10.01.2010 tarihinde İstanbul Galatasaray’da Garaj İstanbul adlı mekânda Süryanice dili ve el yazmacılığı geleneğiyle ilgili yönetmenliğini Hakan Aytekin’in yaptığı “yarına bir harf” belgesel filminin gösterimine ve “dil” temalı sergiye çağrılı bir davetli olarak katıldım.
Sergiye gittiğimde sergi salonu düzenlenmiş, davetlilere pasta ve içecek servisi yapılıyordu. Sergideki eserler inceleniyordu. Davetlilerin birçoğu ise belgeselin gösterileceği toplantı salonunda yerlerini almıştı. Salondaki tüm sıralar doluydu. Serginin hemen ardından, Süryanilerin ruhani lideri metropolit Yusuf Çetin’in salondaki yerini almasıyla toplantı başladı. Etkinliğin düzenleyicisi Özcan Geçer çok kısa bir konuşma yaparak gelenleri selamlayıp teşekkürlerini bildirdi. Ardından sözü Hakan Aytekin’e verdi. Hakan Bey’de teşekkür edip, çalışmasının bir “yol arkadaşlığı” olduğunu söyledikten sonra belgesel filmin gösterimine başlandı. İlgi ve gelenlerin çokluğundan, gelenlerin birçoğu sahnenin önüne ve duvar diplerine dizilen minderlerde oturarak belgeseli izlemek zorunda kaldı.
Belgeselin sunumunda Süryanicenin kısa tarihçesi anlatılırken fonetiğinin yansıtılması esnasında filmin sözlü aktarımı Süryaniceydi. Süryanice bilmeyen izleyiciler belgeseli Türkçe altyazıyla takip ettiler. Yazılı aktarımlarda, sunumların üstünde Süryani harfleriyle, altta da Türkçe açıklamaları vardı. Süryani dili ve el yazmaları konusunda ve de bugün var olan sıkıntılı durumla ilgili Midyat-Bakısyan (Alagöz) Köyü Papazı Ş. Gabriyel Aktaş önemli açıklamalarda bulunurken, fonda Midyat’ta çocukların Süryanice eğitimlerinden sahneler yer almaktaydı.
“Her Dil Tarihin Arşividir” Sergisi’nden-10.01.2010
Foto: Müslüm Üzülmez
Belgesel filmde -iyi bir kurguyla- Süryanice harflerin tanıtım ve gösterimi esnasında hem Süryanicenin tarihsel serüveni ve hem de Süryani dilinin bugünkü durumu kısaca anlatıldı. Az bilinen, ama çok eski ve sayıları bugün çok çok azalan Süryani yurttaşlarımızın kaybolmayla karşı karşıya olan anadilleri Süryanicenin yaşatılması ve de bu konuya dikkatlerin çekilmesi amacıyla hazırlanan belgesel içerikçe anlamlı ve zengindi. Çünkü Birleşmiş Milletler, her yıl 21 Şubat tarihini “Yerel Diller Günü” olarak kutlamaktadır. UNESCO da, aynı şekilde “Dil Önemlidir” temasıyla birçok etkinlikler düzenlemektedir.
Filimden aklımda kalan bazı bilgileri şöyle sıralayabilirim:
*Dünyada 6.700 dilin konuşulduğu, ama 78 dilin yazılı edebiyatı olduğu,
*Süryanicenin Sami dillerinden biri olan Aramicenin bir biçimi olduğu, Hz. İsa’nın konuştuğu dil olduğu,
*İ.S. 200 yılında Eski ve Yeni Ahit’in Süryanice yazıldığı,
*Süryani Alfabesinin 22 harften oluştuğu,
*Süryanicenin çağlar boyunca yazılı metinlerin “Doğu”dan “Batı”ya, “Batı”dan “Doğu”ya geçişlerinde veya buluşmalarında önemli işlevsel bir rol üstlendiği,
*Dünyada 500 dilin yok olmayla karşı karşıya olduğu,
*Süryanilerin çoğu artık Süryanice bilmediğini,
*Süryanicenin sadece bir dil olmayıp, “Tarihin Arşivi” olduğu… Vs.
***
“Unutulmak istemiyorsan dilini unutturma”.
Sergi ve belgeselin sunumu esnasında hiçbir şey yemedim ve içmedim. Belgeselin bitiminde Sergi salonunda çay sunumu yapılan yerden bir çay alıp içtim. Çay, tarih ve hüzün kokuyordu; tadı kekremsiydi. İnsanların ise umutla yüzleri gülüyordu. Bu güler yüzlü insanların arasından, tarihte yaşanan acı ve gözyaşlarını ve de “tarihin arşivi” olan bir dilin geleceğini düşünerek salondan ayrıldım.
Emeği geçenleri kutluyor, bu etkinliğe beni davetli olarak çağıran Özcan Geçer Beye de teşekkür ediyorum. Bu türden ve benzer etkinliklere fazlasıyla ihtiyacımız var. “Tarihin Arşivi”ne sahip çıkmak gerekir. Papaz Ş. Gabriyel Akbaş’ın belgeselde dediği gibi:
“İnsan ne kadar dil bilirse iyidir, ama anadilini unutmaması gerekir.”
11 Ocak 2010 tarihinde www.sivildusunce.com sitesinde,
11 Ocak 2010 tarihinde www.erganihaber.net sitesinde,
12 Ocak 2010 tarihinde www.kritize.net sitesinde,
12 Ocak 2010 tarihinde www.kuyerel.com sitesinde,
13 Ocak 2010 tarihinde Yeni Yurt gazetesinde yayınlandı.