Karacadağ’ın rüzgârı karataşların, sıcaktan kavrulmuş kuru otların arasından eser. Bazen sert, bazen sıcak, bazen de ılık. Baharda binbir çiçek kokusunu, yazın sıcağı, sonbaharda hüznü, kışın kimsesizliği eteğine alıp Diyarbakır’a taşır.
Diyarbakır’ı Diyarbakır yapan özellikler buradan gelir. Diyarbakır tarihi bir kent olmakla birlikte kültürlerin, inançların ve etnik toplulukların ortak mekânı, farklı kimlikleri yaşatmanın adıdır.
Ve Diyarbakır kimlikleri yaşatmaya sevdalıdır.
Doğduğum kent olmasından ziyade hep bu nedenle severim Diyarbakır’ı.
Kavafis; “Yaşamı bir kentte ıskalarsan hepsinde ıskalarsın” der. Geçmişte Diyarbakır’da yaşamı bir kere, ama çok kötü ıskaladım. Bu nedenle ayrılmak zorunda kaldım. İstanbul’a yerleştim, ama mekân değiştirmeme rağmen ıskalamaktan bir türlü kurtulamadım. Gündüzleri İstanbul’da, geceleri Diyarbakır’dayım. Peşimden ayrılmaz, geceleri rüyalarımı renk renk, desen desen süsler.
Diyarbakır’ı ve Diyarbakır’da yaşadıklarımı hiç unutmadım!
Diyarbakır Türküsü kitabını okuyunca eski günleri sanki canlı, bir güzel yeniden hatırladım ve Diyarbakır Küçelerini bir bir gezmiş gibi oldum.
Kitabı Mehmet Mercan kaleme alınmış. İlk basımı 2002’de Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Kültür Yayınları tarafından yapılmış. Şimdi gözden geçirilmiş ve yeni eklemelerle 2.Basımı (2011) Diyarbakır’ı Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı’nca (DİTAV) gerçekleştirilmiş.
Ben, 1950’de Ergani’de doğdum. 60’lı yılların sonunda ilçemizden Diyarbakır’a arkadaşlarımla gezmeye giderdik. Gezip tozardık. O zamanlar bizler için Diyarbakır sanki büyülü bir kentti. 70’li yılların sonunda ise Diyarbakır Belediyesi’nde ve Tekel İçki Fabrikasında mühendis olarak çalışmaya başladım. Yenişehir’de bir ev tuttum. O dönem hem Belediyede Temizlik İşleri Müdürü olarak görev yaptığım için kenti adım adım turlar, hem de hızlı bir “devrimci çalışma” içinde olmam nedeniyle Diyarbakır’ın farklı köşelerinde sayısız insanla tanışır sohbetler ederdim. Bu nedenle Diyarbakır’ı iyi bildiğimi düşünürdüm. Ama Mehmet Mercan’ın kitabını okuyunca bunun böyle olmadığını anladım.
Diyarbakır Türküsü bellekleri tazeliyor…
Anılar örtmeli küçelere sökün etmiş. Yılların basın emekçisi Mehmet Mercan da bunları bir bir toplamış. Sonra yazı masasına oturup; “Diyarbakır’ın güzelliklerini yaşamak, Diyarbakır’ı sevmek, sevdirmek ve elbette en önemlisi Diyarbakır’ı anlatmak, gönül borcumuzdur” diyerek gördüklerini, yaşadıklarını kaleme almış.
İyi de etmiş. Diyarbakır’ı tanımak, bilmek ve en önemlisi anlamak isteyenlerin okuması gereken bir kaynak eser özelliğinde kitap. Okumanızı öneririm.
25 Eylül 2011 tarihinde:
http://www.insanokur.org/?p=31643
http://www.gelawej.net/index.php?option=com_content&view=article&id=705:oertmeli-kuecelerde-kalan-anlar–muesluem-uezuelmez&Itemid=71
http://www.yeniyurtgazetesi.com/yazar.asp?yaziID=2629
http://www.sivildusunce.com/2011/09/ortmeli-kucelerde-kalan-anilar/
http://www.erganihaber.net/kose_yazisi_detayi.asp?id=2112
http://ergani.gen.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=78:ortmelikuceler&catid=4:yazlar&Itemid=47
http://gonulsitesi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=759:ortmelikuceler&catid=1:yazarlarmz&Itemid=44
http://www.ozgundurus.com/Haber/Guncel/04102011/Ortmeli-Kucelerde-Kalan-Anilar.php
yayımlandı.