I. GİRİŞ
16.yüzyılda Çermik’te bulunan vakıflarla ilgili bilgileri ancak Osmanlı Arşivi’nde bulunan Tahrir Defterleri gibi defterlerden öğrenebiliriz.
Osmanlı, imparatorluk sınırları içersinde düzenli Tahrir Defterleri tutturarak her şeyi kayıt altına almaya çalışmıştır. Tahrir, toprağın mülkiyet ve tasarruf hukukunu, reayanın (ahalinin, halkın) yükümlülüklerini belirlemek, vergi tür ve miktarlarını saptamak için yapılan arazi ve yükümlü nüfus yazım işidir. Zaten tahrir Arapça “yazım” demektir. Arazi ve yükümlü nüfus sonuçlarının işlendiği deftere Tahrir Defteri (TD) denilmektedir. Diyarbakır imparatorluk sınırlarına dâhil olunca Diyarbakır ile ilgili tahrirler tutulmaya başlanmıştır.
Tahrir Defteri (TD) 64: Diyarbakır ve çevresi Osmanlı sınırlarına katıldıktan sonra yapılan ilk tahrirdir. 1518 yılında tamamlanmıştır. Bu defterde yer alan bilgiler Diyabekir Eyaleti’ne bağlı sancakları kapsamaktadır. Padişah hasları, Sancakbeyi hasları, tımarlar ve dirliklere bağlı köy ve mezra’aların kayıtları bulunmaktadır.
Tahrir Defteri (TD) 552: Bu numara ile katalogda kayıtlı bulunan Diyarbekir Eyaleti Evkaf Tahrir Defteri’nde Diyarbakır ve eyalete bağlı diğer sancaklardaki vakıflara ait gelir kaynakları, personel sayısı ve giderler gibi konulara dair bilgiler bulunmaktadır. Çermik vakıfları 49a-49b sayfaları arasında görülmektedir.
Tahrir Defteri (TD) 988: Diyarbekir Eyaleti’nin ilk tahririnden 5 yıl sonra, Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta geçişiyle yapılan defter olduğu kabul edilmektedir. Defterin 123. sayfası Çermik vakıflarına aittir.
Tahrir Defteri (TD) 200- Maliyeden Müdevver (MM) 351: Maliyeden Müdevver (Devir) Defterler Tasnifi 351 numarada kayıtlıdır. Üzerinde tarih bulunmamaktadır. Ama Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı diğer sancakların mufassalı (ayrıntısı) TD 200 olup, bu defter 1540 tarihlidir. Ve tamamı 218 sayfadır. 174-217. sayfaları arası Çermik mufassalı, 218. sayfasında da Çermik vakıflarının kayıtları yer almaktadır.
Maliyeden Müdevver (MM) 100: Diyarbekir Eyaleti’nin ilk vakıf tahriridir. Bu nedenle Evkaf Defterleri kapsamında değerlendirilmektedir. Maliyeden Müdevver (MM) tasnifinde kayıtlı olan bu defter 31 varaktır. 24. varak Çermik vakıflarına aittir.
Maliyeden Müdevver (MM) 4540- Maliyeden Müdevver (MM) 7457: Maliyeden Müdevver tasnifinde kayıtlı olan bu defterin MM 4540 olanında görevli sayısı, günlük ve yıllık gider miktarı; MM 7457’de ise günlük ve altı aylık giderleri kapsayan bilgiler yer almaktadır. Toplamı 27 sayfadır. 22-23. sayfalar Çermik vakıflarına aittir. MM 7457 ise 15 sayfadır. 13. sayfa Çermik’e aittir.
Esas Defterleri de Hicri 1300, Miladi 1882 tarihinden sonra tutulmaya başlanmıştır. Vakıfların şahsiyet kayıtları, hizmetlilerin tayın ve tedavül (dolaşım) kayıtları, varsa vakıflarla ilgili ilam, hüccet (kanıt) ve vakfiye gibi belgelerin yerinin belirtilmesi gibi bilgileri içeren defterdir. Diyarbakır, Siirt, Mardin, Ergani ve Çermik Sancak vakıfları 159 numaralı Esas Defterleri’nde yer almaktadır.
Kısa bu girişten sonra 16. yüzyılda Çermik’te bulunan vakıfları ele alabiliriz.
1530’da Çermik Livası
II. 16. YÜZYILDA ÇERMİK VAKIFLARI
[Bu bölümde yer alan yazılı ve sayısal verilerin çoğu Alpay Bizbirlik’in 16. Yüzyıl Ortalarında Diyarbekir Beylerbeyliği’nde Vakıflar adlı kitabından alınmıştır. (Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2002, s.59-61, 149-150, 412-413)]
1. CAMİ-İ KEBİR VAKFI
Sultan Alaaddin, Cami-i Çermik (TD 998,s.123), Cami-i Atik adlarıyla tanınan cami, Çermik’in batısında Kale Mahallesi’nde bulunmaktadır.
Bugünkü yapı iki farklı bölümden meydana gelmektedir. Cami orta sahınında yer alan kitabeye göre tarihlendirilmektedir. Bu kitabede tarih olmamasına rağmen Fahreddin Kara Aslan adı geçmektedir ki, Hasankeyf Artuklularının dördüncüsü olup, 1144’te tahta geçmiş ve 1167’de vefat etmiştir. Esas yaptırıcı olarak da İlaldı adı geçmektedir. Bazı tarihçiler İlaldı’nın İnanoğullarından Ebu Mansur İlaldı b. İbrahim olduğunu iddia etmektedir. En eski kitabesi 1144-45 yıllarına tarihlendirilmekte. Buna göre cami bu tarihten önce yapılmış olmalıdır. Aynı yerin karşısında bulunan başka bir kitabeye göre cami Haci Halid b. Ebubekir Ali b. Haci Ömer b. Mahmud tarafından 1242-43 yılında onarılmıştır.
Cami Moğol saldırısında tahrip olmuştur. Anadolu Selçuklu sultanlarından 3. Alaaddin tarafından onarılıp minare ve vakıf kaydı yapılmıştır. Rahmi Hüseyin Ünal, Diyarbakır İlindeki Bazı Türk İslam Eserleri Üzerine Bir İnceleme adlı çalışmasında caminin batısındaki taç kapının üzerine ve kavsarası içine yazılmış yazılarda “Evkaf El-Emir Alaaddin” ibaresine değinmektedir (s.12). Yapı üzerinde yapılan en son değişiklik doğusunda yer alan 1957 tarihli minaredir. Cami bugün faal durumdadır.
Cami vakfı ile ilgili bilgi 1518 tahririne dayanmaktadır. Bu tahrire göre vakıf gelirleri gayrimenkul kiralarından ve köy hasılından (ekininden) oluşmaktadır. Bu köyün Sultan Alaaddin tarafından vakfedildiği de belirtilmektedir. Bu dönemde giderlerin tamamının personel maaşlarına ait olduğu ve gelir miktarı ile aynı olup hesaplarda fazlalık oluşmadığı görülmektedir (MM 100, s.24).
1523 tahririnde cami vakfının gelir kaynaklarında sayıca herhangi bir artış ve eksilme yok, ama sağlanan gelirde bir düşme söz konusudur (TD 998, s.123).
1540 tarihli tahrirde vakfın 1518’e göre iki yeni gelir kaynağı ile desteklendiği görülmektedir. Bunlar bir bağ ve nakit para cinsinden kaynaklardır. Bu kaynaklar ile gelirde bir artış oluşmuştur (TD 351. Bu yeni gelirleri vâkıfı Sultan Hatun, hayatta oldukça tevliyeti (vakfın yönetimi) kendinde olma ve tamamını imam ve müezzine sarf etmek şartıyla vakfetmiştir).
1564 tahririne bakıldığında vakfın büyük bir büyüme süreci içine girdiği görülmektedir. Gelir gider hesapları açısından her ne kadar vakıfta bir fazlalık oluşmuş olsada da, bu fazlalık rakabeye (mülk sahibine) sarf olunmaktadır (TD 552, s.49a).
16. yüzyılın son çeyreğine gelince, bu döneme ait ilk kaynakta vakfın giderlerinin düştüğü ve görevli sayısının da azaldığı görülmekte (MM 4540, s.22). Daha sonrasına ait kaynakta ise, giderlerde bir miktar artış görülmektedir. Fakat 1564’e göre düşüklük hali devam etmektedir (MM 7457, s.19).
16. yüzyılı takip eden dönemlerde de vakıf faaliyetini sürdürmüştür. Belgeler 19.yüzyılın sonlarına kadar vakfın faal olduğunu göstermektedir.
Bugün Cami-i Kebir yerinde, ama camiye ait vakıf yok, kuş olup uçmuş.
2. ÇERMİK MESCİDİ VAKFI
Şu anda mevcut olmayan bu mescidi kimin, ne zaman yaptırdığı bilinmiyor. Ancak mescidin 1518 tahririnde kaydedilmesi yapının Osmanlı döneminden önce inşa edilmiş olabileceğini göstermektedir (MM 100, s.5b). Mescidin birde mektebi varmış (TD 552, s.96a).
1518 tahririne göre vakıf gelirleri sadece bir tane gayrimenkul türü işletmenin kirasından oluşmakta olup, tamamı 3 kişiden oluşan personele maaş olarak verilmektedir (MM 100, s.5b).
1540’da vakfın geliri mevcut kaynağın kirasındaki artıştan dolayı yükselmiştir. 2.160 akçelik tutarın 1.800 akçesi 3 kişilik personele, 360 akçelik fazlalık da Çermik’te hasebi müderris olan (medrese ismi belirtilmemiş) kişiye verilmektedir. 1564’te vakfın gelir kaynaklarında hiçbir gelişme olmamış, ancak gelir miktarı %30 artış göstermiştir. Bu dönemde personel sayısında bir kişilik artış olmuşsa da, bu durum vakfın gelir gider hesaplarında 1518 tahririndeki durumu değiştirmemiştir (TD 200, s.316).
16. yüzyılın son çeyreğinde vakfa dair kayda rastlanmamışsa da, takip eden dönemlerde vakfın faaliyetini gösteren bir belge mevcuttur. Buna göre vakıf 20. Yüzyılın ilk yarısına kadar faaliyetini sürdürmüştür (ED 159,/2916, “Vakıf-ı Mescid-i Çermik”, Vakıf İdare Meclisince 26.03.1936 gün ve 175 sayılı kararıyla zaptedilmiştir).
Not: Çermik Vakfı yararlandığım kaynakta Diyarbakır Mescidleri içersinde 41.sırada yer almaktadır (A. Bizbirlik, s.97,149). Vakıf Diyarbakır’da mı, Çermik’in içersinde mi faaliyet gösteriyor? Açıkçası anlamadım.
3. ÇERMİK HAMAMI VAKFI
Hamamın yapım tarihi bilinmemektedir. Giriş kapısının iç kısmında iki kitabesi okunmayacak kadar yıpranmıştır. XVI. yüzyılda yapılmış olma ihtimali üzerinde durulmaktadır.
Vakıfla ilgili ilk kayıt 1540 tahririnde yer almaktadır. Bu kayda göre vakfın geliri bir değirmenin işletilmesinden sağlanmaktadır. Gelirin nereye harcandığı kaydedilmemiştir (TD 351, s.218).
1564’te gelir kaynağında ve miktarda herhangi bir değişme olmamıştır. Bu dönemde, 1540’tan farklı olarak gelirin bir kişiden oluşan personelin maaşına ve değirmenle, hamamın tamiratına harcandığını görmekteyiz.
16. yüzyıldan sonra ne zamana kadar vakıf faaliyetini sürdürmüştür bir kayda rastlamadım.
***
16. yüzyılda Çermik’te faaliyet gösteren vakıflara dair derlediğim bu kısa bilgilerden de anlaşıldığı gibi, bu vakıfların hiç biri bugün mevcut değil. Kurumları kapatarak ya da yozlaştırarak iş yaptıklarını sanıyor yönetenler. Sormak lazım: Kurumlar/kurumlaşma olmadan ekonomik, sosyal ve kültürel ilerleme sağlıklı gelişir mi?
23 Nisan 2011 tarihinde ve sonrasında:
http://www.sivildusunce.com da,
http://www.kurdek.com da,
http://www.kritize.net de,
http://ergani.gen.tr de,
http://yeniyurtgazetesi.com da yayımlandı.