-ı ümid-i sevdâya son vedâ’ı icrâ etdik. Bir aralık Deve Geçidi karakol hânesinde istirâhat olunduktan sonra onbuçukda Termil karyesine gelindi. Ve Tato kahyanın hânesine inildi. Hânelerde pirenin kesreti olduğu haberinden pirelendiğimden çimen-zâr üzerine dört direkli bir kıl çadır kurdurarak ve taksimât-ı dâhiliyesinin çığ denilen kamış örgü ile icrâ ettirdik. Tato kâhya da emsâli nisbetinde mükerrem olduğundan elinden gelen ikrâmda kusur itmedi. Bu gice pek tatlı ve sürekli bir uyku yaptık. Buranın arâzisi hemen nazir-siz denilebilcek derecede ise de ahâlisi tembel ve emr-i zira’atda mühmel olduğundan arâzi değersizdir.

2 Nisan sene 1307 Salı

Sabahen saat birde hareket olundu. Ve Ergani’ye tâbi Kürebaht karyesi ittisâlindeki Boğaz nehrinden ubûr edilip Siman karyesinde ve Karto Pınarı’nda istirâhat olunurak saat dokuz buçukda cemiyetle Çermik’e gidildi.

Boğaz nehrinin menba’ında bir de mayi’ gaz ma’deni olduğundan cümle-i müstahzarâtdandır. Çermik Kaplıcası Şehrin şimâl-i cihetinde ve on dakika bu’dundadır. Harabdır. Çermik ise bir takım tilâl-ı sengîş, içinde beyziyyü’ş-şekl bir havzadadır. Önünde bağlık ve bağçelik vardır. Yani latîfü’l-manzaradır.

2 Nisan sene 307 Çarşamba ve 6 Ramazan sene 308

Ale’s-sabah kaplıcaya gidildi. Çermik’in sabahı pek latîfdir. Hammâm iki da’iredir. Birisi müstatîlü’ş-şekl olup nisvâna mahsûsdur. Diğeri musemmenü’ş-şekl olup erkeklere mahsûsdur. Erkeklere mahsûs olan dâ’iresinde müstatilü’ş-şekl bir de soğukluk vardır. Her ikisinin şekl-i musattahı zirde gösterilur. Suyu kükürtlüdür. Ve cisim tahammül edemeyecek derecede sıcakdır. Ma’deni kibrit-i hadîddir ve hâmız-ı kibritindir? Hâl-i buhurdandır? Ve dörtbindörtyüz derece sühûnettedir. Ancak muhtac-ı ta’mîrdir. Bunun kırk sehm itibâriyla 25 sehmi Çermik’in ve 15 sehmi Harputlu İlyaoğlu’nundur.

Şehrin şarkında şimâl-i cenûba doğru bir derecik akar. Derenin üzerinde bir gözlü metin bir köprü vardır. Köprü şark cihetindeki cebhesinin birbiri üzerine vâki’ dört bâb değirmen olup kurbünden çıkan cesametlice bir su vâsıtâsıyla idare olunur. Değirmenbaşı denilen mevki’in tulü ve gurüb zamanlarında zevkine doyum olmaz. Orası Çermik kasabasını taht-ı nezaretine almış olduğu gibi cihât-ı selâseyi de görür. Mürtefi ve pür zevk mahâldir. Çermik’in yazın sıcağı 40 dereceye kadar çıkarmış. Handa bir müddet istirâhatdan sonar Çermik beylerinin harâbehânesi gezildi. Şimdiki hâlde harebesinde on fukara hânesi vardir. Üst katındaki musanna fiskiye ile rengarenk kanâtîr ve avâmîdi ve hele musanna’ pencereleri hüsn-i mimariyle âsâr-ı nefisesindendir. Harem dâ’iresinde pek müzeyyen ve dil-arâm bir de hammâm var ise de o da harâbdır. Kesret-i huddâm bir vakit ve cevarî ile tanin-endaz ve velvele-sâz olan işbu dâ’ire-i cesîmenin sakfındaki leylek yuvalarında hasıl olan laklakalar, şakşaka şimdiki hey’et-i hüzn üzerine şenlikdir.

Çeşm-i ibret-ber-keşa ve kasr-ı kayser râ-bebîn
Perde-dâreş ankebût ca’d nevbet-zen-bûd

(İbret gözünü aç ve kayserin kasrını gör
Onun kapıcısı örümcek ağzının zil çalanı idi)

Sübhâne’l-mukallib Subhâne’l-muhavvil yine bu günde Çermik mezarlığındaki müsanna’ iki türbe gezildi. Derûnunda mezâra şehadet edecek seng-i mezar yoksa da birisinin Çermik beylerinin ‘aslı’l-usûlü Şah Ali Bey’in diğerinin yine bu milliyeden ( ) şedîdü-şekîme bir beyin kabri olduğu söyleniyor. Garîbdir ki beylerin sarâyı ile türbeleri şimdiki hâlde hem-hâl ve fena iştimâldır. Kabil-i fenâ olmayan zâd-ı âhiret ise hüsn-i amâldir. Rabbenâ teveffenâ (müslimen ve’l-hıknâ bi’s-sâlihîn).

Çermik’in garb cihetinde bir püşte-i sengîn üzerinde bir kal’a harabesi manzûr-ı nazar-ı ‘ibret olur kal’anın cihât-ı selâsesine karşu mürtefi’ dağlardan Seng Suyu nehri tefrîk etmişdir. Tarz ve mevki’ine göre Romalıların âsarından olsa gerekdir. El-hâletü hazihi bir kapu kantarasıyla bir iki burç cidarı kalmışdır. Çermik’in yine garb cihetine cenûbuna müteveccihen Sinan suyu nâmında oldukça büyücek bir nehir akar. Üzerinde iki gözlü bir köprü vardır. Altı saat sonra Fırat’a katılır.

4 Nisan sene 1307 Perşembe 7 Ramazan sene 1308

Çermik’in kasaba islâmları Türkdür. Kurası halkı Kürtdür. Çermik’de Ermeni, Yahudî milletleri de bulunur. Yahudîler Arabça konuşurlar. Bugün kaplıcaya gidilüp avdette hânenişin-i istirahât oldum. Çünki hava bürûdetli ve yağmurlu olduğundan sokağa çikmağa doktor ruhsat virmedi. Bugün dokuz mizânü’l-harare vasıtasıyla kaplıcanın suyunu vezn ve tecrübe etdi. Suhûneti derece-i ‘ulyanın fevkinde idi.

Çermik’de Çeteci Abdullah Paşa Medresesi görüldü. Muntazam ise de içinde talebe-i ulûm yokdur. Bir kısmı Mekteb-i Rüşdî ittihaz edilmişdir. Târîh-i binâsi 1170 dir. Vezir-i vizr-âlûd olan müşarün-ileyhin mezâlimi meşhûr ve kendüsü Âmidü’s-Sevda’da zir-i hâk-ı siyâhda mestûrdur. Çeteci Çermikli’dir. Kendüsü Çermik’ce ahaddan ma’dûd iken ol vakt Çermik derebeyi olan zât hemşiresinin namusuna ta’arruz eylediğinden müşarün-ileyh, beyi silah intikâmıyla öldürmüş ve ihtiyâr-ı gurbet-i muvahhid zâtında cerî ve cesûr olduğundan az müddetde ihrâz-ı rütbe-i vezâret etmiştir.

Ba’dehû Çarşu Câmi’i görüldü. Şâyân-ı beyân asardan değildir. Oradan Cami’-i Kebîr’e gidildi. Şîmal tarafından üç kantaralı bir eyvânı ve cesîmce bir minâreyi hâvîdir. Asıl cami’ Arab biçiminde olup kiliseden muhavvel olduğu söylenir. Te’sîsi nisbetinde ta’mîr iden Alâ’addin-i Selçukî’dir. Şark cihetinde bir kubbe ve bir mihrâbı hâvîdir. Anın bânisi merhûm Şah Ali Bey’dir. Câmî’-i şerif ziyâdesiyle mutehevvin ve ta’mire muhtac olmağla ta’miri vesâ’ilinin istikmâli ehass-muyanı ‘âciznâmedir. Hakk muvaffak eyleye. Oradan Seng suyu üzerindeki köprü görüldü. Pek cesimdir, üç gözlüdür.

Oradan şimâle teveccühle şimâldeki câmi’i önünden geçilüp dârü’l-karâra gelindi. Câmi’-i Kebîr’e gidilirken çarşudan geçildi. Çarşu ise oldukça bir hatt-ı istikâma tâbi’ ve emsali kasabât esvâkına fâ’ikdir. Çermik’in letâfet-i mevki’ası pek zevkime gitdi. Bu letâfeti Antakya’nın Harbiye ve Temur-kapu mesîrelerinde bi-aynihi görmüş idim. Her şey’e kabiliyeti varsa para-perestlikden başka pîşe ve endişesi olmayan eslâf-ı memûrînin himmetsizliği cihetle kasaba bin sene evvel ne hâlde ise andan daha dûn bir hâlde kalmışdır. Vâ esefâ…!

5 Nisan sene 1307 ve 8 Ramazan sene 308

Sabahen yine çarşuya gidildi. Çermik’de zükûr ve inâs 2594 islâm ve 1435 hrıstiyan ve 247 yahudi ki cem’an 4276 nüfûs vardir. Çermik’de 1 hükümet konağı, 6 cami’, 2 mescid, 1 medrese, 1 mekteb-i rüşdiye, 5 mekteb-i ibtidâ’î, 2 kilise, 1 havra, 918 hane, 2 oda, 2 mağaza, 353 dükkân, 1 Hammâm, 1 harab hammâm, 2 kaplıca (biri ricâle, diğeri nisvâna mahsusdur), 3 debbağ-hâne, 2 selh-hâne, 5 dibek, 4 boya-hâne, 3 anbar, 113 ahur, 13 samanlık, 11 han, 7 kahve-hâne, 7 fırun, 4 köprü, 3 türbe, 17 çeşme, 7 mezarlık, 8 değirmen, 1741 bağ, 361 bahçe, 125 arsa, 5 berber dükkânı vardır.

6 Nisan sene 1307 Cum’artesi-9 Ramazan sene 1308

Hava gayetle soğuk idi. İşitildiğine göre Çüngüş dağlarına cüz’i kar düşmüş! Bugün hammâma gidildi. Çermik’in her tarafı azamet-i kadr-i baharı ta’zimen ridâ-i hadrâya bürünmüş idi. Sabahleyin kalkulub Tepe mahallesinin üzerinde Çüngüş tarîkine muvazî ve nehre nazır olan Ermeni mezarlığına gelindi. Oradan da bazı mehamm-ı umûrun tesviyesiçün Hükümete ‘azîmet olundu. Saat sekizde esbe süvar olduğum hâlde Yahudi mahallesinden bi’1-mürûr Huburman Köprüsü temâşa olundu. Yirmi metro tülunda onbeş metro irtifa’ında bir cesim gözü olup cenâhlarında iki ufak gözü daha temâşa olundu. Oradan meşhûr Tetnik suyu mevki’ine gidildi. Suyu Çermik’deki miyahın eltafı imiş. Oradan Çermik’in menazırı pek latîfdir. Çünki Çermik’e 200 metro irtifa’dadır. Mevki’i çimen-zârdır. Câ-be-câ badem, armut, nar ağaçları da vardır. Armut baharda, badem çiçek burnu çağla idi. Bir hayli devr ve temâşadan sonra bağçelerin içinden eve gelindi.

Bu memleketde külliyetli değirmen varsa da icâreleri dûndur. Nihayet icâre 2000 guruşdur.

7 Nisan sene 1307 ve Fî 10 Ramazan 1308

Dâ’ire-i Hükümete gidilüp efrâd-ı seyyare içün ester mübaya’a edildi. Oradan beylerin atik harabe konağında câmi’i gezildi. İçinde iki ‘amud üzerine üç kantara ile müfrez iki da’ire vardır. Dışında da üç kantaralı bir harem havlısı vardır. Bu gün şiddetli ve bereketli yağmurlar yağmıştır.

8 Nisan 1307 Pazarertesi ve Fî 11 Ramazan sene 1308

Hava küşâyiş-i tâm âfitâb-şaşa-nümâ letâfet-bahş-ı ittisâm idi.

Kaplucaya gidilüp istihmâm edildi.

Ba’dehû Hükümete gidildi. Ve oradan çıkılup Hudâ muvaffak buyursa ta’mîrini arzu eylediğim Çeteci Medresesi ba’de’l-keşf bahceler içinden bir tel-i mutavassıt üzerinde rnukaddemâ medrese ve şimdiki hâlde desti i’mâline mahsûs kâr-hâne olan harâbe görüldü. Bu harâbe civârında kubbesi yıkılmış bir türbe bulunur. Oradan da tekkeye inilen harâbe-zâra gidildi. Orada bir imâret harabesiyle yine yıkılmış türbeye manzûr-ı nazar-ı ibret ve telhîf oldu. Oradan ikinci def’a olarak vaziyet-i san’atına hayran kaldım. Haburman Köprüsü gezildi. Tonbazları kısmen rahne-dâr olmuş ve cephesindeki ihcâz-ı menhûtada dökünmeğe yüz tutmuştur.

Üzerindeki târîh şudur ki:

Şark tarafındaki menkûşdur.

(Buniye haze’1-cisr el-Emîr Eyyûb Bey bin el-Emîr li-ecli Mehmed Bey bin Yahya fî sene hamsîn ve tis’a mi’e-950) (Bu köprüyü Emir oğlu Emir Eyyüb Bey, Mehmed Bey b. Yahya için 959/1543 senesinde bina etti.)

Oradan mâşiyen eve gelindi. Çermik dört mahalledir. Şimâl tarafındaki tepe üzerinde(ki) mahalle “Tepe Mahâllesi” anın cenûba doğru pişgâhındaki mahalle “Sarây Mahallesi” dir ki beylerin sarâyı oradadır.

Saray mahalesinin önünde bir de Çukur mahalle vardir ki sahîhan mevki’i basitdir. Daha ilerüde kal’anın sırtında ama şimâle ma’rûz sırtında Kal’a mahallesi vardır. En kalabalıklı mahalle budur. Yahudiler Çukur mahallede, Hıristiyanlar Tepe ve Kal’a mahallesindedir. Çermik’in suyu çokdur. Ma’mûlât ve masnû’atına gelince yelken bezinden farkı olmayan meşhûr Çermik bezinden ma’ada bir şeyi çıkmaz. Cehâlet-i ahâlisini harabiyet-i kasabası istilâ etmişdir.

Salı 9 Nisan sene 1307 ve 12 Ramazan sene 1308

Hava mağmûmca ve izdırâb-ı mesânem ziyâdece idi. Hammâma gidilup istihmâm ve bugün vücûdümun icâbına mebnî hânede ârâm edildi.

10 Nisan 1307 Çarşamba ve fî 13 Ramazan sene 1308

Hammâma gidilib istihmâm edildi. Giderken bağlar sırtından gidildi. Ve Değirmenbaşı suyunun menba’-ı latîfesi görüldü.

Çermik kazasında senevî 180000 kiyye (1 Kıyye=400 dirhem=1.282 kg’dır.) pamuk çıkar.

Fî 11 Nisan sene 1307 Perşembe ve fî 14 Ramazan sene 1308

Bugün berâ-yı istihmâm Hammâma gidildi. Öğleden sonra sokağa çıkılup Çarşu Cami’i’ne gidildi. Oradan da Cami’-i kebîr’e ve Cami’-i kebîr’den berâ-yı tenezzüh Kal’a altındaki Beyler sekisine ‘azîmet olundu.

12 Nisan sene 307 Cum’a ve fî 15 Ramazan sene 308

Bugün Cum’a namazı Bey Câmi’i’nde kılındı. Payaslı meşhur Mısdık yani Mustafa Paşa’nın ceddi yani Mustafa Paşa’nın pederi Halil Paşa’nın pederi Mustafa Ağa’nın pederi olan Küçük Ali nâm mütegallibin maskat-ı re’si olan Gözrik karyesi Çermik’in bir saat cihet-i şarkiyesinde ve Diyarbekir caddesi üzerindedir. Bir tepe üzerinde on hâneli köydür. Küçük Ali’nin akrabası hala o köyde mevcûddur. Şimdiki hâlde en büyükleri Ali Kahya’dır.

Hüdâ kadirdir. Eylemez seng-i hârâdan güher peydâ.

12 Nisan sene 1308 Cum’a ertesi ve fî 16 Ramazan 1308
Hammâma gidildi. Ve bahçelerde muhtasar bir gerdiş-i tenezzüh-kârî yapıldı.

14 Nisan sene 1307 Pazar ve fî 17 Ramazan sene 1308
Bir mikdar sokağa çıkıldı.

Fî 15 Nisan sene 307 Pazartesi ve fî 18 Ramazan sene 1308
Hammâma gidildi. Ba’dehû ester mübaya’asına bakıldı.

Fî 16 Nisan sene 307 Salı ve fî 19 Ramazan sene 1308

Câmi-i Kebîr ve köprü keşfedildikden sonra hasbe’l-mevki’ letâfetine hayran kaldığım bahçeler içinden bi’1-mürûr hammâma gidildi.

17 Nisan sene 307 ve fî 20 Ramazan sene 1308

Bugün Çermik Kal’asına mâşiyen çıkıldı. Kal’anın kapusu yekpâre taşdan menhût ve meftûhdur. Kal’anın haricinde bir ve dâhilinde bir sarnıc vardır. Kal’anın sathı nehr-i Sinan’dan irdfa’ı 150 metrodur. Kal’anın müstatil olan sath-ı fevkanhisinin dil’-ı şarkhisi ve cenûbîsi tabi’i amûdi kayalardan ve dıl’-ı şimâlî ve şarkîsi divârdan ise de divârlar yıkılmış ve câ-be-câ eseri kalmışdır. Oradan mâşiyen inildi. Ve hayvanlara rakiben Çermik’in cihet-i garbîsindeki Dirafşe mevki’-i cenaheynine ‘azîmet olundu. Burası da pek latîfdir. Ve suları lezîz ve hafifdir. Çermik lafzının ‘aslı Çermük’dür ki, Ermenice manası Ilıca yani Kudret Hammâmı dimektir.

18 Nisan sene 307 ve fî 21 Ramazan sene 1308 Perşembe
El-yevm hammâma gidildi. Ba’dehû biraz dolaşıldı.

19 Nisan sene 307 ve fî 22 Ramazan sene 308 Cum’a
Akşam üzeri bahçede biraz dolaşıldı.

20 Nisan sene 307 ve fî 23 Ramazan sene 308 Cum’artesi
Cami’e gidildi. Avdetle mirî içün ester mübaya’a edildi.

21 Nisan sene 307 ve 24 Ramazan sene 308 Pazar
Mirî içün ester alındı.

22 Nisan sene 307 e fî 25 Ramazan sene 308 Pazartesi.
Hammâma gidildi.

23 Nisan sene 307 Salı ve 26 Ramazan sene 308
Vilâyete irsâl olunacak esterler gönderildi.

24 Nisan sene 307 Çarşamba ve 27 Ramazan sene 308
Hammâma gidildi.

25 Nisan sene 307 perşembe 28 Ramazan sene 1308

Nehâren Çüngüş’e müteveccihen saat dörtde Çermik’den hareket edildi. Hava kuşâyiş-i tâm üzere idi. Sinan köyünün önünden bi’1-mürûr, Sinan suyu geçildi. Çermik’den Sinan suyuna kadar olan mesafe kısmen sa’bü’l-mürûr kayalıkdır, Oradan Sakaltutan Dağı aşıldı. Ve Yeniköy’ün pişgahından geçildi. Ve Beylerköyü karyesinde biraz ârâm edildi. Saat dokuzda Çüngüş’e girildi.

Sakaltutan’dan Çüngüş’e kadar olan dört saatlik (mesafe) ekseriyetle bağlıkdır. Çüngüş’den şarka ma’rûz bir kûh-ı sengîn gibidur. Teğek bağrındadır. Taşlıkdır yolları sarbdır. Önünden şimâle, cenûbe doğru bir çay akar. Çayın üzerinde bir kâdim ve metin köprü vardır. Çüngüş’ün suyu latîfdir.

Çüngüş’de 3 cami, 1 rüşdiye, 5 ibtidâiye mektebi, 1 tekke, 3 kilise, 906 hane, 5 mağaza, 150 dükkân, 1 hammâm, 13 debbağhâne, 5 boyahâne, 17 ambar, 13 ahur, 22 samanhk, 2 kahvehâne, 7 furûn, 1 türbe, 1 meşhûr manastır, 21 çeşme, 4 kabristân, 3 değirmen, 1348 bağ, 219 bahçe, 120 tarla vardır.

Câmi’lerin ikisi câmi birisi mesciddir. Cami-i Kebîr Kal’a Mahâllesi’ndedir. Pirî Bey binâ-kerdesidir. Cami’ü’s-Sûk çarşu içindedir. Bânisi Ali Ağa’dır. Bunun minâresi de vardır.

                                        ÇÜNGÜŞ

 HANE 
(Mahâlle)İslâm TürkHıristiyan Ermeni
Cami-i Kebîr574
Cami’u’s-Sûk713
Kal’a Mahâllesi1232
Orta Mahâlle1638
Başpınar1050
 12873920

Bâlâda(ki) rakamlar beş mahalleyi ve zûkûr ve inâsi 5207 nüfûsu hâvîdir. Hristiyanları Der-Sa’adet’de hamâllıkla vesa’ir suretle işçilikle ve vatanlarında alış-verişle ve çerçilik ve debbağlık ve rençberlik ile geçinirler. İslâmları nâdiren gurbete çıkarlar.

Çüngüş’de ise islâmların ekserisi odunculuk ile geçinir. Bir iki müslümanı zengindir. Eşref Ağa, Bekir Efendi, Yasin Efendi gibi, Hıristiyandan Murad Ağa namında bir zengin vardır. Çüngüş’ün İslâmı Türk’dür. Nahiyede Ayduruş, Hacılar, Avut, Ermiyye, Yökrük, Selhavan nâmında altı adet Türk karyesi vardır. Çermik’de de Medye namında yine Çüngüş’e mütecâvir bir Türk köyü vardır. Palu’da Seydili nâmında bir Türk köyü vardır. Kusur kurâ-yı Livâ umûmen ekrâd-ı huşûnet-nihâdır. Köprünün öte tarafından Hasan Dede Zaviyesi ile evladı ikametgâhları bulunur. Ve Manastır da bulunur. Manastır pek metîn değilse de cesâmetlidir. Çüngüş nahiyesinde İrici’den başka Hıristiyan köyü yokdur. Bu köyün erkekleri Dersa’adet’de işçidir.

Çüngüş’de Esref Ağa’ya inildi. Konağı mükemmeldir. Çüngüş’de Müdîr Diyârbekirli İsmail Efendi idi.

26 Nisan sene 307 ve 29 Ramazan sene 308 Cum’a

Câm-i Kebîr’de Cum’a namazı edâ edildi. Oradan kal’aya inilen Çüngüş’ün cihet-i cenûbîsinde olup dereye hakim bulunan menî’ü’l-menâl bir sahrâ-i nâdirü’l-emsâl görüldü. Bu taş dahi maktû’ü’l-cevânib olarak mantar şeklindedir. Cihet-i süflî incedir. Gitdikçe kalınlaşmışdır. Üzerinde vaktiyle Çüngüş’ün ağasının konağı var imiş. Bir asma köprü vasitasiyla rebi’ada etrafına ittisâl eder imiş. 100 metro irtifa’ındadır. Cami-i Kebîr ise pek kâdim ve gayr-i muntazamdır. Çüngüş’ün en birinci ma’bedi olsa gerekdir. Oradan da Atik Hammâm gezilûp. Seyran Kayası’na gidildi. Bu kayanın kısmen şehre ve bağçelere nezâret-i kâmilesi vardır.

27 Nisan sene 307 Cum’aertesi ve fî 29 Ramazan 307 Gurre-i Şevvâl sene 308

Bayram namazı Câmi’ü’s-Sûk’da kılındı. Ve misâfir olduğumuz mahallde resm-i mu’âyede kılındı. Câmi’i’s-Sûk yenidir. İçi dört kemer ve altı kantara üzerinedir. Muntazamdır, Minâresi 25 metro tûlundedir.

28 Nisan sene 307 Pazar ve fî 2 Şevval sene 308

El-yevm saat beşde Ariş nâmındaki ve Çüngüş’ün cihet-i garbîsindeki köye müteveccihen hareket edildi. Birbuçuk saatde varıldı. Köy cibâl-i şâhikanın bir taraf-ı mürtefi’nde bağlı bostanlı bir karye-i ma’mûredir. 200 hânedir. Bir mükemmel kilisesi ve bir mektebi vardir. Ma’den sancağında bu letâfette karye görmedim. Eflâka ser çekmiş olan eşcar-ı haver? Mânend-i hîrî-i hoş-hırâm salanmakta ve çağlayanlar teşkil iden berrak sular ise kuşların avaz-ı ruh-ı nevâzına inzimâm itmektedir. Bu köydeki kadınlar başka yerde bulunmaz. Oradan yarım saat aşağıda olan Fırat nehrine gittik. Balık avı yaptık. Fırat’ın burada şiddet-i cereyânı pek dehşetlidir.

Köye avdet edildi. Sayd-ı berrîye çıkarılan Kürtler iki yaşında bir geyik avlamış olduğundan safâ-yı hatırla yenildi. Bu köyün arazisi hiç hükmünde olduğundan ahâlisinden ihtiyâr-ı gurbet ederler.

29 Nisan sene 307 Pazartesi 3 Şevval sene 308

Nehâren saat beşde Çüngüş’e dönüldü. Hiçbir şeyle eylenmeyen gönlümün bir hatıra-i ârâm-sûzu beyt-i âtînin mürd-i tahatturu da Ardıç Köyüdür.

“Nasîbi kalmayan mehcûr gönlümün zevk u çünbüşden
Ne mümkin etmek istîfâ huzûzât devr-i Çüngüş’den”

30 Nisan sene 307 Salı 4 Şevval sene 308

El-yevm ale’s-sabah mekteb-i rüşdiye ve Ali Efendi Mescidi gezildi. Mektebin şakirdâni zekidir. Mescid ise ruhanîdir. Oradan hükümete gidildi. Ba’dehû meşhûr Çüngüş Manastırı gezildi. Manastır müstatîlü’ş-şekldir. Vasatında bir kilise olup dört kâ’ide üzerinedir. Otuz kadar odası vardır. Furûnu ve hammâmı da vardır. Manastırda âsâr-ı atikaya dair bir şey yokdur. Yalnız üçyüz senelik bir Ermeni târîhi vardır. Marhassı Malatyalı ( ) Efendi’dir. Manastırın bidâyet-i binası Havariyyûndan Urfa’da ikâmet eden Tatyos zamanında ise de şimdiki binâsı muahhardır.

Manastır binsekizyüzelli senelikdir. Etrafındaki arâzi ve besâtîn evkâfıdır. Çüngüş marhasalığının dâ’ire-i idaresi Çüngüş’de, Ardiç karesine munhasırdır. Dahilinde bazı marhasaların kabri vardır. Kapuları demirdir.

Hattâ kapunun önünde zincir-bend iki kelb-i müdhiş bulunuyordu. Bahçesinde akarsuyu içinde kâdim bir sahrnıcı mevcûddur. İçinde mertâbet(?) inilen târike-i dünya kadınlar da bulunuyordu. Manastırın önünde bir de Ermeni mezarlığı vardır.

1 Mayıs sene 307 Çarşamba 5 Şevvl sene 308
El-yevm şiddetli, devamlı yağmurlar yağmışdır.

2 Mayıs sene 307 Perşembe 6 Şevval sene 308

3 Mayıs sene 307 Cum’a 7 Şevval sene 308
Cami’-i Kebir’de namaz kılınıp bahçeler gezildi.

4 Mayıs sene 307 Cum’artesi fî 8 Şevval sene 308

5 Mayıs sene 307 Pazar fî 9 Şevval sene 308

6 Mayıs sene 307 Pazartesi fî 10 Şevval sene 308

7 Mayıs sene 308 Salı fî 11 Şevval sene 308
Çüngüş’den haraket edilüp Çermik’e gelindi.

8 Çarşamba, 9 Perşembe, 10 Cum’a, 11 Cum’artesi, 12 Pazar, 13 Pazartesi Bilal Kilise(ye) gid(il)di. 14 Salı.

15 Mayıs sene 307 Çarşamba
Son bir veda Hammâmı yapıldı. Hava mağmûm çimenler târî ve latîf idi.

16 Mayıs sene 307 Perşembe

Saat 1.30 da Çermik’den çıkıldı. Yolda fasl-ı baharın pek rû-çerûr(?) olan bedâyi’iyle beraber birinci def’a olarak siyah renk bir de leylek görüldü. Ba’dehû Keskes karyesinde bir saat kadar ârâm edildikden sonra Lebud Ağa’nın konağına inildi. Ergani ovasi Çermik’e göre havacadır. Ve Çermik’in nezaret-i rebi’ası Ergani’den za’id idi.

…”

Kaynak:
1. Mustafa Öztürk-İbrahim Yılmazçelik, BELGELER-Türk Tarih Belgeleri Dergisi, Cilt: XVIII, Yıl: 1997, Sayı: 22, s.91-109.
2 .M. Şefik Korkusuz, Seyahatnamelerde DİYARBEKİR, Kent Yayınları, 2003 İstanbul, s. 137-152.

16 Mart 2009 tarihinde www.wekfacermug.de sitesinde yayına konuldu.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.