Elime tesadüfen geçen Gözen Akça’nın hazırlamış olduğu Ergani Halk Kültürü ile ilgili “Yüksek Lisans Tezi“ni biraz tanıtmak ve sonra da bu tezle ilgili düşüncelerimi yazmak istiyorum.
Gözen Akça, 2000–2009 yılları arasında yaptığı araştırmasını “Diyarbakır İli Ergani İlçesi Halk Kültürü Araştırması”(*) başlığı altında, Haziran 2009 yılında Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanlığı’na Tez olarak sunmuş ve anladığım kadarıyla da Tezi “kabul” edilmiştir.
Araştırmanın danışmanlığını Yrd. Doç. Dr. Refiye Şenesen yapmıştır.
Tez, yoğun bir emek ürünü, kapsamlı, 351 sayfa. İçindeki konulara teke tek ele alıp incelemek yazımı uzatacağından ötürü sadece tezin genel çerçevesini sunup, sonra da araştırmanın geneline dair düşüncemi belirtmek istiyorum. Tezde genel olarak Diyarbakır İli Ergani İlçesi Halk Kültürü çalışmasında, geçiş dönemlerinden olan doğum, sünnet, askerlik, evlenme, ölüm adetleri ve bunların etrafında oluşan inanışlar, bayram tören ve kutlamaları, halk inanışları, halk mutfağı, halk hekimliği ve anonim halk edebiyatı ürünleri incelenmiştir.
Gözen Akça yazdığı Önsöz’de Teziyle ilgili şu bilgileri vermektedir:
“Toplumlar kültürlerini, inanç sistemlerini, örf ve adetlerini geçmiş kuşaklardan devralarak, ortak yarattıklarını ve ortak davranışlarının ürünlerini de ekleyerek gelecek kuşaklara aktarır. Kültür, bir toplumun toplum olmasında ve uzun seneler ayakta kalmasında en etkili ve kalıcı araçların bütünüdür. Bir yaşama biçimi olan kültür, toplumlar arası farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar her milletin kendi inanç, sosyoekonomik anlayış, estetik, gelenek ve değerlendirmelerine göre değişen; ancak tüm toplumlarda itibarını ve yerini korumayı amaç edinen halk kültürü oluşturmaktadır.
Halk kültürü, tüm bölge ve ülkelerde insanoğlunun geçmiş ve geleceği arasında bir köprü konumundadır. Halk kültürü ürünleri, Türk toplumu bireylerinin sahip olduğu inançları, davranış biçimlerini ve değerlerini taşıyan milli kültürün yansımalarıdır. (…)
Çalışmamızda, Ergani İlçesi’nde yaşayan unsurları, bire bir kayıt altına alıp yazıya geçirerek yok olmasını engellemeyi ve gelecek kuşaklara bu zengin birikimi aktarmayı amaçladık. Çalışmamızı yaparken yazılı ve sözlü kaynaklardan bilgiler edinmeye çalıştık. Yöre kültürü hakkında doğru tespitlerde bulunmak adına kaynak kişi sayısını fazla tutmaya dikkat ettik. Bu sebeple, Türk kültürüne bu açıdan bir katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz.”
Araştırmanın amacı hakkında ise şunları yazmaktadır:
“Çalışmamızda zengin bir halk kültürüne sahip olan Ergani İlçesi’ni adetler, törenler, halk kültürü ürünleri açısından inceledikten sonra elde edilen ürünleri derleyip yazıya geçirdik. Bu yolla Ergani’nin önce Güneydoğu kültüründeki sonra da Anadolu kültüründeki yerinin belirlenmesine katkı sağlayarak bu kültürün, gelecek kuşaklara aktarılmasını, unutulmamasını ve daha sonra bu alanla ilgili çalışma yapmayı amaçlayan araştırmalara faydalı olmasını amaçladık.”
İzlenen “Yöntem”le ilgili de şunlar yazılmaktadır:
“Çalışmamızda genel olarak halk kültürü ürünleri ile ilgili kullanılan alan araştırması, örnek olay ve yazılı kaynaklardan yararlanma yöntemlerini kullandık. Gözlem, görüşme, anket, kılavuz ve çok sayıda kaynak kişiden yararlanma yöntemi ile Ergani halk kültürüne ve anonim halk kültürü ürünlerine ulaşmaya çalıştık. (…)
Kaynak kişileri belirlerken yörenin kültürel değerlerini iyi bilen ve bölgeyi iyi tanıyan kılavuz kişilerden yararlandık. Derleme çalışmamızda doğru bilgiye ulaşmak için köyünden hiç ayrılmamış veya kısa süreli ayrılmış, yaşlı, öğrenim görmemiş ya da öğrenimi düşük olan kişilerden yararlanmayı amaçladık.
Derleme esnasında yöre halkı, halk kültürü ürünlerini bize kendi diliyle aktardı. Metinlerin Türkiye Türkçesi’ne aktarımında ise Türkçe’yi iyi bilen yöre halkından yardım aldık.”
Araştırma Alanı İle İlgili Genel Bilgiler verilirken de: “Bu bölümde verilen bilgiler, Ergani Kaymakamlığı arşivinde yer alan bir rapordan alınmış olup, önceden Ergani ile ilgili çalışma yapan Müslüm Üzülmez’in, Şevket Beysanoğlu’nun kitaplarından ve Türk Ansiklopedisi’nin Ergani Maddesi’nden yararlanılmıştır” diye yazılmaktadır.
Tezle ilgili aktaracaklarım kısaca bunlar.
Tezin/araştırmanın bütününe ilişkin düşünceme gelince:
1. Tezin hemen girişinde “Ergani yöresi, coğrafi yapısına bağlı olarak Diyarbakır’dan uzak kalmıştır. Bu nedenle, yöre halkının Diyarbakır ile etkileşimi zayıf olduğundan geçmişten getirilen Türk kültürünün eski adet ve inanışlarının günümüzdeki biçimleri ve bunlara bağlı olarak uygulanan pratikleri bu yörede kendini büyük oranda korumuştur” (s.1) denilmektedir.
Bu sav doğru değildir. Ortada bir kasıt yoksa eğer, körü körüne “akıl hocaları”nın sözüne uyma söz konusudur burada. Değişmeme kapalı toplumlar veya mekânlarda yaşayanlar için geçerli bir olgudur. Ergani her zaman dış etkilere açıktır. Diyarbakır-Elazığ karayolu ve demiryolu üzerinde yer alan merkezi bir yerleşim yeridir. Ayrıca ulaşım açısından Maden, Dicle, Çüngüş ve Çermik’in tam orta yerinde bulunmaktadır. Bu ilçelerden Diyarbakır ve Elazığ’a gitmek isteyenler mutlaka Ergani’den geçmek, mal ve ürünlerini Ergani üzerinden başka il ve ilçelere ulaştırmak/pazarlamak zorundadır. Dahası bakır madeni yüzünden Ergani Osmanlılar zamanında bile “Diyarbakır’a uzak” hiç kalmamıştır; Ergani Sancağı ve daha sonradan Erganimaden Sancağı olarak bakırdan gelecek akçeler yüzünden hem Osmanlıların ve hem de “Eyâlet-i Diyarbekir”ın hep gözü üstünde olmuş ve hiç “başıboş” bırakılmamıştır, yani “sıkı” gözetim ve ilişkiyle hep ilgiye “mazhar” olmuştur.
2. “Kaynak kişileri belirlerken yörenin kültürel değerlerini iyi bilen ve bölgeyi iyi tanıyan kılavuz kişilerden yararlandık. Derleme çalışmamızda doğru bilgiye ulaşmak için köyünden hiç ayrılmamış veya kısa süreli ayrılmış, yaşlı, öğrenim görmemiş ya da öğrenimi düşük olan kişilerden yararlanmayı amaçladık. Derleme esnasında yöre halkı, halk kültürü ürünlerini bize kendi diliyle aktardı. Metinlerin Türkiye Türkçesi’ne aktarımında ise Türkçe’yi iyi bilen yöre halkından yardım aldık” (s.2–3) diye yazılmaktadır.
Adı konulmadan burada Kürtlerden söz edilmektedir. Kürtçeden söz edilmese de, “halk kültürü ürünlerini bize kendi diliyle”, yani Kürtçe aktardılar; “Türkçe’yi iyi bilen”ler de “Türkiye Türkçesi’ne aktarımında” bulundular, yani çevrileri yaptılar demek istenmektedir. Çalışmanın en yaman çelişkisi tam da burada; çalışmayı, yanı “Yüksek Lisans Tezi”ni okurken sayfalara serpiştirilmiş olarak “önce Türk halk kültüründeki yeri”, “eski Türk kültürü”, “Türk halk kültüründeki”, “Türk toplumu bireylerinin sahip olduğu inançları”, “Türk kültürüne bu açıdan bir katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz” gibi tanımlamaları bolca görmekteyiz. Araştırmanın kapsam ve sınırlar açıklanırken de; “Araştırma alanımız Ergani merkez, merkez mahalleleri ve çevre köylerle sınırlıdır. Çalışmamızda, örneklem amacıyla toplam on dört köy ve üç mahallede derleme yapılmıştır” denilmektedir. Tezin sonunda ise (s.336-337), “Kaynak Kişiler”in isimleri, doğum tarihleri, eğitim durumları, köyden veya ilçe merkezinden oluşları ve görüşme tarihleri sıralanmıştır. Bu listeye göre toplam 144 kişiyle görüşülmüş. Bunların sadece 17’si ilçe merkezinden (ki, bunlarında etnik kökeni belli değil), geriye kalan 127 kişi ise köylülerden seçilmiştir. Yanlış hesaplamadımsa, görüşülen kişilerin 45’i Ahmetli’den, 4’ü Yukarı Gedicik’ten, 4’ü Şölen Çömert’ten, 8’i Hançerli’den, 6’sı Tevekli’den, 4’ü Sallıca’dan, 10’u Yeşilköy’den, 4’ü Yukarı Karpuzlu’dan, 17’si Yukarı Kuyulu’dan, 12’si Morkoyun’dan, 3’ü Aşağı Gedicik’ten, 6’sı Üzümlü’den, 5’i Hoşan’dan, 1’i Çayırdere’den.
Benim bildiğim Ergani’nin hiçbir köyünde Türk/Türkmen yoktur. Muhacir -Aşağı Balahur (Ortayazı) köyü hariç tüm köylerde Kürtler yaşamaktadır. Kürtlerin yaşadığı yerlerde kültürle ilgili araştırma yapıp, bunu Türk kültürüne bağlamak doğru değil ve bilimsel etiğe de sığmaz. Kürt Kültürünün Türk Kültürü olarak sunulmuş olması yoğun bir emek ürünü olan çalışmanın inandırıcılığına gölge düşürüyor. Böylesi bir tutumun ne Kürtlere, ne Türklere ve ne de Türkiye’ye bir faydası vardır. Bir etnik gruba ait kültürü, bir başka etnik grup sahiplenerek kültürel olarak zenginleşemez. Etnik grupların adı açık konulduğunda ve o haliyle kabul edildiğinde kültürler bir birini besler ve daha çok zenginleşirler.
Tabi burada araştırmayı yapan Özgen Akça’yı da anlamalıyız. Hazırladığı “Yüksek Lisans Tezi“nin Üniversitece kabul edilmesi için, ön koşul olarak “egemen düşünce”nin sınırlarının dışına çıkılmaması gerektiği düşüncesinden hareketle böyle bir tutum sergilemiş olabilir diye düşünüyorum. Zaten Tez’in hemen Giriş kısmında “Konu” başlığı altında; “Tezimizin konusunu, gerek kültürel gerekse tarih açısından zengin ve farklı etnik bir yapıya sahip olan Ergani” diyerek, utangaç bir ifadeyle bu durumu teyid etmekte ve Kürtlerin varlığını kabul etmiş bulunmaktadır.
Sonuç olarak:
Tez, “egemen anlayış”ın bakış açısıyla kaleme alınmış, İlçenin demografik doğasına aykırı olmasına rağmen Ergani Kültürüne Türk Kültürü damgası vurulmuştur. Eğri cetvelle doğru çizilmeye çalışılmıştır. Bu, doğru değil; artık yazarlar, sanatçılar ve özellikle araştırmacılar Bölgenin etnik ve kültür yapısına bir gözünü kapatarak veya şaşı bakmamalı, Kürt realitesini kabul etmelidir. Devlet bile bu realiteyi “kabul” etti; araştırmacılar ise daha cesur olmalıdır. Tezi hazırlayan Gözen Akça, eğer Kürt realitesi konusunda biraz daha titiz davranmış olsaydı, yaptığı çalışmaya gölge düşmemiş olurdu. Ama bu haliyle bile yararlanılacak bir çalışma bence. Araştırmadaki bazı bulgu ve belirlemeler filtre edilirse, Bölgenin kültür yaşamına ilgi duyan araştırmacılar ve Erganiler için kaynak bir araştırma olabilir diye düşünüyorum.
(*) Diyarbakır İli Ergani İlçesi Halk Kültürü Araştırması/ http://library.cu.edu.tr/tezler/7314.pdf
25 Haziran 2010 tarihinde http://www.erganihaber.net,
27 Haziran 2010 tarihinde http://www.sivildusunce.com,
27 Haziran 2010 tarihinde http://www.kritize.net,
25 Haziran -2 Temmuz 2010 tarihlerinde Ergani Haber gazetesinde yayınlandı.