Valentine ve Hazreti Süleyman’ın Aşkı

okuma süresi: 3 dk.

Çok eskiden Yakındoğu’da, Mezopotamya’da, Ortadoğu’da, Anadolu’da ve Avrupa’da baharın gelişinde bereket ve verimlilik şenlikleri düzenlenirdi. Bunlardan biri de Eski Roma’da her 14 Şubat’ta Lupercalia Festivali kutlamalarıydı. Lupercalia, temelde tensel zevklerin kutsanması anlamını taşır. Lupercalia festivalinde şölenler verilir, içkiler içilir, herkes kendisine uygun bir eş bulup tensel ilişkiye girerdi.

Papa Gelasius, MS. 494′te bu festivali “sapkınlık” olarak nitelendirdi, ama pek dinleyen olmadı. Bunun üzerine Lupercalia festivalini “Bakire Meryem’in Arınması” bayramına çevirdi; ardından, MS. 495′te de bu pagan festivalini tümden yasakladı. Aşka, sevgiye, cinselliğe dair ne varsa hepsine savaş açtı. Ama yine de bütünüyle festivalin izlerini yok edemedi.

Bu savaşın bir sonucu olarak, Piskopos Valentine genç “âşıkları evlendirdiği” için, imparator Clandius tarafından kafası kesildi. Oysa Valentine’nin amacı, serbest aşk ile sevişenleri “namuslu” kılmak, yasal zemine çekmekti.

Bu tarihi süreçte aşk yüzünden, sevgi yüzünden, cinsellik yüzünden binlerce insan Yakındoğu’da, Ortadoğu’da, Anadolu’da, Avrupa’da kıyımlara uğradı, acı çekti. Piskopos Valentine gibi birçok insan öldürüldü. Ama Hıristiyanlık, Papalık bu konuda tam da başarıya ulaştı diyemiyoruz. Çünkü insanlar Valentine’nin yolundan gidip, öldürülüşünün yıl dönümü olan 14 Şubat‘ı evlenmenin kutsal günü olarak kutlamaya başladı. Ve daha sonra da kadın-erkek birlikteliğinin romantik bir yanını, aşkı ön plana çıkarttılar.

Günümüzde, bizde “Sevgililer“, Batı’da “Valentine” adıyla kutlanan günün temelinde “bereket” inancı vardır. Doğanın canlanması, yeniden dirilişi vardır. Tıpkı Paskalya, Newroz gibi…

Alman filozofu Schopenhauer belki de bu nedenle, “yaşama iradesinin” insanın doğasındaki hayatta kalma ve “üreme güdüsü“nden geldiğini; aşkın ise “üreme güdüsü“nden kaynaklandığını yazmaktadır.

Bugün 14 Şubat: Sevgililer Günü.

Sevgililer Günü vesilesiyle, sizlere bir aşktan ve ezgiden söz etmek istiyorum.

Bilindiği gibi, Tevrat(Eski Ahit) baştan sona göç, savaş, öç alma, kıtlık, katliam, yıkım, ölüm… öyküleriyle ve eski bir tarih söylemiyle devam eden kutsal bir kitaptır. Bu kutsal kitabın sayfaları arasında Neşideler Neşidesi, yani Ezgiler Ezgisi diye bir bölüm var. Kutsal metinler arasında bir çiçek bahçesi gibi durur bu bölüm. Öğütler, kurallar, yasalar, yasaklar, meseller ve korkutmacalar arasında birden bire aşktan, sevgiden, sevdadan, sevgiliden, ayrılıktan, özlemden, kavuşmadan, şaraptan, memeden, dudaktan, öpüşmeden… bahseden bu bölümü okuyunca, insan -şaşırmanın yanında- hoş duygular içinde oluyor. Tevrat’taki Neşideler Neşidesi adlı bu bölüm, dinî hükümlerden çok, bir sevgi şiiridir. Hz. Süleyman ile Abişag‘ın aşk hikâyesidir. Hz. Süleyman ki; kurda kuşa, cine, rüzgâra hüküm eder. Hareminde bazı kaynaklara göre 700, bazı kaynaklara göre 900 kadın bulunur, ama yine de güzeli görünce lal olur, yüreği titrer, eli ayağı bağlanır. İlahî gücünden eser kalmaz, sevgilisine yalvarır:

“Çarıklar içinde ayakların ne güzel,
Ey emîr kızı!
Toplu kalçaların sanki mücevherler,
Ustat ellerin işi.
Göbeğin yuvarlak bir tas,
Onda karışık şarap eksik değil,
Karnın buğday yığını,
Zambaklarla kuşanmış.
İki memen sanki bir çift geyik yavrusu,
İkiz ceylan yavrusu.
Fil dişi kulesi gibidir boynun senin;
Bat-rabbim kapısı yanındaki
Heşbon havuzlarıdır gözlerin;
Şam’a doğru bakan
Libnan kulesi gibidir burnun senin.
Başın, senin üzerinde Karmel gibi,
Başın saçın da sanki erguvanî;
Kıral senin kâküllerine esir oldu.
Zevkler içinde, ey sevgilim,
Sen ne güzelsin, ve ne şirinsin.
Bu senin boynun hurma ağacına,
Memelerin de salkımlara benziyor.
Hurma ağacına çıkayım,
Dallarını tutayım, dedim;
Memelerin üzüm salkımı gibi olsun,
Soluğunun kokusu da elma gibi.
Ve ağzın en iyi şarap gibi,
O şarap ki, uyumakta olanların dudaklarından kayıp,
Sevgilim için dümdüz akar.”

Abişag cevap verir:
“Ben sevgilininim;
Onun özlediği de benim.
Gel sevgilim, çıkalım kıra;
Köylerde geceliyelim.
Sabahlayın erken bağlara gidelim;
Bakalım asma tomurcuklarını verdi mi,
Ve narlar çiçeklendi mi;
Orada sevgimi sana bildireyim.
Lüffahlar güzel koku saçıyor;
Ve kapılarımızın yanında
her çeşitten taze ve kuru güzel meyve var,
Onları, ey sevgilim, ben senin için sakladım.”(*)

***

Sevgililer gününüz kutlu olsun!

(*) Kitabı Mukaddes -Eski ve Yeni Ahit, Kitabı Mukaddes Şirketi, İst. 1988, s.667, 671–672.

10 Şubat 2009 tarihinde www.sivildusunce.com da,
14 Şubat 2009 tarihinde www.gonulsitesi.net de yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.