4 Kasım 2010 tarihinde Çüngüş’e (Diyarbakır) gittim. Çarşıda, çay kenarında, tarihi köprü civarında ve kilisenin bulunduğu tepede gezindim. Bol bol fotoğraf çektim. Gezi sırasında gördüğüm kilise harabesi içimi burktu. Üzüldüm. Bir kutsal mekân, bir tarihi yapı bu durumda olmamalıydı. Yakışmıyor. Hele kilisenin içinde bir eşeğin bağlı bulunması, hiç hoş değildi. Kültürümüzde cami, kilise ve havralar kutsal mekândır, tanrının evleridir. Böyle olmamalı. Günahtır. Bu ayıptan bir an önce kurtulmalıyız. Diyarbakır İl Özel İdaresi, Çüngüş Kaymakamlığı, Çüngüş Belediyesi, Çüngüş’ün ileri gelenleri ve esnaf kuruluşları bu tarihi yapıyı restore edip bir kültür merkezi veya daha değişik hizmet verecek bir amaç için kurtarmalıdır mutlaka. Kollar şimdiden sıvanmalı, yarın geç olabilir. Kilise, tüm olumsuzluklara karşın şu an dimdik ayakta. Bakımsız ve harabe olsa bile tavanı, taşıyıcı kolonları ve duvarlarının sağlamlığıyla “ben burdayım” diyor. Kilisenin restorasyonu ile öncelikle kilisenin daha fazla harap olması önlenir. Ayrıca, ayıbımızın ağırlığından kurtulmuş, tarihi ve insani görevimizi yerine getirmiş oluruz.
Çüngüş gezim sırasında bazı çarşı esnafından kilise ile ilgili bilgiler edinmek istedim, ama ne yazık ki kilisenin ismi de dâhil olmak üzere hiçbir bilgi edinemedim.
İstanbul’a döndükten sonra kütüphanemdeki kitapları karıştırdım ve karşıma tam da aradığım bir eser çıktı. Arsen Yarman’nın yayına hazırladığı Palu- Harput 1878 –Çarsancak, Çemişgezek, Çapakçur, Erzincan, Hizan ve Civar Bölgeler 1877–1878 II. Cilt/Raporlar adını taşıyan kitapta Çüngüş’teki kiliseye dair esaslı bilgiler buldum.
1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonrası, 1879’da, Tanzimat’la vaat edilen reformların ne ölçüde uygulandığını görmek ve mevcut durumu yerinde tespit etmek için İstanbul Ermeni Patrikhanesi Ermenilerin yoğun yaşadığı yerleşim yerlerine 3 Ermeni rahibi görevli gönderir. Kitap, bu rahiplerin gezdikleri yerler ile ilgili kaleme aldıkları raporlardan oluşmakta.
Palu- Harput 1878 kitabında yer alan Çüngüş’le ilgili kısmı olduğu gibi aşağıda bilgilerinize sunuyorum:
“Çınkuş [Çüngüş]
Çermuk’tan altı saat uzaklıkta, dağlar arasında kayalık bir tepeye inşa edilmiş, etrafı yine kayalıklarla kaplı ve Maden’e bağlı olan Çınkuş’a ulaştık. Tepenin etrafı ve etekleri güzel binalar ve ağaçlarla dolu. Önünde bir ova var ve bir su kasabayı bu ovadan ayırıyor. Yolu taşlı ve korkutucu. Özellikle de Sakal Tutan denilen mevki. Buna karşın pek çok yeri de eğlenceli. Yolumuz iki saatten daha uzun bir süredir lezzetli üzümlerin bulunduğu bağlar arasında ilerliyor. Ovanın girişine inşa edilmiş olan manastır kasabadan yarım saatlik uzaklıkta. Doğruca manastıra gittik. Sırahayyats Surp Asdvadzadzin diye adlandırılmakta olan manastır, bağlar ve ağaçlar arasında derli toplu ve sevimli bir bina. Önündeki tarlalar ona ait. Kapının önünde Çınkuşluların mezarlığı bulunuyor. Manastır başrahibi Malatyalı Minas’ın sağlık durumu pek de iyi değil, yüksek ateşle boğuşuyor. Zavallı adam iki seneden beri iki günde bir nöbet geçiriyormuş. Gündüz manastırın kapıları kapalıydı. Bizi, asık suratlı çoban köpekleri karşıladı. Onların çıkardığı gürültüden dama çıktılar, bizi görünce de kapıları açtılar. Manastır binaları gibi yönetimi de güzel. Geliri, iki değirmenden, tarlalardan ve bağlardan alınan üründen sağlanıyor. Çınkuş ve Atiş Köy bu marhasalık bölgesine dahil.
Bir önceki manastır başrahibi Diyarbakırlı Bağdasar 40 yıl görev yapmış. Manastır kilisesi ve diğer binalar onun zamanında inşa edilmiş. Çınkuş ve Atiş’teki kâgir ve gösterişli kiliseler kendisine minnettarlar. Yaptığı iyilikler ve güzel işlerle Şeyhlerin, Türklerin, Kürtlerin ve Ermenilerin sevgilisi olmuş. Kendisini Büyük Dede diye çağırıyorlarmış. Ermeniler her badarak ayininde “kilise yapanların ruhuna” okunan duada onun da adını zikrediyorlar. Mezarı da ziyaretgâh haline gelmiş. Manastır tarlaları ve değirmenler Rahip Bağdasar’ın adına tapulu olduğundan ölümünden sonra el koymuşlar. Dava açılmış, uzun süre çaba sarfedilip masraf yapılmış. Patrikhane de bu iş için büyük gayret göstermiş.
Manastır başrahibi aynı zamanda ruhani önderlik vazifesi de yapıyordu. Ancak ne halk ondan ne de o halktan memnundu. İyi niyetli, ancak zayıftı. Gerçi gayretli ve yürek olarak çok iyi. Manastırda bir okul açmaya gayret ediyor, kendi görev döneminde bayağı da bina inşa etmiş. Burada da ihtimamla saklanmış pek çok elyazması var.
Kilise kapısının üst kısmında, “Kilise etrafındaki tüm binalarla beraber, padişah Sultan Abdülmecid’in izni, ruhani önder Diyarbakırlı Bağdasar’ın çabaları, Çınkuşlu ve Atiş’li halkın, kadın-erkek, çoluk-çocuk, kireç, kum tahta taşıyarak çalışması sonucu Ermeni tarihiyle 1290’da miladi tarihle 1841’de onarıldı” şeklinde bir kayıt bulunuyor.
Çınkuş halkı asla çiftçilik yapmıyor. Sadece yerel zanaatlar ve bağcılıkla meşgul oluyorlar. Hemen hemen her bahar çeşitli şehir ve köylere dağılarak deri, ayakkabı vs şeylerin ticaretini yapıyor, kışın ise evlerinde oturuyorlar.
Burada da türlü türlü suçlar işleniyor, anlatmaya dil yetmez.
Atiş Ermenilerinin çoğu İstanbul’a gurbete gidiyor ve çoğunlukla fırıncılık yapıyorlar.
Çınkuş’ta Ermenilere ait Surp Garabed adlı bir kilise, 125 talebesi olan bir okul ve 500 hane var.
Atiş’te ise Surp Garabed adlı bir kilise bulunuyor. Kilisenin İstanbul Hasköy’de bir dükkânı ve köyde de bir değirmeni var.
Manastır malları Harutyun Bığdoynets adına kayıtlı. 100 talebeli bir okulu ve 300 hanesi var. Harap bir kilise daha bulunuyor.
Nüfus karışık; Türk, Kürt, Ermeniler arasında Katolik ve Protestan olanlar da var. Avedaper gazetesi ne yazarsa onu biliyorlar. Yaşlı başlı erkeklerin kulağında küpe var. Kadınlar ise ölecekleri güne kadar yüzlerini peçe ile örtüyorlar.
Sevarag ve Çınkuş Arğın’a eklenerek, Çermuk ve Agil ile beraber bir marhasalık bölgesi sayılmalı, merkez de mutasarrıfın ikamet ettiği Arğın Maden olmalı. Böylece ikinci bir ruhani öndere sahip olabilir ve işlerini daha düzgün yürütebilirler. Bunu önerdik ve Patrikhaneye tekrar hatırlatıyoruz.
Adı geçen yerlerin dağlık bölümünü Arğın Maden, Çermuk, Agil, Gölcük ve Çınkuş oluşturuyor. Dağların isimleri ise Mehrap, Hazar Baba, Siyah Davut, Abdılmeseh Dağı (burada azizin adıyla bir ziyaretgâh bulunuyor), Harput Dağlarının devamı olan Gomayi dağları. Arğın’a yakın dağlar ise Garmir Kar Ler, Sakızlı Dağ, Eli Dağ vs. Ovaları; Arğın Maden’ın yanında Permas Ovası, Arğın’ın önünde Gevre, Ğıliş ve Elyan Ovaları (Büyük Diyarbakır Ovası’nın bir kısmını teşkil ederler). Agil topraklarının ve köylerinin sahibi yerel beyler. Halk adına tapulanmış çok az toprak var. Diğer yerler ise beyler adına tapulu.
Küçük derecikler dışında Arğın Maden Deresi ve Agil nehri Diyarbakır’daki Şad’a karışıyor.
Harput’un büyük yolu Maden ve Arğın’ın önünden geçiyor. Maden ve Çermuk’un havası genelde sağlıksız.”
Kaynak: V.Bardizaktsi-B. Natanyan-K. Sırvantsdyants, Palu-Harput 1878, II. Cilt/Raporlar, Yayına Hazırlayan Arsen Yarman, Derlem Yayınları, İstanbul-2010, s. 519-523.
25 Ocak 2011 tarihinde http://www.gelawej.net/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=3386 da,
25 Ocak 2011 tarihinde http://www.sivildusunce.com/2011/01/cungusteki-kilise-kurtarilamaz-mi/ de,
26 Ocak 2001 tarihinde http://www.kurdek.com/?part=haberdetay&id=88540&sid=844143920 de,
26 Ocak 2001 tarihinde http://www.erganisoz.com da,
27 Ocak 2011 tarihinde http://www.kritize.net/yazarlar/konuk-yazar/501-cungus-teki-kilise-kurtarilamaz-mi de,
27 Ocak 2011 tarihinde http://www.ergani.gen.tr/
Ve
Temmuz 2023’te Renkli Vagonlar adlı fanzinde
yayımlandı.