I. GİRİŞ
Bilindiği gibi Diyarbakır ve çevresi 1514 yılında Çaldıran Savaşı ile başlayan ve daha sonra devam eden savaşların sonucunda 1517 yılında sone eren bir zaman sürecinde Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiştir.
Diyarbakır’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmesinden hemen sonra Diyarbakır ve çevresi yeni bir idari yapılanmayla Diyarbekir Eyaleti ve Kürdistan Eyaleti olmak üzere iki bölgeye ayrılmıştır. Bu iki eyalet arasındaki en önemli farktan biri Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı sancak beylerini (Ergani Sancağı bu beyliklerden biridir) doğrudan saray atamaktadır, Kürdistan Eyaleti’ne bağlı olan sancaklarda ise yönetim babadan oğulla geçmektedir. Yani Kürdistan Eyaleti’ne bağlı sancakların idari özerklikleri vardı. Bunlar sadece Osmanlı Devleti’ne düzenli vergi vermekle ve savaş zamanında asker göndermekle yükümlüydü.
16. yüzyılda Osmanlı yönetimi altında bulunan Ergani Sancağı ve o dönem Ergani’de bulunan vakıflarla ilgili bilgiler Osmanlı Arşivi’nde bulunan Tahrir Defterleri, Evkaf Defterleri, Esas Defterleri gibi defterlerde kayıtlıdır. Tarihimizin her yönüyle bilinmesi için bu defterlerin incelenmesinde yarar vardır. Osmanlı, imparatorluk sınırları içersinde düzenli Tahrir Defterleri tutturarak her şeyi kayıt altına almaya çalışmıştır. Tahrir, toprağın mülkiyet ve tasarruf hukukunu, reayanın (ahalinin, halkın) yükümlülüklerini belirlemek, vergi tür ve miktarlarını saptamak için yapılan arazi ve yükümlü nüfus yazım işidir. Zaten tahrir Arapça “yazım” demektir. Arazi ve yükümlü nüfus sonuçlarının işlendiği deftere Tahrir Defteri (TD) denilmektedir. Diyarbakır imparatorluk sınırlarına dâhil olunca Diyarbakır ile ilgili tahrirler tutulmaya başlanmıştır.
Tahrir Defteri (TD) 64: Diyarbakır ve çevresi Osmanlı sınırlarına katıldıktan sonra yapılan ilk tahrirdir. 1518 yılında tamamlanmıştır. Bu defterde yer alan bilgiler Diyabekir Eyaleti’ne bağlı sancakları kapsamaktadır. Padişah hasları, Sancakbeyi hasları, tımarlar ve dirliklere bağlı köy ve mezra’aların kayıtları bulunmaktadır.
Tahrir Defteri (TD) 552: Bu numara ile katalogda kayıtlı bulunan Diyarbekir Eyaleti Evkaf Tahrir Defteri’nde Diyarbakır ve eyalete bağlı diğer sancaklardaki vakıflara ait gelir kaynakları, personel sayısı ve giderler gibi konulara dair bilgiler bulunmaktadır. Ergani vakıfları 47b-48b sayfaları arasında yer almaktadır.
Zülküf Dağı eteğinde kurulu olan Eski Ergani’den bir görünüm.
1920’li yıllar… Ortadaki kubbeli yapı şehir hamamıdır.
Tahrir Defteri (TD) 988: Diyarbekir Eyaleti’nin ilk tahririnden 5 yıl sonra, Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta geçişiyle yapılan defter olduğu kabul edilmektedir. Defterin 111-112. sayfaları arası Ergani vakıflarına aittir.
Maliyeden Müdevver (MM) 100: Diyarbekir Eyaleti’nin ilk vakıf tahriridir. Bu nedenle Evkaf Defterleri kapsamında değerlendirilmektedir. Maliyeden Müdevver (MM) tasnifinde kayıtlı olan bu defter 31 varak olup, 1-10. varaklar arası Diyarbakır vakıflarına, 23. varak Ergani vakıflarına aittir.
Esas Defterleri de Hicri 1300, Miladi 1882 tarihinden sonra tutulmaya başlanmıştır. Vakıfların şahsiyet kayıtları, hizmetlilerin tayın ve tedavül (dolaşım) kayıtları, varsa vakıflarla ilgili ilam, hüccet (kanıt) ve vakfiye gibi belgelerin yerinin belirtilmesi gibi bilgileri içeren defterdir.
Diyarbakır, Siirt, Mardin, Ergani ve Çermik Sancak vakıfları 159 numaralı Esas Defterleri’nde yer almaktadır.
Bu kısa girişten sonra artık 16. yüzyılda Ergani’de faaliyet gösteren vakıflara geçebiliriz.
II. 16. YÜZYILDA ERGANİ’DE BULUNAN VAKIFLARI(*)
1. HOCA BAHŞAYIŞ CAMİ VAKFI
Bu caminin ne zaman ve kim tarafından yapıldığına dair hiçbir bilgi yoktur. Bölgeye ait ilk tahrir olan 1518 tarihine ait vakıf kayıtlarında adının geçmesi caminin bu tarihten önce yapıldığını göstermektedir (MM 100, s.23).
1518 tarihli tahrire göre cami vakfının gelirleri bir mezra’anın malikane hissesinden ve gayrimenkulün kirasından oluşmaktadır (MM 100, s.23).
1523 tarihinde cami vakfına yeni gelir kaynakları eklenmiş, fakat gelirlerde bir yükselme olmamıştır. Çünkü adı geçen mezra’a bu dönemde kaydedilmemiş ve hamamın getirisinde de düşüş olmuştur. Bu tahrirde vakfın gelirleri 2 köyün malikane hissesinden ve gayrimenkul kirasından oluşmaktadır. Giderlerin tamamı da personel maaşlarından ibarettir. Vakfın hesaplarında herhangi bir fazlalık söz konusu olmadığı gibi, gelirlerin de giderleri karşılayamadığı görülmektedir (TD 998, s.111).
1564 tahririnde vakfın gelirlerinde bir miktar artış olduğu gözlense de, bu durum vakıf gelirlerinden değil, sadece bir miktar nakit paranın işletilmek üzere vakfedilmesinden kaynaklanmaktadır. Giderlerde ise yine büyük bir payla personel maaşlarından oluşmakta ve bunu küçük bir payla da levazımat (zorunlu ihtiyaç) harcamaları takip etmektedir. Vakfın bu dönemde gelir gider ilişkisi açısından rahatladığı ve fazlalık verdiği görülmektedir (TD 552, s.47b).
16. yüzyılı takiben 17. yüzyılın son yıllarında 1693 yılına ait kaynakta vakfın giderleri 3240 akçeye düşmüştür. Bir yıl sonrasına ait başka bir kaynakta ise yıllık giderin 3120 akçeye yükseldiğini, ama 1564 yılına nazaran küçülme durumunun devam ettiği görülmektedir (MM1145, s.6 ve MM 5303, s.8).
Daha sonraki dönemlerde de vakfın devam ettiği, bu durumun belgelere göre 20. yüzyılın ortalarına kadar sürdüğünü söylemek mümkündür. (VA, ED 159/1296 /25 Şubat 1896. Aynı defterin 14 Nisan 1915 tarihli olanında caminin yıkıldığı kaydı vardır.)
Tablo 1: Hoca Bahşayış Cami Vakfı’nın Dönemlere Göre Gelir Durumu
Gelir Türleri | Yıl (Miktar-Akçe) | Tüm Gelir %’si | ||||
1518 | 1523 | 1564 | 1518 | 1523 | 1564 | |
İcare-i hamam vakf-ı Selçuk Şah Hamamı | 1800 | 1440 | 5040 | 87,8 | 73,7 | 61,1 |
Hisse-i malikane an mezra’a-i Caba Melik | 250 | 12,1 | ||||
Hisse-i malikane an karye-i Poğsor | 313 | 1666 | 16 | 20,2 | ||
Hisse-i malikane an karye-i Çayan | 200 | 644 | 10,2 | 7,8 | ||
An’i’n nükud (nakit para) 4492 beher 1000 fi 200 resm | 892 | 10,8 | ||||
Toplam | 2.050 | 1.953 | 8.242 | |||
El Baki | 250 | 3.562 |
Tablo 2: Hoca Bahşayış Cami Vakfı’nın Dönemlere Göre Gider Durumu
Gider Türleri | Yıl (Miktar-Akçe) | Tüm Gelir %’si | Yıl 1693 | Yıl 1694 | ||||
1518 | 1523 | 1564 | 1518 | 1523 | 1564 | |||
Cihet-i imamet ve hitabet | 3,5 | 4,5 | 36,8 | 34,6 | ||||
Cihet-i te’zin | 1 | 2/2 | 10,5 | 15,3 | ||||
Cihet-i Mu’arrif | 2 | 1 | 21 | 7,69 | ||||
Cihet-i tevliyet | 2 | 2 | 21 | 15,3 | ||||
Cihet-i ferraş | 2 | 1 | 21 | 7,69 | ||||
Cihet-i ciba | 1 | 7,69 | ||||||
Cihet-i nezaret | 0,5 | 3,84 | ||||||
Cihet-i revgan | 1 | 7,69 | ||||||
Toplam | 1.800 | 3.420 | 4.680 | 3.240 | 3.420 |
2. MAKSUD BEY CAMİ VAKFI
Kaynaklarda ne cami ve ne de Maksud Bey hakkında herhangi bir bilgi yok. Ama 1518 tahririnde ismi var. Demek ki 1518 yılından önce yapılmıştır (MM 100, s.23).
1518 tahririne göre cami vakfının gelirleri iki köyün malikane hissesinden oluşmaktadır. Bu dönemde gelirler tespit edilip bilinse de giderler için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ancak giderlerin 1523 tahririnde kaydedilen görevlilerin maaşlarından oluştuğunu söyleyebiliriz (MM 100, s.23).
1523 tahririnde cami vakfı hakkında herhangi bir gelişme görülmemektedir. Mevcut gelirlerde bir düşme söz konusudur. Giderlerin tamamı personel maaşlarıdır. Maaşlar bile karşılanamamaktadır (TD 998, s.112).
1564’te vakfın gelirlerinde büyük bir artış söz konusudur. Fakat bu artış tıpkı Hoca Bahşayış Camisi’nde olduğu gibi yeni vakıflardan oluşan bir artış değildir. Arada geçen zamanda cami vakfına sadece 5 adet dükkân vakfedilmiştir. Bu dönemde vakfın gelir-gider hesaplamalarında gelirler lehine fazlalık olduğu görülmektedir (TD 552, s.48a).
Cami vakfının daha sonraki yüzyıllarda da var olduğunu gösterir belgeler mevcuttur. Bu belgelere göre vakıf 20.yüzyılın başlarına kadar faaliyetine devam etmiştir. [CT, Evkaf No: 9669 (1172-1758) tarihli imamet tevcihi; VA, ED 159/1529 (20 Kasım 1842) ve aynı defter sıra no: 1529 (Şubat 1911) tarihli müezzin tevcihi.]
Tablo 3: Maksut Bey Cami Vakfı’nın Dönemlere Göre Gelir Durumu
Gelir Türleri | Yıl (Miktar-Akçe) | Tüm Gelir %’si | ||||
1518 | 1523 | 1564 | 1518 | 1523 | 1564 | |
Hisse-i malikane-i Ulaş | 350 | 123 | 1.195 | 58,3 | 26,9 | 30,6 |
Hisse-i malikane-i mezra’a-i İl Basdı | 250 | 333 | 577 | 41,6 | 73 | 14,8 |
An mahsul-ı dekakin 5 bab fi şehr 177 fi sene | 2.124 | 54,5 | ||||
Toplam | 600 | 456 | 3.896 |
Tablo 4: Maksut Bey Cami Vakfı’nın Dönemlere Göre Gider Durumu
Gider Türleri | Yıl (Miktar-Akçe) | Tüm Gelir %’si | ||||
1518 | 1523 | 1564 | 1518 | 1523 | 1564 | |
Cihet-i tevliyet | 2 | 1,5 | 50 | 20 | ||
Cihet-i imamet | 1 | 1 | 25 | 13,3 | ||
Cihet-i te’zin | 1 | 25 | 13,3 | |||
Cihet-i hitabet | 1 | 13,3 | ||||
Cihet-i aşırhan | 1 | 13,3 | ||||
Cihet-i ferraş | 0,5 | 6,6 | ||||
Cihet-i cibayet | 0,5 | 6,6 | ||||
Cihet-i revgan | 1 | 13,3 | ||||
Toplam | 1.440 | 2.700 |
3. HACI VELİ MESCİDİ VAKFI
Mescidin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı belli değildir.
1523 tahririne göre vakfın geliri bir köyün malikâne hissesinden karşılanmakta ve tamamen imam ve müezzin maaşlarını karşılamak için kullanılmaktadır (TD 998, s.109-111).
1564’te vakfın gelir kaynaklarında ve gelir miktarında artış olduğu görülmektedir. Bu tarihte de gelir miktarının tamamı sarf edilmektedir. 1523’ten farklı olarak bu dönemde giderlere levazımat (zaruri) masraflar da eklendiği görülmektedir (TD 552,s.48b).
Tablo 5: Hacı Veli Mescidi Vakfı Dönemlere Göre Gelir ve Gider Durumu
Gelir Türleri | Yıl 1523 | Tüm Gelir’e %’si | Yıl 1564 | Tüm Gelir’e %’si | Gider Türleri | Yıl 1523 | Tüm Gelir’e %’si | Yıl 1564 | Tüm Gelire %’si |
Hisse-i malikane karye-i Tili Kon | 131 | 100 | 652 | 73,2 | Cihet-i imam ve müezzin (1564’de revgan ve hasır da vardır) | 131 | 100 | 852 | 100 |
İcare-i …..? | 180 | 20,1 | |||||||
Nıfs dükkan-ı boyahâne | 60 | 6,7 | |||||||
Toplam | 131 | 892 | Toplam | 131 | 892 |
4. HALEBİYE MEDRESESİ VAKFI
Medresenin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı belli değildir. Ancak 1518 tahririnde yapının vakıf kaydı bulunması nedeniyle Osmanlı döneminden önce yapıldığını söyleyebiliriz.
1518 tahririne göre vakfın gelirleri İskender Bey isimli bir şahsın vakfettiği köy malikâne hissesi, başka bir köyün malikâne hissesi, Mehmed Çelebi isimli bir şahsın vakfettiği asiyabın (değirmencinin) geliri, yine aynı yerde başka bir asiyabın (Sara Hatun vakfından olmak üzere) yarım hissesinin getirisinden olup, tamamen müderris (hoca) maaşına ayrıldığı görülmektedir (MM 100, s.23).
1523’te, 1518 tahririndeki gelir kaynaklarına bir bağın getirisi de eklenmiş ve gelir yaklaşık %50 artmıştır. Bu tahrirde de gelirin tamamı hocaya maaş olarak verilmiştir. Fakat hocanın günlük ücret miktarı, gelir miktarını aştığı için, vakıf açık verir duruma düşmüştür (TD 998, s.111).
1564 tahririnde gelir miktarı biraz artmış gözükmektedir. Bu tahrirde diğer tahrirlerden faklı iki özellik bulunmaktadır. Personel sayısı ikiye çıkmış, bunun yanında değirmen ve hamamın harap olduğu, bunların tamir edilene kadar hiç kimseye verilemeyeceği, bu durum tekrar ederse aynı uygulamaların devam edeceği belirtilmiştir (TD 552, s.48a).
16. yüzyılı takip eden dönemlerde vakfın faal olduğunu, bu durumunu 20. yüzyılın başlarına kadar kendisini koruduğunu söyleyebiliriz. (VA, ED 159/649 (28 Kasım 1842) tarihli muid tevcihi; aynı defter, sıra no: 647 (26 Mayıs 1911) müderrislik tevcihi.)
Tablo 6: Halebiye Medresesi Vakfı’nın Dönemlere Göre Gelir Durumu
Gelir Türleri | Yıl 1518 | Tüm Gelir’e %’si | Yıl 1523 | Tüm Gelir’e %’si | Yıl 1564 | Tüm Gelir’e %’si |
Hisse-i malikâne an karye-i Çamusi | 910 | 36 | 358 | 10,7 | 833 | 18,47 |
Malikâne an karye-i Teltenak-ı Ulyâ | 700 | 27,76 | 1.346 | 38,23 | 1,656 | 36,72 |
Mahsul-ı asiyab-ı Boğaz | 680 | 26,97 | 866 | 24,6 | ? | |
Mahsul-ı nısf asiyab-ı Boğaz | 231 | 9,16 | 500 | 14,2 | 20 | 0,44 |
Mahsul-ı bağat-ı Hacı Ahmed | 90 | 2,55 | ||||
Mahsul-ı hamam-ı Atîk | 360 | 10,22 | ? | |||
Toplam | 2.521 | 3.520 | 4.509 |
5. ZÜLKÜFL NEBİ ZÂVİYESİ VAKFI
Zülküfl NebiZâviye’si; mescid, türbe ve zâviyeden oluşan yapılar topluluğu içinde yer almaktadır (MM 100, s.23a).
Zâviye hakkında ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığına dair kesin bilgi yok. Yapının 1518 tahririnde vakıf kaydının bulunması, Osmanlı döneminden önce var olduğunu göstermektedir.
1518 tahririne göre vakfın geliri ismi kaydedilmeyen bir mezra’anın mahsulünden sağlanmaktadır. İsmi yazılmayan mezra’a büyük bir ihtimalle 1523 tahririnde ismi yazılan mezra’a dır (MM 100,s.23a).
1523’te vakfın gelir kaynaklarına yeni bir kaynak eklenmesine rağmen, sağlanan miktarda düşüş olduğu, bu dönemde gelirin tamamının mescid zaruri ihtiyaçlarına harcandığı görülmektedir (TD 998, s.112).
1564’te mevcut kaynaklara bir köy getirisi daha eklenmiş ve gelir yaklaşık 4 kat artış göstermiştir. Bu duruma paralel olarak vakıf personel sayısının artmasından dolayı giderler de yükselmiş, ancak gelirlerdeki reel artış daha yüksek olduğu için ödeme güçlülüğü bir yana, vakıf hesaplarında fazlalık oluşmuştur (TD 552, s.47b).
17. yüzyılın ilk yarısında (1693’te) vakfın giderlerinde yükselme olduğu (MM 1145, s.6b), bir yıl sonrasında da durumda değişme olmadığı görülmektedir (MM 5308, s.9).
Daha sonraki dönemlerde vakıf faaliyetlerine devam etmiştir. Zâviye, 30 Kasım 1925 tarihinde çıkartılan 243 sayılı ve 13 Kanunuevvel 1341 tarihli Tekke ve Zâviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanunhükümlerine dayanılarak kapatılmıştır. Zâviyede bulunan kıymetli eserlerin bir kısmı Diyarbakır Evkaf (Vakıf) Dairesi’ne, bir kısmı da Ankara Etnografya Müzesi’ne götürülmüştür. Zâviye (Türbe/Makam) ise,1926 yılında yıkılmıştır. Sonradan, 1950’li yıllarda aynı yere eski yapıyla hiçbir alakası olmayan yeni bir yapı inşa edilmiştir.
Tablo 7: Zülküfl Nebi Zâviyesi Vakfı’nın Dönemlere Göre Gelir Durumu
Gelir Türleri | Yıl 1518 | Tüm Gelir’e% ‘si | Yıl 1523 | Tüm Gelir’e% ‘si | Yıl 1564 | Tüm Gelir’e% ‘si |
Mahsulat-ı mezra-ı Rumbeği (1564’te köy) | 721 | 100 | 555 | 91,73 | 1.342 | 50,31 |
Karye-i Hoşan | 1.305 | 48,93 | ||||
Mahsulat-ı bahçe-i hums-ı Boğa Gönü vakf-ı Hacı Beğ | 50 | 8,27 | 20 | 0,76 | ||
Toplam | 721 | 605 | 2.667 |
Tablo 8: Zülküfl Nebi Zâviyesi Vakfı’nın Dönemlere Göre Gider Durumu
Gelir Türleri | Yıl 1518 | Tüm Gelir’e% ‘si | Yıl 1564 | Tüm Gelir’e% ‘si | 17. Yüzyılın İkinci Yarısı | ||
1693 | 1694 | ||||||
Cihet-i revgan ve hasr | 605 | 100 | 360 | 16,66 | |||
Cihet-i imamet | 720 | 33,33 | |||||
Cihet-i müezzin | 360 | 16,66 | |||||
Cihet-i meşihat ve türbedar | 729 | 33,33 | |||||
Toplam | 605 | 2.160 | 2.520 | 2.520 |
Zülküfl Mescidi’nin 1920’lerdeki görünümü.
1926’da tek parti döneminde bu tarihi yapı yıktırıldı.
1950’li yıllarda bu yapının yerine hiçte bu yapıya benzemeyen yeni bir yapı inşa edildi.
1926’da yıkılan ve 1950’lerde aynı yere inşa edilen yapının duvarına daha önceki yapıdan kalan taşlarla örülen bu tarihi yazılar bilinçsizce yapılan tamirat ve beton sıvamalar sonucu yok edilmiştir. Ziyaretçiler, türbedarlar, hocalar, müftüler, kaymakamlar ve belediye başkanları hepsi gözlerini kapatmış; kültürel ve dini öneme sahip bu eserin yok oluşuna seyirci kalınmıştır.
Bu fotoğraf rahmetli Şevket Beysanoğlu tarafından çekilmiş olup, Diyarbakır Tarihi adlı eserinde yer almaktadır. (Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Yayınları, 2.Cilt, s.464)
Zülküf Peygamber’in Makamı’nın önden görünümü. (Yıl 2003)
Bu yapı 1926’da yıkılan yapının yerine 1950’lerde yeniden inşa edilen yapıdır.
Sonraları bir çok kez tamirat görmüş ve eklemeler yapılmıştır.
Türbenin/Makam’ın içinden bir görünüm. Yıl: 2006
6.ŞEYH DEDEĞÎ (DEDÜĞİ BABA) ZÂVİYESİ VAKFI
Anadolu’da Dedeği/Dedüği Dede (veya Baba) adı ile anılan pek çok tekke ve zâviye vardır. (Ömer Bakırer-Süreyya Faroqhi, “Dediği Dede ve Tekkeleri”, Belleten, C.XXXIX, Ankara 1975, s.447-471) Ergani’deki bu zâviye ile bunlara bir yenisi eklenmiştir. Yararlandığım 16. Yüzyıl Ortalarında Diyarbekir Beylerbeyliği’nde Vakıflar adlı kitapta anılan yerle ilgili iki yanlışlık söz konusudur. Birincisi, burada yatan zad Şeyh değil, Baba olarak anılmaktadır/bilinmektedir. İkincisi, ismi Dedeği değil, Dedüği’dir.(**)
1523 tahririne göre vakfın geliri bir bağ mahsulü ve gayrimenkul kiralarından sağlanmakta olup, ayende ve revandeye (gelen ve gidene) harcanmaktadır (TD 998, s.112).
1964’te vakıf gelirlerinin biraz yükseldiği, bu dönemde de tamamının yine gelen ve gidenler için harcandığını görmekteyiz (TD 552, s.48b).
Dedüği Baba’nın mezarı. Yıl 2004
Tablo 9: Şeyh Dedeği (Dedüği Baba) Zâviyesi Vakfı Dönemlere Göre Gelir ve Gider Durumu
Gelir Türleri | Yıl 1523 | Tüm Gelir’e %’si | Yıl 1564 | Tüm Gelir’e %’si | Gider Türleri | Yıl 1523 | Tüm Gelir’e %’si | Yıl 1564 | Tüm Gelire %’si |
Mahsul-ı bağçe-i Dedeği | 50 | 25 | 50 | 14,28 | Gelen ve gidere sarf olunur | 200 | 100 | 350 | 100 |
İcar-i zemin Dedeği 5 kıt’a | 150 | 75 | 300 | 85,71 | 815 | 100 | 1.650 | 82,08 | |
Toplam | 200 | 350 | Toplam | 200 | 350 |
(*) Bu bölümde yer alan yazılı ve sayısal verilerin çoğu Alpay Bizbirlik’in 16. Yüzyıl Ortalarında Diyarbekir Beylerbeyliği’nde Vakıflar adlı kitabından alınmıştır. (TTK Basımevi, Ankara 2002, s.61-63, 165-166, 347-348)
(**) Osmanlı metinlerinin çevrilerine dikkatle yaklaşmalıyız. Bu çevrileri yapan veya Osmanlı belgelerine dayanarak yazıp çizen “bilim insanları”nın çoğu özde değil, sözde bilim insanıdır. Bunların tek derdi var: Kürt coğrafyasını tarih boyunca “Türk yurdu” olduğunu göstermek ve “egemen anlayış”a hizmet etmektir. Bu nedenle dikkatli olunmalıdır. Örneğin kaynak aldığım kitapta Alpay Bizbirlik “Türk-İslam Tezi’ne uygun bir şekilde Ergani’de herkesin “Dedüği Baba” olarak bildiği ve birçok kaynakta da bu şekilde yazılan Dedüği Baba, Şeyh Dedeğî yapılmıştır (s.348). Burada “Baba” son eki yerine “Şeyh” önek yapılarak Sünni Müslüman anlayışının, “Dedüği” yerine “Dedeğî” denilerek de isimleri Türkçeleştirme anlayışının örneğiyle karşılaşmaktayız. “Dede”den “Dede-ğî” sözcüğü türetilmekte, yer isminin aslı dejenere edilerek asimilasyon politikasına hizmet edilmektedir. Yazar zaten kitabına düştüğü 1177 nolu dipnotta; “Biz bu ismin Dedeği şeklinde okunması kanaatindeyiz” (s.348) diyerek, dolaylı olsa da bunu onaylamaktadır. Oysa bu tür işlerde kanaat bir tarafa konulmalı, Osmanlıca metin nasıl yazılmışsa öyle okunmalıdır. Doğru olan budur. Bilim insanı, bilim yöntemini esas almalı, “egemen anlayış”ın hizmetinde olmamalıdır.
III. SONUÇ
16 yüzyılda Ergani’deki vakıfları okurken veya incelerken;
1. Vakfın bir şeyin, mal veya mülkün satılmamak şartıyla bir hayır işine/kurumuna bağışlanıp bağlanması, vakıf ise bu hayır işlerini yapan kurumun adı olduğu,
2. Yukarıda sözü edilen Ergani’deki vakıf ve yapılardan hiçbirinin bugün yaşamadığı,
3. Sözü edilen vakıf ve yapıların mekân olarak bugünkü Ergani’de değil, Zülküf Dağı (Çiyayé Meyremané)’nın eteğinde bulunduğu yer ve zamanda; dönem olarak da Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde faaliyet gösterdikleri,
4. Bu vakıflarla birlikte vakıflara ait yerlerden/yapılardan bugün sadece Zülküf Peygamber’in Makamı/Türbesi ile Dedüği Baba’nın mezarı olduğu iddia edilen mekânların mevcut olduğunu bilmemizde yarar vardır.
23 Kasım 2011 de http://www.erganihaber.net/haber_detayi.asp?id=2235 te,
25 Kasım 2011 de http://www.yeniyurtgazetesi.com/yazar.asp?yaziID=3110 da,
28 Kasım 2011 de http://www.ergani.gen.tr de yayımlandı.